CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sayısız nîmetlerinin kadrini bilemeyip basit, fĂ‚nî ve suflî menfaatlerin peşine takılarak helĂ‚k olup giden vefĂ‚sız kimselerin hĂ‚li ne kadar ibretlidir. Bu hĂ‚le duşen kimse, sonunda fĂ‚nî takıntıların bomboş olduğunu gorur, ama her şey bitmiş olur.AllĂ‚h ’ın kendisine verdiği nîmetleri unutup basit bir nefsĂ‚nî temĂ‚yulun esîri olarak vefĂ‚sızlık gosterenlerin hĂ‚lini Ferîduddîn AttĂ‚r Hazretleri ’nin şu kıssası ne guzel aksettirir:
PĂ‚dişahın husûsî nazarlarına mazhar olmuş bir av kopeği vardı. Avcılıkta mĂ‚hir ve usta idi. PĂ‚dişah, ona son derece değer verir ve her ava cıkışında onu mutlaka yanına alırdı. Tasmasını mucevherlerle suslemiş, ayaklarına altın ve gumuşten yapılmış halkalar ve bilezikler taktırmıştı. Sırtı da sırmalı atlas bir culla kaplıydı.
Bir gun pĂ‚dişah, yine onu yanına almış olduğu hĂ‚lde saray erkĂ‚nı ile birlikte ava cıktı. Tasmanın ipek ipi elinde, at uzerinde vakur bir şekilde ilerleyen sultan, gĂ‚yet neş ’eli idi. Fakat birden bu neş ’esini kacıran bir şey gozune ilişti. Cok sevdiği kopeği, pĂ‚dişahını unutmuş bir vaziyette başka bir şeyle oyalanmaktaydı. PĂ‚dişah, once mahzûn olarak elindeki ipek ipi cektiyse de kopek direndi; onundeki kemik parcasını kemirmeye devam etti. Bu hĂ‚l karşısında pĂ‚dişĂ‚h, hayret ve hiddet hisleri arasında haykırdı:
“–Huzûrumda beni unutarak başka bir şeyle meşgûl olmak! Nasıl olur bu?!.” dedi.
VEFÂSIZLIK AFFEDİLEBİLİR Mİ? Son derece uzuldu. Kopeğinin bu nankorluk, vefĂ‚sızlık ve duygusuzluğu ona cok dokunmuştu. Bir kopek de olsa mĂ‚zûr gorup affetmek icinden gelmedi. O kadar izzet, ihsĂ‚n ve ikrĂ‚ma karşı kopeğinin bir anda hem de bir kemikle kendisini unutması, gonul yaralayıcı ve vefĂ‚yı zedeleyici bir tavır olarak aslĂ‚ affedilebilecek bir husus değildi. Gazapla:
“–Yol verin şu edepsize!” dedi.
Kopek, bu hiddetin mĂ‚nĂ‚sını kavradı, ancak iş işten gecmiş, yapacak bir şey kalmamıştı. Oyle ki, etrafındakiler pĂ‚dişĂ‚ha:
“–Sultanım, uzerinde mucevher, altın, gumuş ne varsa alalım da oyle bırakalım!” dediklerinde pĂ‚dişĂ‚h:
“–Hayır! Bırakınız oyle gitsin!” dedi.
Ardından ilĂ‚ve etti:
“–Bırakınız oyle gitsin! Oyle gitsin de, ıssız, kızgın ve bomboş collerde garip, ac ve susuz kalsın; onlara bakarak kaybettiği ikrĂ‚m ve lutufların acısını surekli yaşasın!..”
CenĂ‚b-ı Hakk ’ın sayısız nîmetlerinin kadrini bilemeyip basit, fĂ‚nî ve suflî menfaatlerin peşine takılarak helĂ‚k olup giden vefĂ‚sız kimselerin hĂ‚lini aksettiren bu kıssa ne kadar ibretlidir. Bu hĂ‚le duşen kimse, sonunda fĂ‚nî takıntıların bomboş olduğunu gorur, ama her şey bitmiş olur. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ buyurur:
“VefĂ‚sızlık, kopekler icin bile bir leke ve ayıp olduğu hĂ‚lde, sen nasıl oluyor da insan olarak vefĂ‚sızlık gosteriyorsun?”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan