MucÂdele Suresi 21. ayeti ne anlatıyor? MucÂdele Suresi 21. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...MucÂdele Suresi 21. Ayetinin Arapcası:كَتَبَ اللّٰهُ لَاَغْلِبَنَّ اَنَا۬ وَرُسُل۪يۜ اِنَّ اللّٰهَ قَوِيٌّ عَز۪يزٌ
MucÂdele Suresi 21. Ayetinin Meali (Anlamı):Cunku Allah: “Ben ve peygamberlerim mutlaka ve mutlaka gÂlip geleceğiz” diye hukmetmiştir. Şuphesiz Allah, cok kuvvetlidir, karşı konulamaz bir kudrete sahiptir.
MucÂdele Suresi 21. Ayetinin Tefsiri:Allah ’a ve Rasûlu ’ne karşı cıkanlar, duşmanlık yapanlar mutlaka ezilecekler, alcalacaklar ve mağlup edileceklerdir. Buna mukÂbil Allah ve peygamberleri, aynı şekilde o peygamberlerin yolundan gidenler hep galip geleceklerdir. Allah TeÂl ’nın ezeli yazgısı boyledir. (bk. SÂffÂt 37/171-173) Ancak kader planında yazılmış olan bu ilÂhî hukmun beşer planında gercekleşmesi icin mu ’minlere bir kısım vazife ve sorumluluklar terettup eder. Onların, “Allah ’ın taraftarı” olmayı hak edecek iman-ı kÂmil, amel-i sÂlih ve ahlÂk-i hamide sahibi olmaları gerekir. Bunun icin de imanlarına aykırı olan her turlu dostluk, muhabbet, hal ve hareketlerden uzak durmalıdırlar. Bunların başında ise Allah ve Rasûlu ’ne karşı cıkanları sevmemek ve dost edinmemek gelir. Bu kimseler ana-baba, evlat, kardeş ve akraba gibi kişinin en yakınları bile olsa hukum aynıdır. Onlarla da, Allah ve Rasûlu ’ne duşmanlıktan vazgecinceye kadar muhabbet ve dostluk munÂsebetleri askıya alınacaktır. Onlarla bu durumda dostluk yapmak kufre rız gostermektir. Cunku Allah ve Rasûlu ’ne duşmanlık etmek, kufrun en şiddetlisidir. Kufre muhabbet ise iman ile bir arada bulunmaz.
Zunnûn-ı Mısrî (k.s.) şu izahı yapar:
“Allah TeÂl kendi duşmanlarını sevmeyi men ediyorsa, bu O ’nun kıskanclığından değildir. Bu men edişin asıl sebebi; sevdiklerini, Âsî duşmanlarından ayrı tutmaktır. Duşmanlara gelmesi muhtemel felÂketin dostlarına sıcramasını istememesidir.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 233)
Bir bulbule, “Ot!” demişler, otmemiş. “Ot!” demişler, otmemiş. Nihayet, “Seni altın bir kafese kapatırız; lÂkin yanına da bir karga koyarız!..” tehdidinde bulunmuşlar. Bulbul, kafesin altın olmasına mukabil, karga ile beraber bulunmak ızdırÂbmdan korkarak otmeye başlamış...
Bu darb-ı mesel ile birbiriyle zıt karakterlere sahip ruhların bir arada bulunmasının ne korkunc bir hÂdise olduğu cok guzel ve basitce ifade edilmektedir. LÂkin bundan daha guzelini, Hz. MevlÂn ’nın bir hikÂyesinde muşahede etmekteyiz:
Avcının biri, avladığı ceylanı okuz ve eşeklerle dolu bir ahıra hapsetmişti. Ceylan, ahırda şaşkınlık ve korku icinde bir taraftan diğer tarafa kacıyordu. Avcı, akşamustu gelerek hayvanların onune saman doktu. Eşekler ve okuzler buyuk bir iştÂh ile kapışarak yemeğe başladılar. Ceylan ise, kÂh urktu, kÂh bu samanlardan cıkan toz ve topraktan acıyan gozlerini ovaladı. Boylece o karnı misk kokulu ve zarîf hayvan, ahırda işkence altında kalmıştı. Eşeğin biri, alay ederek yanındaki diğer eşeklere dedi ki:
“-Susun!.. Bu, pÂdişÃ‚hların ve beylerin huyunda bir hayvandır.” Bir başka eşek de şoyle dedi:
“-O halde bu hayvan, nezÂket ile pÂdişÃ‚hın tahtına cıkıp yaslansın!..” Durumu seyreden başka bir eşek, ceylanı saman yemeğe cağırdı. Ceylan:
“-Hayır, hic iştihÂm yok!” dedi. Eşek cevap verdi:
“-Biliyorum ki nazlanıyorsun!” Ceylan, bu sozlere karşı:
“- Ben, cemenler, akan berrak sular arasında bağ ve bahcelerde gezerdim, ilÂhî nakışları seyrederdim. Kaza ve kader, beni bu azaba duşurmuşse, nasıl olur da birdenbire hÂlet-i rû-hiyem değişebilir?!. Ben sunbulu, lÂleyi, reyhanı bile naz ile koklaya koklaya yerdim. Tabiattaki ilÂhî kudret akışlarının Âhengini, hayran hayran seyrederdim. Bu hayranlığı yudumlarken de, avcılar bizleri su başlarında gonlumuz ve gozlerimiz yaşlarla dolu iken avlarlar...” dedi. Bir eşek cevap verdi:
“-Soylen, bakalım.. Nasılsa gurbette yalan soylemesi kolaydır.” Ceylan cevap verdi:
“-Benim karnımdan cıkan misk kokusu, sozlerime şÃ‚hittir. O, misk ve anber neşreder. Sizlerin ise, hÂliniz meydanda. Bu sozler, elbette size yalan gelir. Sizin aranızda hakîkaten garîb, bîkes ve bîcÂre kaldım...” (bk. Mesnevî, 833-861. beyitler)
Hz. MevlÂn (k.s.), insan mufekkiresinin kavramakta gucluk cektiği mucerred hÂdiseleri, basit ve muşahhas hikÂyeler icinde sunar. Nitekim bu hikÂyede de zıtların, birbiriyle imtizacının mumkun olmadığını ifade icin, yaratılışları birbirine zıd hayvanlardan misÂl almıştır.
Ceylanlar, yemesi, icmesi, teneffusu, bediî duyguları ve zerÂfetleriyle en hassas hayvanlardır. Avcılar, yeşillikler arasındaki akarsuların kenarlarında bir neyzene ney ufletirler. O muhrik nağmelerin etrafına civardaki ceylanlar toplanır. Gozleri ve gonulleri yaşlarla dolduğu anda zÂlim avcılar onları tuzağa duşurup avlarlar. Karnından cıkan misk kokusundan, derisinden ve etinden oturu o zarîf ve hassas duygulu hayvanları olume mahkûm ederler. Eşek ve okuzler ise, sesleri ile cirkin, duyguları ile buyuk bir nefsÂniyet icinde yaşayan hayvanlardır.
MevlÂn (k.s.), hikÂyesinde zıdlarla bir arada bulunulmasının acı ızdırÂbını misÂlle izah ettikten sonra, Mesnevisi ’ndeki hikmetli beyitlerinde bu zıdlığın elemini şu şekilde ifadelendirir:
“Her kimi ki, kendi zıddıyla bir arada korlar; bu, o kimse icin olum azabıdır. Hakk ’a yakın kişi, bu beden yuzunden azap icindedir. Cunku onun ruh kuşu, kendi cinsinin gayri olan nefsÂniyetle bir araya bağlanmıştır. Ruh, kuşlar arasında bulbul gibidir. Tabiatlar olan nefs ise, kargalardır. O bulbul, kargalardan ve baykuşlardan yaralanır. Bir arada olmaktan dolayı ızdırap duyar. Ruh bulbulu, o hodgÂm nefs kargaları ve kem gozlu nefs baykuşları arasında inim inim inlemektedir.”
Bu hikÂyenin ilham ettiği bir mÂnaya gore, ruhun nefse gore bedendeki hÂli ile, ceylanın eşekler ahırındaki durumu aynıdır. Ceylan, yabancıların yanında nasıl garîb ise, ruh da, bu cesedde zor gunlerin garîbliği ve imtihanı icindedir. Ruhun diğergÂmlığı, nefsin hodgÂmlığından rahatsızdır. Bu iki zıd, insanın dunyasında muşterek bir şekilde hayatiyetlerini ve canlılıklarını birbirleriyle mucÂdele hÂlinde devam ettirirler.
Bu hikÂyeyi, başka bir gonul penceresinden seyrettiğimiz zamanda, zarîf ve yuksek yaratılışlı kÂmil insanların, cÂhil ve kustahlar icinde olum azabından daha ağır bir ızdırap ile karşı karşıya olduklarını goruruz.
Ancak şunu soylemek gerekir ki, muslumanların gayri muslimlerle olan munÂsebetlerinde, hangi durumda nasıl bir ilişki icinde olmaları gerektiği hususunda İslÂm ’ın hukumlerini belirleyebilmek icin bu konuyu ilgilendiren her bir ayeti diğerlerinden bağımsız olarak ele almak yerine, konuyu ilgilendiren tum Âyet ve hadisleri birlikte değerlendirip cıkarılacak sonuclara bakmak gerekir. Dolayısıyla bu Âyeti izah ederken Âl-i İmrÂn 3/28, Tevbe 9/23-24, LokmÂn 31/14-15, Mumtehene 60/7-9 gibi Âyet-i kerîmeler de goz onunde bulundurulmalıdır.
Allah ve Rasûlu ’nun safında yer alıp onun dÂvasını sahiplenecek ve Allah ve Peygamber ’e duşmanlık edenlerle sonuna kadar cihad edecek gercek mu ’minlerin mumeyyiz ozellikleri şoyle hulÂsa edilir:
Allah TeÂl onların kalplerine imanı nakşetmiştir. İman sadece dillerinde değil, kalplerine iyice yerleşmiştir.
Tarafından onları bir ruh ile desteklemektedir. Onları, kalplerine hayat veren ilÂhî bir irfan nûruyla kuvvetlendirmiştir. İlim ve hidÂyet lutfetmiştir. Bu sebeple Allah ’ı hic unutmazlar. Âhiret yolunu gorur, işin neticesinin nereye varacağını bilir, sevilecek ve sevilmeyecek kimseleri cok iyi tanırlar. Allah ve Rasûlu ’ne itaat eder ve Allah yolunda her turlu fedakÂrlığa katlanırlar.
Boyle yaptıkları icin Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirecek ve orada ebedi kalacaklardır. Bunun otesinde rız makamına yukselecekler; Allah onlardan, onlar da Allah ’tan razı olacaklardır.
Onlar icin en buyuk şeref ise “Hizbullah”, Allah ’ın taraftarı olmalarıdır. O ebedî ve buyuk kurtuluşa da ancak Allah ’ın taraftarları ereceklerdir!
Ey Rabbimiz! Bizi bu şerefe, bu kurtuluşa eren o bahtiyar kullarından eyle!
Allah ’ın taraftarlarının başarı ve zafere ereceğini bildirerek sona eren MucÂdile sûresini, bu gerceğin yaşanmış acık bir misÂlini vererek başlayan Haşr sûresi izliyor:MucÂdele Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
MucÂdele Suresi 21. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan