Peygamber Efendimiz (s.a.v) kıyamet gunu ummetini nasıl tanıyacak? Muslumanların hangi ameli Efendimizin (s.a.v) onları tanımasını sağlayacak? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor...
Ebû Hureyre (r.a) der ki:
“
Rasûlullah (s.a.v)
Efendimiz ’in şoyle buyurduklarını işittim:
«
Benim ummetim KıyĂ‚met gununde abdest izlerinden dolayı “Yuzleri nurlu, elleri ve ayakları bembeyaz olanlar” diye (hesĂ‚p mahalline veya mîzan başına)
cağrılacaklardır.»
Ebû Hureyre (r.a) sozune şoyle devam eder:
“Artık kim, bu parlaklığını daha ziyĂ‚de artırıp uzatmaya guc yetirebilirse bunu yapsın!” (BuhĂ‚rî, Vudû ’, 3)
BU HADİSTEN NE ANLAMALIYIZ? Son cumlenin,
Efendimiz ’in sozu olması da muhtemeldir.
AllĂ‚hu a ’lem!
Peygamber (s.a.v)
Efendimiz ’in bu hadîs-i şerîfi, abdest almanın faziletine ve abdest Ă‚zĂ‚larında suyun değdiği yerlerin Ă‚hirette ayrı bir parlaklık ve nûrlulukta olacağına acıkca delĂ‚let etmektedir.
Burada ifade edilen fazilet, farzların uzerine ilĂ‚ve edilen sunnetlere Ă‚ittir. Abdestin sunnetlerinin fazileti bu kadar cok olursa onun farz olan kısmının fazileti nasıldır duşunmek îcĂ‚b eder!
Abdest Ă‚zĂ‚larının kıyĂ‚met gunu parlaması, ummet-i Muhammed ’e mahsus fazîletlerden biridir.
BU KONUYLA İLGİLİ BAŞKA HADİSLER
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“
Musluman -veya mu ’min- bir kul abdest alır ve yuzunu yıkarsa, gozleri ile bakarak işlediği butun gunahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile yuzunden akar gider. Ellerini yıkadığında, onlarla tutarak işlediği gunahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ellerinden cıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman, onlarla yuruyerek işlediği gunahlar, abdest suyu -veya suyun son damlası- ile ayaklarından cıkar gider. Neticede bu kimse, gunahlardan arınmış olur.” (Muslim, TahĂ‚ret, 32. Ayrıca bkz. Tirmizî, TahĂ‚ret, 2/2)
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) bir gun kabristana geldiler ve:
“
SelĂ‚m size ey mu ’minler diyarının sĂ‚kinleri! İnşĂ‚allah bir gun biz de sizin yanınıza geleceğiz. Kardeşlerimizi gormemizi cok isterdim” buyurdular.
AshĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“–Biz sizin kardeşleriniz değil miyiz, yĂ‚
Rasûlallah?” diye sordular.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v):
“–
Sizler benim ashĂ‚bımsınız, kardeşlerimiz henuz gelmemiş olanlardır” buyurdular.
Bunun uzerine ashĂ‚b-ı kirĂ‚m:
“–Ummetinizden henuz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksınız, ey
Allah ’ın Rasûlu?” diye sordular.
Rasûlullah (s.a.v) de onlara:
“–
Bir adamın alnı ve ayakları beyaz olan bir atı olduğunu duşunun. Adam bu atını, hepsi de simsiyah olan bir at surusu icinde tanıyamaz mı?” diye sordular.
SahÂbe-i kirÂm:
“–Evet, tanır ey
Allah ’ın Rasûlu!” cevabını verdi.
Bunun uzerine
Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurdular:
“–
İşte kardeşlerimiz de abdestten dolayı yuzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak geleceklerdir. Ben, onceden gidip havuzumun başında ikrĂ‚m etmek icin onları bekleyeceğim.
Ama dikkat edin! Birtakım kimseler yabancı, devenin suruden kovulup uzaklaştırıldığı gibi benim havuzumdan kovulacaklardır. Ben onlara «Buraya gelin!» diye nidĂ‚ edeceğim. O zaman (melekler)
bana:
«–
Onlar senden sonra hĂ‚llerini değiştirdiler, (senin Sunnet ’ini takip etmeyip başka yollara saptılar)»
diyecekler. Bunun uzerine ben de:
«–Uzak olsunlar, uzak olsunlar!» diyeceğim.” (Muslim, TahĂ‚ret, 39; FedĂ‚il, 26)
Rasûlullah (s.a.v)
Efendimiz ’in Havuz ’undan kovulan bu zavallı insanların,
Allah Rasûlu (s.a.v)
Efendimiz ’e beyʻat ettikten sonra irtidĂ‚d eden (dinden donen) az sayıdaki beyinsiz bedevîler olduğu soylenir. Nitekim diğer bir hadîs-i şerîfte
Efendimiz (s.a.v) şoyle buyururlar:
“…
Bana şoyle denir:
«‒Sen onlardan ayrılınca topukları uzere gerisin geri donduler ve o gunden beri bu irtidĂ‚dları uzere devam ettiler!».” (Muslim, Cennet, 58)
KİMLER HAVUZA VARAMAYACAK? Havuz ’a varamayacak olan insanlarla alĂ‚kalı farklı goruşler de vardır. Bunları şoyle sıralayabiliriz:
MunĂ‚fıklar ve murtedler (irtidĂ‚d edenler),
Efendimiz (s.a.v) ’in zamanında olup da O ’nun vefatından sonra irtidĂ‚d edenler, Buyuk gunah işleyenler, Yanlış îtikĂ‚dî mezheplere kapılanlar ve bid ’at ehli kimseler. Âsîler,
İslĂ‚m ’dan değil de istikĂ‚metten donenler, sĂ‚lih amelleri terkedip kotu işler yapanlar. Demek ki hayatı duzgun yaşamaya, istikĂ‚metten ayrılmamaya gayret etmek lĂ‚zımdır. Yoksa sĂ‚lih amellerde gevşek davranıp gunahlara kapılanlar, KıyĂ‚met gunu en fazla ihtiyac duydukları anda Havz-ı Kevser ’den kovulabilirler.
CenĂ‚b-ı Hak hepimizi muhĂ‚faza buyursun!
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“
İstikĂ‚met uzere olun, (ancak)
her şeyi mukemmel bir şekilde yapamazsınız. Şunu bilin ki en hayırlı ameliniz, namazdır. Ancak mu ’min kimse, devamlı abdestli bulunmaya gayret eder.” (İbn-i MĂ‚ce, TahĂ‚ret, 4; Muvatta ’, TahĂ‚ret, 36; Ahmed, V, 276, 282; DĂ‚rimî, TahĂ‚ret, 2)
Allah Rasûlu (s.a.v)
Efendimiz, bir sabah Hz. BilĂ‚l ’i yanına cağırıp:
“–
BilĂ‚l! Hangi ameli yaparak benden once Cennet ’e girdin? Ne zaman (ruyamda)
Cennet ’e girsem, ayakkabılarının tıkırtısını onumde duyuyorum. Dun gece de Cennet ’e gitmiştim, ayakkabılarının tıkırtısını yine onumde duydum…” diye sordular.
BilÂl (r.a):
“–
YĂ‚ Rasûlallah, her ezan okuyuşumda, muhakkak iki rekĂ‚t namaz kılarım. Abdestim bozulduğunda da hemen abdest alır ve uzerimde
Allah ’ın iki rekĂ‚t namaz hakkı olduğunu duşunurum” dedi.
Bunun uzerine
Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):
“–
İşte bu ikisi sĂ‚yesinde!” buyurdular. (Tirmizî, MenĂ‚kıb, 17/3689; Ahmed, V, 354)
Ukbe bin Âmir (r.a) şoyle anlatır:
Develerimizi sırayla guduyorduk. Bir gun nobet bana gelmişti. Vazifemi yaptım, develeri akşam yerlerine getirdikten sonra hemen
Peygamber (s.a.v)
Efendimiz ’in huzûr-u Ă‚lîlerine koştum.
Allah Rasûlu (s.a.v), ayakta insanlara konuşma yapıyorlardı. Şu mubarek sozlerine yetiştim:
“
Bir musluman guzelce abdest alır, sonra kalkar kalbiyle ve yuzuyle tam olarak yonelerek iki rekĂ‚t namaz kılarsa, Cennet ona vĂ‚cib olur!”
Bunları işitince:
“–Bu ne guzel!” dedim.
Onumde duran birisi:
“–Az evvel soyledikleri daha guzeldi!” dedi.
Baktım o Hz. Omer (r.a) imiş. Sozlerine şoyle devam etti:
“–Seni gordum, daha yeni geldin. Az evvel
Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurdular:
«
Sizden kim guzelce abdest alır, sonra da: “Eşhedu en lĂ‚ ilĂ‚he illallĂ‚h ve eşhedu enne Muhammeden abduhû ve rasûluh” derse, kendisine Cennet ’in sekiz kapısı da acılır. Hangisinden isterse oradan Cennet ’e girer.»” (Muslim, TahĂ‚ret, 17. Krş. Muslim, MusĂ‚firîn, 294)
İslam ve İhsan