İnsanın asıl korkması gereken haller nelerdir? İnsanın asıl gayesi dunya hayatının lezzet ve yaşantısı mı? Ahiret istikbali mi? Behlul DĂ‚nĂ‚ Hz. ve Halife Harun Reşid'ten bizlere nasihat dolu bir menkibe...Dunyada yangınlardan korkarız, yıldırımlardan korkarız, volkanlardan korkarız. HĂ‚lbuki insan idrĂ‚k etse, asıl korkması gereken; gunahlardır, ihtiraslardır, hiddet, şehvet ve haset gibi kotu ahlĂ‚ktır.
Cunku;
Dunyanın en korkunc ateşi, bir insanı ancak oldurebilir. Bu cirkinlikler ise; ebedî hayatı, olume dahî hasret bırakan bir korkuncluğa mahkûm eder.
Muhatabının zĂ‚hirden bĂ‚tına gecmesini isteyen Behlul DĂ‚nĂ‚, bir başka gun Harun Reşid ’e sordu:
“–Ey halîfe, sana uc suĂ‚lim var:
Yer ustunde en fazla olan,
Yeraltında en fazla olan,
Gokyuzunde en fazla olan nedir?”
Harun Reşid de suĂ‚li gayet basit bularak şu cevabı verdi.
“–Yeryuzunde en cok olan canlılardır. Yeraltında en cok olan mevtĂ‚lardır. Gokyuzunde en cok olan da kanatlılardır; kelebeklerdir, kuşlardır, vesĂ‚ire…”
Behlul DĂ‚nĂ‚ ise mĂ‚nidar bir şekilde bakarak şu mukabelede bulundu:
“–Hayır ey halîfe, sen işin zĂ‚hirî tarafını soyledin. Hakikatini soylemedin. Gercek şu ki:
Yeryuzunde en cok mevcut olan şey; tamahlardır, hırslardır, ihtiraslardır, kıskanclıklardır ve bitmek-tukenmek bilmeyen nefsĂ‚nî arzulardır.
Yeraltında en cok mevcut olan şey de; «eyvah, vah vah» ile «keşke»lerdir.
Gokyuzunde en cok mevcut olan ise Arş-ı Ă‚lĂ‚ya yukselen sĂ‚lih amellerdir.”
Ateş denildiğinde de zĂ‚hirî ateş var, mĂ‚nevî ateşler var, bir de Ă‚hiret yurdunda ceza olan cehennem ateşi var…
İnsanın evi yansa hemen onu sondurmeye koşar. Asla ihmalkĂ‚r davranmaz. Fakat kalbinde duran ve ukbĂ‚sını yakan şerli ateşleri sondurmekte ihmalkĂ‚r davranması ne buyuk bir gaflet ve ne buyuk bir korluktur!
Bir annenin butun muhabbeti, evlĂ‚dına sut vermektir. EvlĂ‚dına pek ziyade olan şefkat ve merhameti sebebiyle; kendinden vazgecer, rahatını duşunmez, fakat evlĂ‚dına sut verir.
LĂ‚kin eğer evinde bir yangın cıksa, cocuğuna sut vermeyi bırakıp derhĂ‚l onu sondurmeye koşar. Ateşleri sondurmek icin cırpınır. «Elimden ne gelir ki!» demez, bir kova su dokmek imkĂ‚nı varsa, onu doker. Cocuğunu o ateşten korumak icin, gerekirse canını bile verir.
Sut vermek, evlĂ‚dın maddî ihtiyacıdır. Yangın ise, kendisinin ve evlĂ‚dının mĂ‚nevî dunyasında azap alevlerinin tutuşmasıdır. Sînesi şefkat dolu bir annenin en buyuk vazifesi, evlĂ‚dını cehennem ateşinden koruyabilmesidir.
Bunun olcusu şudur:
Dunya menfaati ile Ă‚hiret menfaati karşı karşıya geldiği zaman, Ă‚hireti tercih etmek îcĂ‚b eder. Zira Rasûlullah Efendimiz;
اَللّٰهُمَّ لَا عَيْشَ إِلَّا عَيْشُ الْاٰخِرَةِ
“AllĂ‚h ’ım! Esas hayat, ancak Ă‚hiret hayatıdır.” (BuhĂ‚rî, Rikāk, 1) buyurmuştur.
Anne bu yangını sondurmezse; hem kendi yanar, hem evlĂ‚dını yakmış olur.
Nedir bu mĂ‚nevî yangınlar?
Bilhassa zamanımızdaki fitne ve şerlerdir:
Kontrolsuz internetin kirli sokaklarıdır…
Televizyonların mulevves kanallarındaki zamana kıyan ve ahlĂ‚ka zehir sacan programlardır…
HayĂ‚yı yerle bir eden ve aileyi cokerten her turlu kadın-erkek karışık lĂ‚ubĂ‚lî ortamlardır…
Kufur ve inkĂ‚rın konuşulduğu, fısk ve fucûrun alenen işlendiği perişan mekĂ‚nlardır…
Bunlar zĂ‚hir gozuyle, yaldızlı, parlak ve cĂ‚zibedar gorunse de; mĂ‚nĂ‚ gozuyle, birer cehennem cukurudur. Korkunc birer ucurum kenarıdır.
Asıl merhamet, evlĂ‚tları bu ateşlerden korumaktır. Eğer korumazsa, hem kendisi hem evlĂ‚dı yanacaktır. İnsan; fıtratındaki merhametle, evlĂ‚dına kendisinden ziyade acır. Bu sebeple Mehmed Âkif, seslenir:
Merhametin yok diyelim nefsine,
Merhamet etmez misin evlĂ‚dına?
