Bu dunyadan gidenler, ister kole, ister pĂ‚dişah gibi gitsinler, oradaki butun sermĂ‚yeleri, ne goturdulerse odur. Orası; sapla samanın ayrıldığı, nice mahrumların hazinelere kavuşup nice gĂ‚fil zenginlerin de ebediyet fukarĂ‚sı ve mahşer dilencisi olduğu bir yerdir. Orada yalnızca Hakk ’a sĂ‚dık kulların sadĂ‚katlerinin, selîm kalplerinin ve sĂ‚lih amellerinin faydası vardır.
Rasûl-i Ekrem -sallĂ‚llahu aleyhi ve sellem- biz ummetini îkaz sadedinde:

“–Olup de pişmanlık duymayacak hic kimse yoktur.” buyurmuştur.

“–O pişmanlık nedir yĂ‚ RasûlallĂ‚h?” diye sorulduğunda:

“–(Olen), muhsin (ihsan sahibi, iyi) bir kişi ise, bu hĂ‚lini daha fazla artıramamış olduğuna; şĂ‚yet kotu bir kişi ise, kotulukten vazgecerek hĂ‚lini ıslah etmediğine pişman olacaktır.” cevĂ‚bını verdiler. (Tirmizî, Zuhd, 59/2403)

Yani sĂ‚lih kimseler bile, dunyada sahip oldukları nîmetleri, Allah yolunda nicin daha fazla sarf etmedik diye pişmanlık duyacaklardır. GĂ‚fillerin nedĂ‚metini ise ifĂ‚de etmeye kelimeler Ă‚ciz kalır.

YERALTINDA EN COK NELER VAR?

Behlul DĂ‚nĂ‚ Hazretleri ’nin:

“–Yeraltında en cok ne vardır?” sorusuna, yine kendisi cevap vererek:

“–MevtĂ‚ların «eyvah, vah-vah ve keşke»leri vardır!” buyurması da bu hakîkatin bir ifĂ‚desidir. Oyleyse bizler de nedĂ‚met gunleri gelmeden evvel Hak rızĂ‚sının bulunduğu her işe koşmalı ve boş şeylerle vakitlerimizi ziyan etmekten sakınmalıyız. Her gunumuzu son gunumuzmuş gibi uyanık bir gonulle yaşayıp bilhassa zamanımızı dolu dolu gecirmenin şuuruna ermeliyiz.

CenĂ‚b-ı Hak, zamanı doğru kullanma husûsunda ekseriyetle husran icinde olan kullarının, bu husrandan kurtularak ilĂ‚hî ikramlara nĂ‚il olabilmeleri icin şoyle buyurmaktadır:

“Bir (hayırlı) işi bitirince, hemen başka bir (hayırlı) işe giriş! Hep Rabbine yonel!” (el-İnşirĂ‚h, 7-8)

Yani ibĂ‚det ve hayırlı işlerin biri bittiğinde hemen diğerine koşmak, herhangi bir zamanın ibĂ‚detsiz ve hayırdan uzak gecmesine fırsat vermemek îcĂ‚b eder.

MevlÂn Hazretleri ne guzel buyurur:

“İbĂ‚detlerin kabul ediliş alĂ‚metleri, o ibĂ‚detlerden sonra hemen başka ibĂ‚detlere girişmek, birbiri ardınca hayırlara koştukca koşmaktır.”

ECEL VERİLENİ ALMADAN ONCE

Yine MevlĂ‚nĂ‚ Hazretleri ’nin tĂ‚biriyle:

“Ecel, verileni almadan once, verilmesi gereken her şeyi vermek gerekir.”

Zira Ă‚yet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmĂ‚n edenler! Kendisinde artık alışveriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gun (kıyĂ‚met) gelmeden once, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gercekleri inkĂ‚r edenler, elbette zĂ‚limlerdir.” (el-Bakara, 254)

YAKIN GELECEKTE FİTNELER ORTALIĞI KAPLAYACAK

Rasûlullah -sallĂ‚llahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şoyle buyurur:

“Faydalı işler gormekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mu ’min olarak sabahlar, kĂ‚fir olarak geceler; mu ’min olarak geceler, kĂ‚fir olarak sabahlar; dînini kucuk bir dunyalığa satar.” (Muslim, Îman, 186; Tirmizî, Fiten 30, Zuhd 3)

Dolayısıyla fırsat eldeyken hayırda acele edip Ă‚hiret azığı tedĂ‚rik etmeye bakmak her mu ’minin hedefi olmalıdır. Dunyanın gecici zevk u safĂ‚sına, aldatıcı yaldızlarına kanmamak, burada sahip olunan malın, ruyada bulunmuş bir defineden farksız olduğunu unutmadan hakîkî ve ebedî hayĂ‚ta hazırlanmak îcĂ‚b eder.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından, Erkam Yayınları.
İslam ve İhsan