Cinsel sağlığın bozulması sadece fiziksel sağlığın kesintiye uğraması ile sonuclanmamaktadır. Hem kadın hem de erkekte donguler halinde psikolojik sağlığın, ardından aile sağlığının ve sosyal sağlığın da bozulması soz konusudur.
Coğu zaman bircok etken değişik oranlarda cinsel işlev sorununu yaratabilmektedir.En onemli nedenler arasında fizyolojik, bilgisizlik, eğitimsizlik, ruhsal nedenler, performans anksiyetesi,kişilik ve şahsiyet catışmaları ve cinsellik ile ilgili iletişim kuramama gibi etkenler sıralanabilir.
Bireylerin yetiştiği ve icinde yaşadığı aile, yakın cevre, alt kultur ve toplumsal yapı, gelenekler ile dini inanc ve ahlaki tutumlar da cinsel tutum ve davranışları belirleyen faktorlerdir. Pek cok olguda, sadece sosyokulturel nedenler cinsel işlev bozukluğunun ortaya cıkmasında başlıca rolu oynayabilmektedir. Zilbergeld (1992) toplumların kulturlerine ek olarak, cinsiyete ozel cinsel kulturden soz etmiş ve toplumda cinsellikle ilgili yerleşik mitlerin cinsel işlev bozukluğunun oluşumunda ve devamında cok onemli bir yeri olduğunu ifade etmiştir.
Cinsel işlev bozukluğu, psikolojik, fizyolojik, tıbbi ve sosyal yonleri ile kadın ve erkeklerde cok yonlu onemli bir sağlık sorunudur. Cinsel yaşanıtlar kişilerde biyolojik ve psişik faktorlerin etkileşimi ile fizyolojik bir dongu oluşturmaktadır. Bu sebeple cinsel işlev bozuklukları, kişinin tatmin edici cinsel etkinlik, cinsel birleşme ya da orgazm yaşamasını engelleyen fizyolojik, bilişsel duygusal ya da davranışsal sorunlar olarak geniş bir alanda tanımlanmaktadır.
Cinsel işlev bozukluğunun gorulme sıklığına ilişkin yapılan araştırmalara gore, kadınların %30-%60'ı, erkeklerin ise %40’ı yaşamları boyunca en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşamaktadır. Kadınlarda en sık gorulen cinsel işlev bozuklukları ‘cinsel istek bozukluğu ve uyarılma bozuklukları’ iken erkeklerde en sık gorulen cinsel işlev bozukluğu ise ‘erken boşalmadır.
Ulkemizde cinsellik ile ilgili yapılmış bircok araştırmada cinsel işlev bozukluklarına yer yerilmiş ve her bir bozukluk detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Yapılan bir calışmaya gore erkeklerin %92.8’i kadınların da %54’u cinselliği olumlu bir şekilde değerlendirmektedir. Cinsellik ile ilgili olumsuz duygular coğunlukla daha yaşlı gruplarda gorulmuştur. Bu calışmaya gore, cinsel işlev bozukluğu olan hastalar arasında kadınların %25’inin, erkeklerin de %5’inin cinsel istek azlığından şikayet ettikleri gorulmuştur.
Bireyin istek ve arzularını karşılayabilecek doyumlu bir cinsel yaşamı olduğu oranda, psikolojik acıdan ve genel anlamda sağlıklı olmaktadır. Cinsel sağlığın bozulması sadece fiziksel sağlığın bozulması anlamına gelmemektedir aynı zamanda birbirini etkileyerek ruhsal sağlığın, devamında aile sağlığının ve sosyal sağlığın da bozulması anlamına gelir.
Cinsel işlev bozukluklarının oluşumunun altında organik ve psikolojik nedenler yatar, ve coğu zaman bu nedenler sorunun ortaya cıkmasında birlikte rol oynarlar. Bozukluk ilk başta sadece organik olsa bile ya da ilac kullanımı gibi ceşitli organik nedenlerle ortaya cıksa bile, zamanla psikolojik faktorler de tabloya eklenebilmekte ve durumu kotu bir hale getirebilmektedir.
Cinsel işlev bozukluklarının nedenleri genellikle karmaşık ve cok yonlu bir etkileşim surecinin sonucunda olmaktadır. Bu sorunların ortaya cıkmasında hazırlayıcı, başlatıcı ve surdurucu etkenler bulunmaktadır.En genel anlamıyla cinsel işlev bozuklukları bireyin istediği bicimde cinsel ilişkide bulunmasını engelleyen bozukluklardır.