MĂ‚nevî yangınları sondurmek icin ciddî adımlar atmak îcĂ‚b eder. MeselĂ‚ evlĂ‚tların mĂ‚nevî eğitimi, yaz mevsiminde uc-dort haftalık bir kursa gonderivermekle tamam olur mu? Bu dev bir yangına, bir bardak su serpmek gibidir. Veyahut da koskoca bir cole sadece bir kova su dokmek gibidir.
Koklu ve ciddî bir şekilde, mĂ‚nevî eğitimi tercih etmenin onunde ise; maddî ve dunyevî endişelerin sıralandığını gormekteyiz.
Maalesef; maddî vaziyeti iyi olan ailelerin evlĂ‚tları, Kur ’Ă‚n kurslarında pek azdır. Cunku, maalesef bazı anne-babalar; Kur ’Ă‚n eğitimini ehemmiyetsiz goruyorlar. Nasıl olsa oğrenir, diyorlar. Butun guclerini evlĂ‚tlarının maddî konforuna ve dunyevî istikbĂ‚line yonlendiriyor ve oralara harcıyorlar. Cocuğunu luks, konfor ve dunyevî istikbal va‘deden yerlerde okutmaya kendini mecbur hissediyorlar. Oralarda mĂ‚neviyĂ‚ta zehir sacan; ihtilĂ‚t, dunyevîleşme, gurur-kibir ve benzeri ahlĂ‚kî ateş cukurları olsa da, onları muhim gormuyorlar.
HÂlbuki;
Anneye de yavruya da istikbal verecek CenĂ‚b-ı Hak ’tır.
Ayrıca ifade etmelidir ki;
Kur ’Ă‚n eğitimi mĂ‚nen en hayırlı istikbaldir.
Allah Rasûlu -sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem- buyurur:
“Allah şu Kur ’Ă‚n ’la (Kur ’Ă‚n ’a verdiği kıymet ile) bazı kavimleri yukseltir; bazılarını da (Kur ’Ă‚n ’a ehemmiyet vermemesi sebebiyle) alcaltır.” (Muslim, MusĂ‚firîn, 269; Ayrıca bkz. İbn-i MĂ‚ce, Mukaddime, 16)
Diğer taraftan;
EvlĂ‚dın dunyevî rahatlığı mı, yoksa iki cihandaki huzuru mu daha muhimdir?
Anne-babaların bir başka endişesi; Kur ’Ă‚n ve mĂ‚neviyat tahsili esnasında, evlĂ‚dından bir muddet ayrı kalmaya dayanamama şeklinde olmakta.
HĂ‚lbuki esas huzun ve esas ayrılık da Ă‚hirette yaşanacaktır.
O gun; cennet ehli;
سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ
“Onlara merhametli Rabbin soylediği selĂ‚m vardır!” (YĂ‚sîn, 58) telkiniyle cennete sevk edilirken; evlĂ‚dın dînî terbiyesi, helĂ‚l-haram eğitimi ve ahlĂ‚kı ihmal edilmişse, bu kusur ve ihmaller kotu bir Ă‚kıbete sebep olmuşsa, işte en buyuk firak ve en buyuk huzun;
وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ
“Ayrılın bir tarafa bugun, ey gunahkĂ‚rlar!” (YĂ‚sîn, 59) denildiği gun yaşanacaktır.
Âhirette en hazin an, işte bu ayrılık faslı olacaktır.
Bu bakımdan;
Nesilleri yetiştirirken; onların mĂ‚neviyatlarını tehdit eden tehlikeleri bertarĂ‚f etmenin, basit maddî ihtiyaclarını karşılamaktan cok daha muhim ve elzem olduğunu idrĂ‚k etmek îcĂ‚b eder.
Yine bir yangın karşısındaki anne, ateşi kucuk gormez;
“Ufacık bir alev, bundan bir şey cıkmaz!” demez. Ateşin hızla yayılıp her yeri saracağının şuurunda olur.
MĂ‚nevî yangınlara da kucucuk kıvılcımlara gosterilen ihmal ve gafletler sebebiyet verir. Hakikî merhamete sahip anne-babalar; ukbĂ‚da -Allah muhafaza- cehennemleri tutuşturacak olan gunah kıvılcımlarına ve isyan ateşlerine asla goz yummazlar, onları kucuk gormez, derhĂ‚l sondurmeye gayret ederler.
MeselĂ‚ gunumuzde ihtilĂ‚t; yani kadın-erkek lĂ‚ubĂ‚lî karışık ortamlar maalesef, ehemmiyetsiz ve normal gorulmeye başlandı. Bunun bircok mĂ‚nevî ve ailevî felĂ‚ketlere sebep olduğu husûsunda gaflet arttı.
HÂlbuki;
Şehvetin, insanın iki dunyasını da yakıp kul edebilecek bir mĂ‚nevî ateş olduğu mĂ‚lûmdur. İhtilĂ‚t, harama nazar ve lĂ‚ubĂ‚lîlik gibi menfîliklerin de bu ateşe odun taşıdığı Ă‚şikĂ‚rdır.
Zarara giden yolları da kapatan dînimiz, ihtilĂ‚tı men etmiştir. Medeniyetimizde haremlik-selĂ‚mlık gibi guzel careler meydana getirilmiş ve zarûrî bir araya gelişlerde de asla baş başa kalmama, bakışı indirme, tesettur, vakar ve ciddiyet şartı koşulmuştur.
İhtilĂ‚tın bir başka şekli de kalbî ve zihnî beraberliktir.
EvlĂ‚tların dunyevî istikbĂ‚linin îcĂ‚bı denilerek gonderildikleri bazı ortamlar, mĂ‚nevî bakımdan tamamen zıt ve yabancı mekĂ‚nlar olabilmektedir.
Kaynak: osmannuritopbas.com
İslam ve İhsan