Duşunecek olursak, şu gorduğumuz Ă‚lemde her şey değişiyor. Bir sûretten diğer bir sûrete geciyor. MeselĂ‚ nutfe alekaya, aleka mudğaya, mudğa et ve kemiğe donuşuyor. Bu tur tahavvulĂ‚t/değişim, yıldızlarda, gezegenlerde, madenlerde, bitkilerde, yani her şeyde oluyor.
Atomun icinde muazzam bir hareket var. Elektronlar cok ince bir hesapla ve akla hayĂ‚le sığmayacak bir hızla donuyorlar. Cekirdek elemanları olan proton ve notronlar ise, cok daha kucuk bir hacme sıkıştıklarından, hızları da elektronlara nisbetle fevkalĂ‚de yuksektir. Oyle ki saniyede yaklaşık 60.000 kilometreyi aşan bir hızla donerler.

AKLI HAYRETE DUŞUREN BİR DUZEN

Bir milimetre kare kabul ettiğimiz bir toplu iğne başında yaklaşık 100 trilyon atom olduğunu hatırlarsak, kĂ‚inĂ‚ttaki hareketleri idĂ‚re eden Yuce ZĂ‚t ’ın kudretini tam olarak anlamanın imkĂ‚nsız olduğunu daha iyi idrĂ‚k ederiz.

İşte butun bu hareket ve değişimin meydana gelmesi icin hakîkî bir muessire ihtiyac vardır. O da HallĂ‚k-ı MuteĂ‚l olan Allah TeĂ‚lĂ‚ ’dır. Zira aklı hayrete duşuren şu hĂ‚rikulĂ‚de hĂ‚llerin herhangi bir muessir olmadan meydana gelmesi veya şuursuz bir fĂ‚ilden zuhûr etmesi, kesinlikle mumkun değildir.

Bunları tefekkur ettiğimizde, eserden muessire intikal edebilmek icin bir zerrenin bile kĂ‚fî olduğunu goruruz. ŞĂ‚ir bunu ne guzel ifĂ‚de eder:

Varlığın bilme ne hĂ‚cet kure-i Ă‚lem ile,
Yeter isbĂ‚tına halk ettiği bir zerre bile. (ŞinĂ‚s&#238

AYNI MADDEDEN FARKLI ESERLER VUCUDA GELİYOR

Cevremizde gorduğumuz farklı varlıkların aslı hep aynıdır. Hepsi de maddeden vucûda gelmiştir. Farklı unsurlar hep aynı mĂ‚hiyetin parcalarıdır. MeselĂ‚ gok cisimleri de hep aynı maddeden meydana gelirler. Ancak her birinin kendine mahsus bir huviyeti, vaziyeti, miktarı ve omru vardır. Bir kısmı soğuk, bir kısmı son derece sıcaktır…

Azot, karbon, oksijen, hidrojen gibi elementlerden bitkiler ve hayvanlar meydana geliyor. HĂ‚lbuki bu maddelerle hayat arasında ve hele ilim, irĂ‚de, kudret, işitme, gorme gibi sıfatlar arasında aslĂ‚ bir munĂ‚sebet yoktur.

İşte butun bunlar, ilĂ‚hî sanat hĂ‚rikalarıdır. KĂ‚inĂ‚tta gorduğumuz bu kadar farklı ve mukemmel varlık, yuce kudret sahibi bir sanatkĂ‚rın eseridir. Bu kadar sanat hĂ‚rikasını meydana getiren bir varlığın sonradan olanlara benzemesi mumkun değildir. O, VĂ‚cibu ’l-Vucûd olan, yani varlığı zarûrî, kendinden ve ezelî olan CenĂ‚b-ı Hak ’tır.

HER ŞEY BİR GÂYE İLE YARATILMIŞ

Şu Ă‚lemde her şeyin bir hikmet ve fayda icin yaratıldığı acıkca goruluyor.

- Guneş ve Ay ’ın ışığıyla Dunya uzerindeki mahlûkĂ‚t aydınlanıp neşv u nemĂ‚ buluyor. Dunya ve Ay ’ın Guneş etrafında donmesiyle vakitler meydana geliyor. Yer ’in donuşuyle mevsimler, seneler, gun ve geceler; Ay ’ın donuşuyle aylar husûle geliyor.

- Devamlı teneffus ettiğimiz hava, akciğere giderek kanı temizliyor. Vucûdumuzun her şeyden cok ona ihtiyacı olduğu icin hava son derece kolay ve cok bulunuyor.

- RuzgĂ‚rlar bulutları sevk ederek ihtiyac olan yere yağmur goturuyor. Yine ruzgĂ‚rlar, bitkileri ve ağacları aşılıyor, sıcaklığı ayarlıyor, havayı temizliyor…

- Aynı şekilde denizlerin faydaları da saymakla bitmez…

AKL-I SELİM SAHİBİ OLUP TEFEKKUR ETMELİYİZ

Butun bunların ve burada saymakla bitiremeyeceğimiz daha nice hususların, insan hayatındaki ehemmiyeti mĂ‚lûmdur. Dolayısıyla bunları ibret nazarıyla seyredip tefekkur eden bir insan şu neticeye varır ki, butun eşyĂ‚nın yaratılışında buyuk bir hikmet ve gĂ‚ye bulunmaktadır. Bunu tesĂ‚duf olarak kabullenmek ise, akıl, iz ’an ve insafın iptali demektir. Bunlar, ilim, hikmet, kudret ve azamet sahibi bir ZĂ‚t ’ın eseridir. O da Allah TeĂ‚lĂ‚ Hazretleri ’dir.

HĂ‚sılı akl-ı selîm sahibi olup da tefekkur eden bir insanın Rabb ’ini bulması, O ’na ve bu ilĂ‚hî ihtişam ve azamete hayran olması gĂ‚yet kolaydır. Bu, selîm aklın ve berrak bir vicdĂ‚nın en tabiî neticesidir. Bir insan, kĂ‚inĂ‚tta ve kendisinde olup bitenleri hakkıyla tefekkur etse, kĂ‚fir ise îmĂ‚na kavuşur, mu ’min ise îmĂ‚nına seviye kazandırır; mĂ‚rifet ve muhabbet basamaklarında yol almaya başlar.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslĂ‚m, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan