Misyonerler, maddî ve mĂ‚nevî butun guclerini muslumanların garip ve zayıf kaldığı bolgelere sarf ediyorlar.
Yuksek tahsil yapan talebelere burs verip bu burslar karşılığında Afrikaʼda misyonerlik faaliyetlerinde bulunma mecbûriyeti koyuyorlar. Boylece bizim insanımızı, bizim kardeşlerimizi elimizden almaya calışıyorlar. Bugun dunyanın bircok bolgesinden acı acı feryatlar yukseliyor. Bu feryatlardan biri, bize şunları soyluyordu:
“Sizler, FĂ‚tihlerin, Abdulhamidlerin torunlarısınız. Nerede kaldınız? Şimdiye kadar nicin gelmediniz? İyi ki bugun olsun gelebildiniz! Ne olur bir daha bizleri unutmayın!..”
MU'MİN MU'MİNE ZİMMETLİDİR
Mu ’min, mu ’mine zimmetlidir. Onun sevincini de derdini de paylaşmak mecbûriyetindedir. Bu sebeple bizler de, onceki senelerde îfĂ‚ ettiğimiz kurban hizmetlerimizi, Afrika ve diğer İslĂ‚m coğrafyasında bu sene de -inşĂ‚allah- devam ettireceğiz.
Bu kurban bayramında hicbir imkĂ‚nı olmayanlar dahî, o mazlum ve mağdur kardeşlerimizle hic olmazsa duĂ‚larıyla bayramlaşmalı… İmkĂ‚nı olanlar, buna ikram ve infaklarını da ekleyerek fiilî duĂ‚larda bulunmalı…
Gectiğimiz senelerde o mahzun yureklerin duĂ‚larıyla bayramlaşmış ve vatanımıza pek tatlı hĂ‚tıralarla donmuştuk. Bu sene de onların, mahzun, mağmum ve kırık gonulleriyle yeniden bayramlaşabilmenin azim ve gayreti icerisindeyiz.
İSLÂM COĞRAFYASINDAKİ MUHTAC DİN KARDEŞLERİMİZ
Afrika ’da, Orta Asya ’da, Kafkaslarda, Balkanlarda ve daha nice yerde bizlere;
“Siz, Peygamber mujdesine nĂ‚il olmuş FĂ‚tihlerin torunlarısınız. Ummeti şefkat kanatları altında korumaya calışan Abdulhamidlerin torunlarısınız.” deniliyor. CenĂ‚b-ı Hak boyle dostlarını unutturmuyor. Boyle dostlarına asırlar sonra bile dunyanın her tarafından Ă‚deta bir
“husn-i hĂ‚l kağıdı” geliyor. Peygamber Efendimiz ’in
“cennet vĂ‚cip oldu” diye mujdelediği guzel şĂ‚hitliklerin benzerleri nasîb oluyor.
İşte İslĂ‚m coğrafyasındaki muhtac din kardeşlerimize yapacağımız infaklarla onlardan Hak katına yukselecek duĂ‚lar da, bizler icin guzel bir şĂ‚hitlik olarak, ilĂ‚hî affa mazhariyet vesîlesi olur -inşĂ‚allah-. Biz o kardeşlerimizin duĂ‚sına muhtĂ‚cız. Belki hic gormediğimiz, hic tanımadığımız kardeşlerimizden gelecek duĂ‚lar, bizlere de kıyĂ‚met gunu bir husn-i hĂ‚l kağıdı, bir tezkiye ve tebriye mektubu olur -inşĂ‚allah-.
EN MAKBUL DUÂ
Zira en makbul duĂ‚, gıyĂ‚bî duĂ‚dır. Kimden bize ne kadar gıyĂ‚bî duĂ‚ geldiğini de, ancak kıyĂ‚met gunu onumuze ilĂ‚hî ekranlar geldiği zaman anlayacağız… HattĂ‚ belki o zaman
“Keşke bu bayram ikramlarımızı cok daha oteye goturebilseydik!..” diye hayıflanacağız.
CenĂ‚b-ı Hak Ă‚yet-i kerîmelerde bizleri îkaz buyuruyor:
“Herhangi birinize olum gelip de; ‘Rabbim! Beni yakın bir sureye kadar geciktirsen de sadaka verip sĂ‚lihlerden olsam! ’ demesinden once, size verdiğimiz rızıktan infĂ‚k edin!” (el-MunĂ‚fikûn, 10)
“Ey îmĂ‚n edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gun (kıyamet) gelmeden once, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın!..” (el-Bakara, 254)
İslam ve İhsan