Dunyanın muhtelif yerlerinden her yıl milyonlarca Musluman hac ve umre farizasını yapmak uzere Kutsal Topraklar ’a gidiyor. Muslumanların hac ve umre hakkında en cok merak ettiği meseleler...Ulkemizde her yıl hac kayıtlarının başlamasıyla, bir heyecan ruzgĂ‚rı eser yanık sînelere...
“-Yazılsam mı acaba? Cıkarsa masrafını denkleştirebilir miyim?” gibi sorulara cevaplar aranır, kimilerince...
MĂ‚lî yonden kendilerine haccın farz olmadığı bazı kardeşlerimiz bile dişinden tırnağından artırdıklarını biriktirir bir kenarda ve bir umitle kayıtlar yaptırılır. DuĂ‚lar ve heyecan, kalp carpıntısına donmeye başlar, kur ’alar cekilirken… Kimine ilk seferde, hic beklemedikleri bir zamanda acılır kapılar; kimine de yıllarca art arda yazıldığı hĂ‚lde, her seferinde aynı heyecanı yaşamak duşer, melûl ve mahzun...
Yılın hemen her donemindeki umre kayıtlarında da benzer heyecanlar yaşanır. Coğunluk icin omurde bir defa olan hacca nazaran umre, senenin coğu doneminde ziyaretcilere acık olduğundan; onun heyecanı da hic bitmez, mu ’min gonuller arasında deverĂ‚n eder durur…
Bu kardeşinize de biri hac, diğeri Ramazan umresi olmak uzere iki kez vaaz ve irşad vazifelisi olarak hizmet etmek nasîb oldu, sonsuz şukurler olsun. Gerek bu ikisinde, gerek bunların dışında Rabbimin ayrıca lutfettiği umrelerde, tekrar tekrar hem heyecan yaşamak, hem pek cok tecrubeyi din kardeşlerimle paylaşmak saĂ‚detiyle muşerref oldum, elhamdulillĂ‚h... Tahdîs-i nîmet ve şukrĂ‚n kabîlinden olarak da, bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Yıllar once Altınoluk Dergisi ’nde neşredilen iki yazımda[1] bu konudaki bazı duygularımı paylaşmıştım. Şimdi ise farklı bir perspektiften konuyu masaya yatırmak istiyorum. Belki de omrunde bir kez hacca ya da umreye gidecek bir kardeşimizin bu yolculuğuna bir nebze katkıda bulunabilirsem, kendimi bahtiyar addedeceğim.
Bu yazı vesîlesiyle, vaaz ve irşad vazifelisi olabilmek icin cok kıymetli hocalarımızdan[2] dinlediğim mustesna seminerlerden aldığım bazı notları ve nĂ‚cizĂ‚ne tecrube ve duşuncelerimi paylaşmaya calışacağım, inşĂ‚allĂ‚h.
HAC VE UMRE ONCESİ Hac ya da umreye karar verildiğinde, yolculuğun heyecan kısmı başlamış olur. Hazırlıklar icin daha onceden oralara gidenlerle istişĂ‚reler yapılır, “Ne gotureyim, nelere dikkat edeyim?” diyerek inceden inceye listeler hazırlanıp gozden gecirilir. İşte birinci tefekkur mesajı bu aşamada gizlidir. Uhrevî bir yolculuğun daha ideal yapılabilmesi icin gosterilen hassasiyet, dunyadan ukbĂ‚ya doğru gidişimizi hatırlatır.
“Dunyada ben, bir ağac altında golgelenen, sonra da onu terk edip giden bir yolcu gibiyim.” (Tirmizî, Zuhd, 44) buyuran Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in ummeti olmaya calışan bizler, ilk durağı “kabir” olan Ă‚hiret yolculuğumuza dair nasıl bir hazırlık icindeyiz?
Bu hazırlık icin ‘bilir kişi ’lerin tavsiyelerine ne kadar kulak vermekteyiz? İşimize yarayacağına dair tek umudumuz olan sĂ‚lih amellerimizin muhĂ‚sebesini ne kadar yapmaktayız ya da bu ameller ne kadar sĂ‚lih? Birkac gun kalacağımız otel odasının ozelliklerini -yolculuğumuzun daha iyi gecmesi umidiyle- inceden inceye araştırıyoruz. Ya ozelliklerini amellerimizle hazırlamakta olduğumuz kabrimiz nasıl olacak? Ondan da ehemmiyetlisi, ebedî yurdumuzda nasıl bir tablo ile karşılaşacağız?
