Okul oncesi kurumuna giden cocuk her şeyden once duzenli olarak yaşıtlarıyla beraber olma fırsatına sahiptir. Şimdilerin 30 yaş ve ustu bireyleri iyi bilir, o yıllarda tek kardeş olmak ayrıcalıktı. Şaşırtıcıydı, nasıl yani gercekten hic kardeşin yok mu? dedirtirdi. Şimdilerde 2 kardeş olmak luks oldu, 3-4 ya da 5 kardeş olmak gercekten buyuk bir ayrıcalık. Eskiden sadece sağlık nedenleriyle cocuk sahibi olunamazdı, cocuk sahibi olmak icin ne gerekirse yapılır, doktorlara gidilir olmadı kocakarı ilaclarına başvurulur, o da olmadı ufurukcu aranır; yani ne duyulursa sorgusuz sualsiz teslim olunur, 'İlim Cin'de de olsa gidip alınız.' der edasıyla yaşanılırdı. Gunumuzde cocuk sahibi olmak istemeyen ciftlerin sayısı arttı, tek cocukla yetinenler sayılamayacak kadar coğaldı. Şehirlerde ust uste kucuk kutular icinde bireysel yaşama attığımız bu adımla, cocuklar yalnız. Sokağa cıkıp oynayamıyorlar. Evdeler, oynayacak kimseleri coğunlukla yok, televizyonları var, play stationları, bilgisayar oyunları; hatta cep telefonları. Ama biz biliyoruz, biz cocuk olmayı biliyoruz, nasıl cocukluk yaşanılır biliyoruz, yaşadık, dışardan eve guneş batınca ayakları suruye suruye gitmenin, cimenli boş arsalarda top peşinde koşturmanın, yağmurdan ıslanan toprakla camurdan oyuncaklar yapmanın, tepeler oluşturmuş karları evden yuruttuğumuz komur kurekleriyle kazıp tuneller acmanın, yeni yapılan inşaatlara gelen taze kumun ustune atlamanın, sokak kopeklerini beslemenin, asker arabalarına 40 dakika kıpırdamadan selam vermenin, kocaman bidonlarla su tankeri beklemenin, su taşıyınca şeker vereceğini soyleyen Nejla teyzenin kesme şeker kastettiğini anlamanın ve daha nicelerinin acısını, hazzını, coskusunu
yaşadık. Cocukluk nedir biliyoruz. 'Cocuk en iyi cocuktan oğrenir.' Cok kardeştik ya da binada cok cocuk vardı, yalnız değildik. Bu gerceği bilmesek, bu denli farkında olmasak cocuklarımızı okul oncesi kurumlara gondermeyi belki bu kadar cok istemezdik.
Duyanlar bilir 2009- 2010 eğitim-oğretim yılından bu yana, pilot calışma kapsamında 57 ilde okul oncesi eğitim zorunlu hale getirilmişti. Milli Eğitim Bakanlığı bu uygulamayı 2013-2014 eğitim-oğretim yılında 81 ilde birden uygulamayı hedeflediğinden, pilot uygulama kapsamında olmayan illerde eğitime hazırlıkların yapılması icin alarm verilmiş durumda. Bu niyetler ve atılan adımlar gercekten sevindirici, okullaşma oranımız her gecen yıl artmaktayken, cocukların ilkoğretim doneminden once okul oncesi eğitimle tanışacak olması kulağa cok hoş geliyor. Eksiklikler elbette olacaktır, yine de bu kararın eğitim adına guzel şeylere vesile olacağı kanaatindeyim. Cunku okul oncesi alanda okuduğum her araştırma yaşıtlarıyla beraber olmanın gelişme ve buyume surecini olumlu katkılar sağladığından, ilkoğretime uyumunu kolaylaştırdığından bahsediyor. Uzun yıllardan beri her sene en az bir anaokuluyla calışmış olmam, ilk cocuklarımın liselere başlaması, anaokuluna ilk başladıklarındaki davranışları ve sonrası arasındaki olumlu gelişmeler, okul oncesi kuruma gitmenin, yaşıtlarıyla bir arada olmanın, ilkoğretime gecişi kolaylaştırdığını izlememe sebep oluyor.
Anaokuluna her gelen cocuğun okula karşı tutumu oldukca farklı; cunku ebeveynlerin, buyukanne ve buyukbabaların tutumları birbirinden farklı. Anne cocuğu okula gitsin istiyor, anneanne kıyamıyor, o daha cok kucuk diyor.
