Bakara Suresi 200. ayeti ne anlatıyor? Bakara Suresi 200. ayetinin meali, Arapcası, anlamı ve tefsiri...Bakara Suresi 200. Ayetinin Arapcası:فَاِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَٓاءَكُمْ اَوْ اَشَدَّ ذِكْرًاۜ فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ
Bakara Suresi 200. Ayetinin Meali (Anlamı):Hac ibĂ‚detlerinizi tamamlayınca, cĂ‚hiliye doneminde babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha coşkulu bir şekilde Allah ’ı anın. Bazı insanlar: “Rabbimiz, bize nasibimizi dunyada ver!” der. Oyle kimselerin Ă‚hirette hicbir nasibi yoktur.
Bakara Suresi 200. Ayetinin Tefsiri: “Hums” yani kahramanlar, yiğitler diye anılan Kureyş ve muttefikleri vakfeyi sadece Muzdelife ’de yapıyor: “Biz ehlullahız; Allah ’ın has kullarıyız. O ’nun Harem ’inde oturanlarız. Harem ’den dışarı cıkamayız” diyorlar ve ArafĂ‚t ’ta diğer insanlarla birlikte vakfe yapmayı kendileri icin kucukluk sayıyorlardı. Cunku ArafĂ‚t “helĂ‚l” bolgeydi; Harem bolgesinin dışındaydı. Diğer Araplar ise Hz. İbrĂ‚him ’in dinine uyarak ArafĂ‚t ’ta vakfe yapıyorlardı. İnsanlar sel gibi Arafat ’tan boşanıp gelince, Kureyş ve yandaşları Muzdelife ’den cıkıyorlardı. Bu Ă‚yetle Allah TeĂ‚lĂ‚, onlara ArafĂ‚t vakfesini emrettiği gibi, ArafĂ‚t ’tan cıkışlarının da diğer insanlarla birlikte olmasını istemiştir. (BuhĂ‚rî, Tefsir 2/35)
198 ve 199. Ă‚yetler, bir taraftan muslumanların arefe gunu Arafat ’ta bir butun olarak vakfe yapmalarını, oradan bir mahşer topluluğu gorunumunde, Allah ’ı zikrederek, O ’ndan af ve mağfiret talep ederek Muzdelife ’ye doğru akmalarını, oradan da yine MinĂ‚ ’ya doğru kitleler halinde hareket etmelerini emretmekte; diğer taraftan da o buyuk kalabalığın bir bolgeden diğerine seller gibi boşanıp akmasını tasvir etmektedir.
İslĂ‚m ’dan once Araplar, hac amellerini tamamladıktan sonra MinĂ‚ ’da belli bir yerde otururlar, atalarını yĂ‚d ederler ve onlarla ovunme yarışına girerlerdi. 200. ayetle bu yanlış Ă‚det kaldırılmakta, bunu yerine muslumanlar daha kuvvetli ve daha coşkulu bir şekilde Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı zikre davet edilmektedir. (Taberî, CĂ‚mi‘u ’l-beyĂ‚n, II, 404) Dolayısıyla hac ile elde edilen ahlĂ‚kî guzellikler, manevî yucelikler ve kudsî intibalar hacdan sonra da devam ettirilmelidir. muslumanlar, bu ulvî ibĂ‚detle elde ettikleri bilgi, irfan ve tecrube ile, şirkin butun izlerini silip tevhidin hakikatine doğru yol almalı, nefsin her turlu şehvet ve gururunu kırmalı, ruhlarındaki hakikati idrake engel olacak lekeleri temizlemeli ve zikir, dua, istiğfar ve tazarrû ile daimî bir surette sadece Allah ’a yonelmelidirler.