Herhangi bir yolculukta da bu ve benzeri bir tefekkuru yapmamız mumkun; ancak bu heyecanlı yolculuk, mĂ‚nevî bir atmosferde seyrettiğinden, duygular daha hassas olmakta şuphesiz…
Gidilecek yer, dunyanın en mustesnĂ‚ mekĂ‚nları, yapılacak ibadet ve ziyaretler başka hicbir yerde icrĂ‚ edilemeyecek turden olduğu icin, maddî-mĂ‚nevî butun hazırlıklar, daha bir ince elenip sık dokunmayı hak etmekte... “Oyle ise nasıl hazırlanalım bu yolculuğa?” sorusuna ilk olarak “fikrî hazırlık aşaması” cevabını verebiliriz.
Cocukluk ya da genclik yıllarımızın gectiği yerlerde dolaşmamızla, hicbir hĂ‚tıramızın saklı olmadığı herhangi bir yeri dolaşmamız arasında dağlar kadar fark vardır değil mi? Birincisinde her koşeden bir hĂ‚tıra canlanıp gozlerimizin onune gelir; Ă‚deta tekrar yaşayıp farklı duygu iklimlerinde buluruz kendimizi... MekĂ‚n, bir nevî, hĂ‚l diliyle konuşur bizimle… Alanında iyi bir rehber eşliğinde yaptığımız seyahatler ise bizzat yaşadığımız hĂ‚tıraların canlanması gibi olmasa da farklı hikayelerin icinde kaybolup gitmemizi sağlar.
“Araya araya bulsam izini, izinin tozuna sursem yuzumu!” diyen Yûnus Emre de bu noktaya dikkat cekmektedir.
Biz hac ve umre ile yuksek faziletli bir ibadete tĂ‚lip olmakla kalmayıp, şĂ‚hit olamayışımıza eseflendiğimiz bir tarihin izlerini surmeye calışırız bir yandan... Hazret-i Âdem, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail -aleyhimusselĂ‚m- ’ın, Hacer VĂ‚lidemiz ’in ayak bastığı, Peygamber Efendimiz ’in doğumundan vefĂ‚tına butun hayatını gecirdiği mustesnĂ‚ topraklar, Harameyn… Asr-ı SaĂ‚det ’e, dort halife devrine şahit olan topraklar… Sayısız hĂ‚tıraların olduğu bu mukaddes mekĂ‚nlar, dunyanın dort bir tarafından gelen ummetin temsilcilerini ağırlamakta surekli...
Neler mi var Harameyn ’de? Sayılabilir mi, bilemiyorum. Belli başlı birkac mekĂ‚n ve dağların dışında tarihin neredeyse butun izleri, Suud yetkililerince maalesef yok edilmiş gorunse de gozlerinizi kapattığınızda, istediğiniz tarihî hĂ‚disenin icinde gezinebiliyorsunuz ya da baktığınız yerlerde gecmişten kareler gozunuzde canlanabiliyor.