Anne cocuğu okula gitsin istiyor ve okula kaydını yaptırıyor, ilk gun kapıda cocuğuna sıkıca sarılıp, dolu dolu gozlerle sakın korkma, korkacak bir şey yok, ben burada seni bekliyor olacağım diyor ve anne cocuk yumağı oğretmen tarafından koparılıp aşıklar yaşlı gozlerle zorla ayrılıyor. Kimi zaman bu yumak gunlerce, haftalarca, aylarca ayrılamıyor, oğretmen iki doksan boyunda bir vuruşta boğayı devirecek gucte olsa da bu yumağı koparamıyor.
Bazı aileler ise cocuğuna okuldan oyle bir bahsediyorlar, oyle balalandıra ballandıra anlatıyorlar ki cocuk tiyatroya gelmişcesine rahat geliyor. Okulda muthiş bir gun geciriyor. Vakti geldiğinde annesine teslim edilip evine gidiyor. Cok mutlu, okul şahaneydi. Ertesi gun anne cocuğunu hazırlıyor, cocuk şaşkın. Anne okula gidiyoruz diyor. Eee olabilir tabi peki gidelim. Okula geliniyor her şey yolunda. Ertesi gun gene okul .. Ne oluyor ya her gun her gun, bu annem fena alıştı bir okuldur tutturdu. E gittik ya, bir daha niye gidiyoruz ki? İster istemez cocuk değişmeye başlıyor, sabahları kalkmak istemiyor, yoksa bu annenin onunu alamayacak. Anne kızgın, okulda kesin kotu bir şey oldu diye duşunuyor. Oğretmene catıyor ya da catmadan derdine care arıyor. Okulda bir şey olmuş olmasa cocuğu niye gelmesin ki. Haklı. Oğretmen sınıf icinde her şeyin yolunda olduğunu soyluyor. Haklı.
İlk gun cocuk ağlıyor, anne bildiğiniz gaddar, kararlı o miniği okula bırakmaya. Hadi yavrum sen oğretmeninle sınıfına cık akşam seni almaya geleceğim dediğinde, cocuk ağlamayı daha da şiddetlendiriyor. Anne istifini hic bozmadan soylediği son soze binaen cocuğunun gozleri onunde okuldan uzaklaşıyor ve sonra tamamen gozden kayboluyor. Cocuk caresiz oğretmeniyle sınıfa cıkıyor.
Ne annelerimiz ne babalarımız ne dedelerimiz var, hepsinin okula, oğretmene, eğitime, tutarlılığa, yaptığı davranışların ileride ne gibi sonuclar doğuracağına
karşı tutumları farklı. Bu farklılık cocuğun okula karşı tutumunu, uyumunu belirleyen ilk etmen. Cocuk ailesini okula taşıyor, ailesinin duşunce ve inanclarını okulda yaşıyor. Ona bakıp ailesini anlamak o kadar kolay ki. Davranışlarıyla her şeyi ayna gibi yansıtıyor. Evde onu dinleyen kimse yoksa, ailesinden yeterince alamıyorsa okulda hep dikkat cekmek istiyor, başaramazsa yalan yanlış hikayeler anlatıyor veya hırcınlaşıyor veya ağlıyor ya da arkadaşlarına vuruyor. Ailesi ona karşı sevecense, sabırlı ve hoşgoruluyse o da arkadaşlarına aynıyla muamele ediyor. Ailesi mukemmeliyetci, kontrolcu ise ne yapacağını bilemiyor, tedirgin bir gorunum sergiliyor, arkadaşlarına pek yanaşmıyor eve karşı ketum okulla ilgili tek laf etmiyor.
Okula uyum, yaşıtları tarafından kabul veya reddedilme ile yakından ilgilidir. Yaşıtları tarafından kabul gormemiş, onaylanmamış, sevilmemiş, reddedilmiş cocuklarda ilkoğretim ve lise yıllarında okul bırakma, yaşıtlarıyla olmayı reddetme (yaşından kucuk ya da buyuk kişilere yonelme), okul başarısızlığı, suc işleme gibi sorunlar gorulduğu (Beyazkurk, Anlıak ve Dincer, 2007; Choi and Kim, 2003; Hay, 2006; Ladd and Burgess, 2001) bildiriliyor. Okul oncesi donemde halledilmesi daha kolay olan bu aşama, aşılamadığında ileri yaşları ve eğitim hayatını olumsuz yonde etkileyecek bir yon ihtiva etmektedir. Bu noktada cocuğun kişilik ozellikleri, mizacı buyuk rol oynar. Kimi cocuk sıcakkanlı, iletişime acık, guler yuzlu olurken; kimisi cekingen, icedonuk, utangac, tedirgindir. İlk 6 yılda kişilik ozelliklerinin %82'sinin kazanıldığı goz onune alınırsa, bu donemde yapılacak girişimlerin iyi meyvelerini toplamanın onemi de daha iyi anlaşılır.