200. Ă‚yetin devamında Allah ’tan sağlık, bolluk, cocuk gibi sadece dunyalık şeyler isteyen, Ă‚hiretle alakalı hicbir talepleri olmayan kimseler kınanmaktadır. Boyleleri icin Ă‚hirette, herhangi bir sevap, nimet veya guzelliğin sozkonusu olmadığı haber verilir. Nitekim bu mĂ‚nayı acıklayan diğer Ă‚yet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:
“Dunya hayatını, onun goz kamaştırıcı susunu ve şatafatını arzulayanlara, bu gayeye yonelik yaptıkları calışmaların karşılığını dunyada tastamam veririz. Onlar bu hayatta hicbir haksızlığa uğratılmazlar. Fakat onlar oyle kimselerdir ki, kendileri icin Ă‚hirette ateşten başka bir şey yoktur. Dunyada yaptıkları şeyler orada tamamen boşa gidecektir. Cunku, iyilik nĂ‚mına yaptıkları işler, inanc ve iyi niyetten yoksun olduğu icin, hicbir değer taşımamaktadır.” (Hûd 11/15-16)
“…Kim de Ă‚hireti bırakıp sadece dunya kazancını isterse ona da ondan bir parca veririz; fakat onun Ă‚hirette bir nasîbi olmaz.” (ŞûrĂ‚ 42/20)
201-202. Ă‚yetlerde ise Allah ’tan hem dunya hem de Ă‚hiret iyiliğini isteyenler ve cehennem azĂ‚bından Allah ’a sığınanlar methedilir ve dunyada yaptıkları sĂ‚lih amellerin, dua ve istiğfarların mukafatının Ă‚hirette onlara verileceği mujdelenir.
201. Ă‚yette gecen حَسَنَةٌ (hasene) lugatte “iyilik ve guzellik” mĂ‚nasına gelir. Elde edilince insanı sevindiren butun nimetleri ifade eder. Bununla birlikte tefsirlerde “hasene”ye şu mĂ‚nalar verilmiştir: “Dunyadaki hasene; sĂ‚lih insanların Allah ’tan istedikleri sıhhat, yeterli maişet ve hayırlı işlerde muvaffakiyettir. Âhiretteki hasene ise Ă‚hiret sevabıdır.” (Zemahşerî, el-KeşşĂ‚f, I, 121) “Dunyadaki hasene; mal, ilim ve Kur ’an ’ı anlamaktır. Âhiretteki ise cennettir.” (Taberî, CĂ‚mi‘u ’l-beyĂ‚n, II, 410)
Allah Resûlu (s.a.s.) bu duayı cok okur (BuhĂ‚rî, DeavĂ‚t 55) ve okunmasını tavsiye ederdi. (Muslim, Zikir 23) Nitekim Enes (r.a.) ’ın anlattığı şu hĂ‚dise buna guzel bir misal teşkil eder:
Resûlullah (s.a.s.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyĂ‚ret etti ve:
“–Allah ’a bir şey icin dua ediyor musun veya O ’ndan bir şey istiyor musun?” diye sordu. Hasta:
“–Evet; «Allahım! Bana Ă‚hirette vereceğin cezayı bu dunyada hemen peşin olarak ver!» diye dua ediyorum” cevĂ‚bını verdi. Allah Resûlu (s.a.s.) şoyle buyurdu:
“–SubhĂ‚nallah! Senin buna gucun yetmez. «
Rabbimiz bize dunyada da iyilik ver, Ă‚hirette de iyilik ver ve bizi cehennem azĂ‚bından koru!»(Bakara 2/201)diye dua etsen olmaz mı?”
Bunun uzerine adam bu duayı yaptı ve şifa buldu. (Muslim, Zikir 23; Tirmizî, De‘avĂ‚t 71/3487)
Haccın amellerinden olan MinĂ‚ ’da şeytan taşlama ve teşrik tekbirleriyle ilgili olarak da şoyle buyruluyor:
Bakara Suresi tefsiri icin tıklayınız...
Kaynak: Omer Celik Tefsiri
Bakara Suresi 200. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler icin tıklayınız...
İslam ve İhsan