Goklere doğru uzantısını meleklerin tavaf ettiği, yeryuzundeki ilk ev Beytullah… Tavaf alanında Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in mubĂ‚rek sırtlarına konan deve işkembesini, FĂ‚tıma -radıyallĂ‚hu anhĂ‚- VĂ‚lidemizin narin elleriyle temizlemeye calışması… Hazret-i Ebû Zerr -radıyallĂ‚hu anh- ’ın tevhidi haykırdığı icin kanlar icinde kalıp bayılıncaya kadar dovulmesi… Ayaklarınızı yere bastığınızda hissettiğiniz sıcaklığın, size kızgın col kumlarına yatırılıp ustune kayalar konan BilĂ‚l-i Habeşî Hazretlerini hatırlatması… Hira Mağarası, Uhud, Hendek vs. savaşları, Mekke ’nin fethinde dort bir yanda binlerce ateşin yakılmasıyla oluşan muhteşem goruntu, Rasûlullah Efendimiz ’in devesinin sırtında şukur secdesi hĂ‚linde şehre girişi, KĂ‚be ’nin ustunde okunan ilk ezan, vs… Hangi birini sığdırabiliriz ki buraya? Koca bir Asr-ı SaĂ‚det... HattĂ‚ Asr-ı SaĂ‚det oncesi Fil Vak ’ası, Abdulmuttalip, biricik Rehberimiz ’in peygamberlik oncesi nezih hayatı…
HĂ‚sıl-ı kelĂ‚m, mekĂ‚nın sizinle konuşması, bizzat kendinizi tarihin icinde hayal edebilmeniz, harika bir rehberin ic Ă‚leminizde surekli size eşlik edebilmesi icin, Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in hayatını ve yapacağımız ibadetlerin hikmet boyutunu okumak, zarurî olmakta... Cunku siz, imamlığını Peygamber Efendimiz ’in, ardından dort halifenin yaptığı cemaatlerden yuzlerce yıl sonra, aynı yerde saf tutup namaz kılacaksınız. Hazret-i Âdem, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail -aleyhimusselĂ‚m- ’ın, KĂ‚inĂ‚tın Efendisinin ve nice sahĂ‚benin tavĂ‚f ettiği meydanda bulunacaksınız. Binlerce yıl once Hacer VĂ‚lidemizin koşuşturduğu mekĂ‚nlarda sa ’y yapacak, o zamandan beri akan muhteşem suyu, zemzemi yudumlayacaksınız. (Devam edecek…)
* * *
Rabbimiz cumlemize kendimizi inşa edip, hayatımızın mîlĂ‚dını oluşturacak kıvamda feyizli ve bereketli, mebrur hac ve umreler nasip eylesin. Âmin.
Gelecek sayıya, ek:
Mîkat sınırında kendinize ceki duzen vererek Ă‚deta Rabbinizle buluşmaya gidişiniz, Asr-ı SaĂ‚dete, peygamberler tarihine doğru bir seyr u sefere cıkışınız… Bir yandan ic Ă‚leminize ve gecmişinize muhĂ‚sebe gozluğuyle bakarken, diğer yandan bundan sonraki hayatınıza dair kararlar verip, bembeyaz bir sayfa acma arzusunu kuşanmanız…
Kelimelerin sınırlı gucunun cok otesinde, her yonuyle mubarek olan seferiniz ne kutlu bir sefer… Bu ibadet ve ziyaretlerden gucunuz nisbetinde istifade edebilmeniz icin ne kadar kaynak okuyup tefekkur etseniz kĂ‚r olacak… Oyle bir kĂ‚r ki, sizi 21. yuzyıldan sıyırıp alacak, kalabalık ve yoğunluğun ortasında zaman makinesine binmişcesine başka Ă‚lemler seyredeceksiniz. Baktığınız yerde gordukleriniz, hem bugun hem de yuzlerce, binlerce yıl oncesi olacak.
Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’in Semud Kavmi ’nin helĂ‚k olduğu yerden hızla gecmeye calıştığını hatırlarsak, mekĂ‚nlara sirĂ‚yet eden hĂ‚ller ve hĂ‚tıraların ne kadar kuvvetli bir tesiri ve donuşturucu gucu olduğunu, butun hayatımız icinde, kutsal topraklarda gecireceğimiz vaktin, kıyĂ‚sı kĂ‚bil olmayan bir ehemmiyet taşıdığını daha iyi anlayabiliriz.
Dipnotlar:
[1] Altınoluk Dergisi, Eylul-2002, (sayı: 199) ve Mart-2006 (sayı: 241).
[2] Enver Gunenc, Dr. Ekrem Keleş, Fatih Kurt, Rıfat Oral, Zeki Sayar, Necdet Subaşı, Nevzat Unal, Prof. Dr. Yavuz Unal, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz… (Sıralama, alfabetik olarak yapılmıştır.)
Kaynak: Didar Meltem Erdem, Şebnem Dergisi, Sayı: 172
İslam ve İhsan
HAC VE UMRE YAPARKEN FOTOĞRAF CEKMEK CAİZ Mİ? - VİDEO