Psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisi tıbbın nispeten daha yavaş ilerleme sağlanan bir alanı olmuştur. Son elli yıla kadar bu hastalıkların gercek nedenleri ile ilgili bilimsel bilgilerin azlığı nedeniyle, yuzlerce yıldır sadece spekulasyon yapıldığından hastaların ve hasta yakınlarının kafa karışıklığı olması da şaşırtıcı değildir.
Ruhsal hastalıklar cok can yakıcı, aileyi ve hastayı ızdırap icinde bırakan, maalesef ameliyat gibi hızlı ve pratik cozumlerin olmadığı durumlardır.Duyguların yoğunlaştığı ve umitsizlik hali ile paniğin ic ice gectiği zamanlarda yanlış yonlendirmeler ile gercek , doğru ve bilimsel tedavilerin yerine, etkinlikleri hakkında hicbir kanıt olmayan biyo-enerji, akupunktur veya son teknoloji alternatif tedavilerden medet umulabilmekte, bu ise sadece tedavide gecikmelere ve hayal kırıklıklarının artmasına neden olmaktadır. Tum bunlara rağmen tedavilerdeki gelişmeler ve en ağır hastalıklarda bile elde edilen başarı oranları bizi mutlu ettiği gibi geleceğe de umutla bakmamızı sağlamaktadır.
Psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisi temel olarak iki şekilde yapılmaktadır. Bunlardan birincisi ilac tedavileridir. İlac teknolojisindeki gelişmeler ile yan etkileri azalan ve tedavi edici gucleri artan psikiyatri ilacları bircok rahatsızlıkta yeri doldurulmaz faydalar sağlayabilmektedir (sitemizde psikiyatri’de ilac tedavileri ile ilgili daha detaylı bir makalede bulunmaktadır, lutfen goz atınız).
Psikoterapi, bir cok rahatsızlıkta ilac tedavisine ek olarak, kişilik sorunları, ilişki-evlilik sorunları ve bazı tur anksiyete-kaygı bozukluklarında ise yalnız başına kullanılabilen bir tur psikiyatrik tedavi metodudur. Psikoterapi , rahatsızlığı olan kişi ile hekim-terapist arasında etkileşim ve iletişime dayanan, sorunları bu yolla davranış ve duşunce değişiklikleri sağlayarak cozmeyi hedefleyen bir tedavidir.
Psikoterapiden fayda gorebilmek icin, hekim ve hasta arasında samimi bir guven ortamı oluşması gereklidir. Bu koşul oluştuktan sonra hekim, uygun gorduğu zamanlarda mudahale ve yuzleştirmeler yaparak kişinin kendine dışarıdan , objektif bir bakış kazanmasını sağlamaya calışır. Bu mudahalelerin yersiz ve erken olması , psikoterapi ilişkisine zarar verebilir, bu nedenle psikoterapi yapan hekimin de bu konuda deneyimli olması, hastanın duyarlılıklarına saygı gostermesi ve anlayışlı olması gerekir.
Psikoterapi gormeye karar vermiş kişinin ise bu surecin kolay olmadığını ve bir arkadaşla yapılan sohbetten farklı olduğunu bilmesi onemlidir. Psikoterapide zaman zaman duymaktan hoşlanmayacağı şeyler, yuzleşmeye hazır olmadığını duşunduğu gercekler olacak, bunlar huzurunu kacırabilecektir. Ancak guven duyulan bir terapistten duyulan yorum ve mudahaleler, değişmeye hazır bir kişi icin onemli bir sıcrama tahtası vazifesi gorebilir. Kişiliğin karanlıkta kalmış ancak gunluk hayatı ve işlevselliği, arkadaş ilişkilerini bozan noktalarının değişmeye başlaması, en azından bunların farkına varılmış olması, bir cok kişide cok belirgin bir rahatlama-uzerinden bir yuk kalkmış olma hali- oluşmasına neden olmaktadır.
Chicago psikanaliz enstitusunun kurucularından ve Freud’un en sevdiği oğrencilerinden biri olan Franz Alexander ‘in one surduğu bir kavram olan ‘ duzeltici duygusal deneyim’(corrective emotional experience) psikoterapilerin nasıl işe yaradığını acıklayan onemli bir noktadır. Alexander’ a gore her psikoterapi ilişkisi hayatın kucuk bir yansımasıdır. Kişinin burada terapisti ile kuracağı ilişki, gundelik hayatında ucuncu şahıslarla kurduğu ilişkilerin bir yansımasıdır, dışarıda yaşanan ilişki ve iletişim sorunlarının aynısı burada yaşanır, bu nedenle terapist ,hastanın duyarlılık noktalarında, hastanın,diğer insanlarla olan ilişkilerinde sorun yaşadığı şeklin aksi istikamette davranır ise bu’duzeltici duygusal bir deneyim’ olur. Hastanın dunyada ve insan ilişkilerinde hep sorun yaşayacağına dair olan kotumser beklentileri değişir, kişilik sorunları aşılmaya başlar.
Hasta yakınlarının ve hastaların en cok kafa karışıklığı yaşadıkları noktalardan biri yuzlerce ceşit psikoterapi metodundan hangilerinin kendileri icin uygun olacağı sorusudur.. Gercekten de bugun bircok farklı psikoterapi metodunu uygulayan terapiste ve birbirleriyle alakalı gozukmeyen psikoterapi şekillerine ulaşmak mumkundur. Temel nokta gozden kacırılmadığı surece, tum psikoterapi şekillerinin faydalı olduğu soylenebilir. Hastanın, iyileşme sağlayan şeyin, psikoterapi şeklinden ziyade , terapist ile kurulan ilişkinin guven ve samimiyet zemininde değişime yol acan mekanizmaları tetikleyebilmesi olduğunu unutmaması gerekir. Ancak genel olarak kaygı-anksiyete bozukluklarında davranışcı –bilişssel terapilerin, kişilik bozukluklarında ise psikoanalitik yonelimli terapilerin daha etkili olduğu soylenebilir.
Psikoterapi, orneğin Standard bir depresyon veya panik bozukluk tedavisine eklendiğinde, başarı oranlarının arttığı ve hastalık nukslerinin azaldığı gosterilmiştir. Gunumuzde, hem zaman azlığı ve hızla tedavi olma isteği, hem de psikoterapilerin tedavi maliyetini arttırmasından dolayı psikoterapiler , psikiyatri tedavisinde hak ettikleri noktada değillerdir, ancak bilimsel ve doğru olan, psikiyatrik rahatsızlıklarda gorulen psikoterapinin, hastalık duzelmesinin kalıcı olmasına cok katkısı olduğudur. Bu nedenle psikiyatrik bir rahatsızlık durumunda fırsat yaratmaya calışıp psikoterapi gormek ve sadece ilac tedavisi ile değil ilac tedavisi ve psikoterapi kombinasyonu şeklinde bir tedavi gormek kalıcı ve sağlam bir iyileşme icin cok onemlidir.

[h=2]İstanbul Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]