karagoz ve hacivat neden olduruldu karagoz ve haciat hakkında bilinmeyenler bilgiler araştıralım
Hacivat ve karagoz tarihimizden bize verilmiş guzel hediyelerden biri aslında.Onlar zamanında etraflarındaki insanları da şu anda bizleride hala meşhur diyaloglarıyla guldurebilmekteler.Karagoz hacivat konuşması dendi mi biliriz ki guleceğiz..Ama gelin gorun ki bu iki dost aslında cok hazin bir sona uğramış.E yanlışları var mı? Var evet ama koca hukumdarın da emri var..Neyse meleklerim sizler de bakın bakalım okuyun neler duşuneceksiniz?






Orhan Gazi,babası Osman Bey’in anısına o donemdeki başkent Bursa’da buyuk bir cami yaptırmaya karar vermiş. Emrindeki butun mimarları cağırmış huzuruna. “Babam Osman Gazi’nin anısına guzel olduğu kadar gorkemli bir cami yapılmasını istiyorum. En guzel projelerinizi yapın getirin bana.” demiş. Kısa bir sure sonra butun mimarlar en guzel projeleriyle Orhan Gazi’nin huzuruna gelirler.
Butun projeleri tek tek inceleyen Orhan Gazi iclerinden en beğendiğinin sahibi mimarı cağırtmış ve ona kusursuz bir işcilik istediğini soylemiş; “Yorenin en iyi ustaların bulacaksın ve en kaliteli malzemeleri kullanacaksın, hicbir masraftan da kacınmayacaksın” diye de belirtmiş.
Mimarbaşı birkac gun icerisinde ulkenin dort bir tarafından en iyi ustaları toplamayı, en kaliteli ve guzel malzemelerin getirtilmesini sağlamış ve sultanın huzuruna cıkmış. Mimarbaşı; “Padişahım” demiş, “Yorenin en iyi duvar, demir, ahşap ustalarıyla en becerikli hat sanatcıları ve nakkaşlarını topladım. İnşatta kullanılacak butun malzemeler kılı kırk yararak secildi.
Biz hazırız, emir verirsen hemen başlamak isteriz bu kutlu işe” Mimarbaşı’nın anlattıklarından son derece memnun gorunen Orhan Gazi, ” Mimarbaşı beni cok iyi dinle” demiş. “Soylediklerin guzel, hemen başlayabilirsiniz camiyi inşa etmeye ama ac kulaklarını dinle şimdi. Bil ki bu camii benim icin cok onemli. Bu yuzden ,her kim ki inşaatın yavaşlamasına veya işlerin aksamasına sebep olursa o an kellesini vurdururum. Şimdi cıkın gidin başlayın camiyi yapmaya.”
İnşaat hemen başlamış tabii ki. Mimarbaşı Kambur Bali Celebi’yi (Karagoz) demirci ustası, Halil Hacı İvaz’ı da (Hacıvat) duvar ustası olarak gorevlendirmiş.
Bu iki ustayı da işlerini her ne pahasına olursa olsun aksatmamaları icin de sıkı sıkı tembihlemiş. Karagoz, mektep okumamış ama inşaatlarda ustaların yanında calışa calışa iyice ustalaşmış artık işinin en iyisi olarak anılmaya başlamış cevahir birisiymiş. Tez canlılığı ve hazırcevaplığı yuzunden surekli başını belaya sokan Karagoz, bu belalardan kıvrak zekasının marifetiyle kurtulmaya calışırmış. Bu belalar artık onun icinden cıkamayacağı bir hal alınca da yardımına en yakın dostu Hacıvat koşarmış. Hacıvat ise bu yakın dostunun aksine, medrese de eğitim gormuş, her konuda bilgisi olan gorgulu ve bilgili birisiymiş.
Karagoz’le hemen her konuda surtuşse de yine de en iyi dostuymuş Karagoz onun.Sultan’ın babası icin yaptırdığı inşaat calışmaları tum hızıyla suruyormuş. İşciler, ustalar, mimarbaşı camiyi sultanlarının istediği şekilde ve zamanda hazır etmek icin var gucleriyle calışıyorlarmış. Mimarbaşı ve ustalar, didişmeleri butun ulke tarafından bilinen Hacıvat ve Karagoz’u de birbirlerinden ayrı tutmak icin de uğraşıyorlarmış bir yandan. Bu duruma en cok kızanların başında da hic şuphesiz can dostu Hacıvat’la didişemeyen Karagoz geliyormuş. Gozunu kestirdiği Hacıvat’a mimarbaşı’nın yanında sokulamayan Karagoz, mimarbaşı’nın malzeme almak icin şehre gitmesini fırsat bilmiş ve yanına sokulmuş Hacıvat’ın. Hacıvat can dostunu yanında gorunce sevinmiş ve ona donmuş demiş ki;
- Şuh levendim, şuh pesendim hoş geldin
- Şule levendim, turp dikenim hoş geldin diye karşılık vermiş Karagoz.