Yaşıtları tarafından kabul gormuş cocukların, daha az davranış sorunu gosterdikleri, yaşıtları tarafından sevildikleri, arandıkları, daha fazla sayıda arkadaş sahibi oldukları, oyunlara davet edildikleri (Bradley, 2001; Diesendruck and Ben-Eliyahu, 2006; Reijntjes, Stegge and Terwayt, 2006; Slaugter, Dennis and Pritchard, 2002). reddedilen cocukların ise yaşıtları tarafından sevilmedikleri, oyunlardan dışlandıkları, agresif ve kaba davranışlar sergiledikleri (Denham and Holt, 1993; Ladd and Price, 1987; Ironsmith and Poteat, 1990) soylenmektedir. O halde bize duşen oncelikle cocukların yaşıtlarıyla bir arada bulunacağı ortamları hazırlamak, hazırlanmış ortamlara katılması icin desteklemektir. Gunumuzde komşuluk ilişkileri ozellikle şehirlerde cok cok azaldığından cocuğun ilk deneyim alanı anaokulları olmaktadır. Anaokulu ilkoğretim gibi akademik temelli yapılanmadığından cocuk gun icinde gercekleştirilen tum oyunlarda her şeyi rahatlıkla ozumleme fırsatına sahip olacaktır.
Okulda ise cocuk-ebeveyn-oğretmen-psikolog ayaklarını iyi kurmak gerekir. Cocuğun oğretmeniyle kurduğu ilişki cocuğun okula uyumunun en onemli donelerinden biri olduğundan, ebeveyn oncelikle kendi guvenebileceği, icini huzurlu kılacak oğretmeni aramalıdır. Hepimiz dayakcı oğretmenlerin yol actığı hasarları duymuşuzdur. Ya da mukemmeliyetci oğretmenlerin ya da sınıfta gazete okumaktan başka bir şeye pek bulaşmayanların. Oğretmen secimi ebeveynin cocuğu icin attığı en onemli akademik adımdır. Sonrası cocuğun oğretmeniyle olan iletişimi guclendirmekten gecer. Bizim oğretmen hakkındaki fikirlerimiz cocuklarımızın fikri olur. Ne bicim oğretmenmiş dediğimizde bundan cocuğumuz nasiplenecektir. Oğretmeni hakkında soylediğimiz her şey onun oğretmeniyle bağını guclendirecek veya bozacak ya da hic kuramamasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla iyi eğitim alsın diye uğraştığımız cocuklarımızı akademik eğitim hayatına hazırlarken titiz ve dikkatli olmalı, o akademik hayata başlamadan evvel geliştirebileceği tum ozelliklerinde onu desteklemeliyiz.
Kaynakca
Beyazkurk, D., Anlıak, Ş. ve Dincer, C. (2007)Cocuklukta akran ilişkileri ve arkadaşlık.
Bradley, K. D. (2001)Group Entry Strategies as Socially Excluded Children as a Function Of Sex, Ethnicity, and Sociometric Status.
Choi, D. H. and Kim, J. (2003)A cognitive-social learning model. Early Childhood Education Journal
Denham, S. A. and Holt, R. W. (1993 Developmental Psychology
Diesendruck, G. and Ben- Eliyahu, A. (2006)The International Society for the Study of Behavioral Development
Hay, D. F. (2006)British Journal of Developmental Psychology
Ironsmith, M. and Poteat, G. M. (1990) Journal of Clinical Child Psychology
Ladd, G. W. and Burgess, K. B. (2001) Child Development
Ladd, G. W. and Price, J. M. (1987). Child Development
Reijntjes, A., Stegge, H. and Terwogt, M. M. (2006)Infant and Child Development
Slaughter, V., Dennis, M. J. and Pritchard, M. (2002) British Journal of Developmental Psychology
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]