Hacıvat Karagoz’un huyunu bildiği icin kızmamış ve yine gulec yuzuyle konuşmuş;
- Şuh levendim, şuh pesendim hoş geldin
- Kehlelendim, sirkelendim, boş geldim.
- Samur kaşlı, ok kirpikli hoş geldin
- Salak kaşlı, b** kirpikli boş geldim
- Yusuf-ı Beytul Hazenim hoş geldin
- Yasef’im, bitli avramım boş geldim
- Ahu gozlum, inci dişlim hoş geldin
- Ayı gozlum, kazma dişlim hoş geldin
Hacıvat ile Karagoz boyle birbirleriyle atışırlarken butun diğer işciler de başlarında toplanmış onların bu keyifli ve eğlenceli didişmelerini izleyip eğleniyorlarmış.İnşaattaki butun işci ve ustaların en buyuk eğlencesi haline gelmişler zamanla. Artık ne zaman mimarbaşı inşaattan ayrılsa Hacıvat ve Karagoz birbirleriyle atışmaya başlar hale gelmişler. Diğer butun calışanlar da etraflarında toplanıp onları izlermiş. Onlar atıştıkca izleyiciler kendilerinden gecer ve butun yorgunluklarını unuturlarmış. Gunlerden bir gun Padişah babası icin yaptırdığı caminin inşaatını kontrole gelmiş.Fakat inşaatın istediği hızda gitmediğini gorunce keyfi kacmış ve hemen mimarbaşını cağırtmış.
Mimarbaşı, padişahın caminin inşaatı konusundaki hassasiyetini bildiği icin de korkmuş.
Padişaha demiş ki ” Sultanım nedendir bilmem ama ben malzeme almak, veya başka bir iş icin inşaattan her ayrıldığımda işler yavaşlıyor. Bunun sebebini en yakın zamanda oğrenip gereken tedbirleri alacağım.
” Orhan Gazi sinirlenmiş ama yine de sorunun sebebini oğrenip, cozmesi icin mimarbaşının istediği sureyi vermiş ona. Mimarbaşı bir gun yine “ben malzeme almaya gidiyorum” deyip inşaattan ayrılmış ama hemen yakında bir tumseğin ardına gizlenip işcileri izlemeye başlamış. Bir de bakmış ki kendisinin ayrılmasını fırsat bilen Hacıvat ve Karagoz atışmaya başlamışlar ve butun calışanlar da onların bu atışmalarını izlemek icin etraflarında toplanmış. Mimarbaşı hemen soluğu Orhan Gazi’nin sarayında almış ve padişahın huzuruna cıkmış. Padişaha olup bitenleri ve inşaatın yavaşlamasının sebeplerini anlatmış. Bunu duyan Orhan Gazi cok sinirlenmiş ve derhal bu iki işcinin asılmasını emretmiş.”Onlar asılsın ki bu diğer butun işcilere ders olsun” demiş. Padişahın emri derhal yerine getirilmiş ve Hacıvat ve Karagoz calıştıkları inşaattan apar topar alınarak asılmışlar hemencecik. Padişahın bu kararı inşaatta olduğu kadar butun şehirde de buyuk bir uzuntuyle karşılanmış. İnsanlar merhametli, şefkatli, halkı ve ulemayı seven padişahlarının boyle bir şey yapmasına cok uzulmuş ve her taraftan bu hoşnutsuzluklarını hissettirmişler padişaha.
Orhan Gazi de kısa bir sure sonra hatasını anlayıp vicdan azabı duymaya ve yaptığı bu yanlışa uzulmeye başlamış.
Padişahın bu uzuntusunu goren Şeyh Kuşteri adındaki uleması sultanının uzuntusunu hafifletmek icin kendince bir yol bulmuş o anda. Başındaki beyaz sarığını cozen Şeyh Kuşteri sarığını acarak mum ışığının onunde germiş. Ayağından cıkardığı carıklarını da kukla gibi kullanarak sarığın arkasında Hacıvat ve Karagoz’un atışmalarını taklit etmeye başlamış:
Hacıvat: Hasretinle beni koyup gidenin, hoş geldin.
Karagoz: Hasta iken turşu suyu icenim, boş geldin
Hacıvat: Gel Kargoz, gidelim Goksu’ya yiyelim dolma.
Karagoz: Sumuklu burnumu ye de, namerde muhtac olma..

Bir hikaye de boyle biter işte melekler..Boylesine eğlenceli ve kadim iki dost zor bulunur heralde..Ve son pişmanlık da fayda vermez..Hayat kısa,can tatlı.şimdilik bu kadar buşra kactı