Cinsel işlev bozukluklarının neden oluştuğu uzerinde son kırk yıl icinde dunyada geniş araştırmalar yapılmaktadır. Bir takım nedenlere ulaşılsa da, kişide neden bu problemin birdenbire oluştuğunun kesin bir cevabı verilememektedir. Bazen evlilikte partnerlerin birinin olumsuz ve farkında olmadan yaptığı bir yorum birdenbire kendisinde veya eşinde bir işlevsel cinsel bozukluğun ortaya cıkmasına neden olabilmektedir. Coğu zaman partnerler boyle bir durumun farkında değildirler.
Cinsel işlev bozuklukların ilk defa ortaya cıkmasında rol oynayan etmenler aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır;
1. Eşler arasındaki uyumsuzluk
2. Cinsel iletişim sorunları
3. Partnerlerin cinsel bir sorunun olması
4. Performans kaygısı
5. Fiziksel ya da psikiyatrik hastalıklar
6. Yorgunluk ve stres
7. Aşırı madde kullanımı
8. Hamile kalma korkusu
9. Evlenme
10.Evlilik oncesi ve dışı ilişkiler
DSM-V'e gore cinsel işlev bozuklukların sınıflandırılması şu şekildedir;
302.74. Gec boşalma
302.72. Sertleşme bozukluğu
302.72. Kadında orgazm bozukluğu
302.72. Kadında Cinsel İlgi/Uyarılma Bozukluğu
302.76. Cinsel Organlarda-Pelviste Ağrı/İce Girme Bozukluğu
302.71. Erkekte Duşuk Cinsel İstek Bozukluğu
302.75. Erken Boşalma
Maddenin/İlacın Yol Actığı Cinsel İstek Bozukluğu
302.79. Tanımlanmış Diğer Bir CİB
302.70. Tanımlanmamış CİB
Aslında cinsel sorunlar ya da bozukluklar, aile ile ilgili sorunlardır. Genel nufus icinde gorulme oranı hic de az değildir. Bir cok calışmanın da gosterdiği gibi ciftlerin %50'sinde belli bir cinsel işlev bozukluğu veya cinsel yaşantılarına ilişkin bazı şikayetler soz konusudur.
Cinsel işlev bozuklukları, kadınlarda; cinsel istek azlığı, cinsel tiksinti bozukluğu, uyarılma ve orgazm bozukluğu, vajinismus ve ağrılı cinsel birleşme sorunlarından; Erkeklerde ise, cinsel istek azlığı, cinsel tiksinti bozukluğu, erektil disfonksiyon, erken boşalma ve diğer boşalma bozuklukları ile ağrılı cinsel birleşme sorunlarından oluşmaktadır. Kadın ve Erkeklerin cinsel işlev bozuklukları bir sonraki bolumde anlatılacaktır (İncesu, 2004).
Kadınlarda Cinsel İşlev Bozuklukları
Kadınlardaki cinsel işlev bozuklukları şu şekilde tanımlanmaktadır;
Kadında Cinsel Uyarılma Bozukluğu:
Kadınlarda cinsel uyarılma bozukluğu, cinsel birleşmenin rahat bir şekilde gercekleşmesi icin gerekli olan vajinal ıslanmanın surekli ve yineleyici bir bicimde yetersiz olması durumudur. Bu bozukluk, kişilerde sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.
İnhibe Kadın Orgazmı:
Kadınlarda orgazm bozukluğu, normal bir cinsel uyarılmayı izleyerek orgazmın surekli olarak gecikmesi ya da yokluğu olarak tanımlanmaktadır. Orgazm sorununun daha cok ciftlerin orgazm ile ilgili bilgi ve beklentileriyle, erkeğin kendi gucunu ve performansını sorgulama tutumuyla oluşabildiği gozlenmektedir.
Orgazm bozukluğu yaşayan bayan ise, aynı gec boşalan erkek gibi, orgazm refleksini serbest bırakma konusunda ceşitli derecelerde problem yaşamasına rağmen cinsel acıdan isteklidir.
Kadında cinsel uyarılma bozukluğu tanısının konulabilmesi icin kadınlarda rahat bir cinsel birleşmeye olanak tanıyan vajinal ıslanmanın surekli olarak yetersiz olması gerekmektedir. Ayrıca klinisyenin, kadının yaşı, cinsel deneyimi ve aldığı cinsel uyarıların yeterliliği acısından baktığında orgazm olma yetisinin beklenenden daha az olduğu yargısına varması temeline dayanmalıdır. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olmaktadır.
Bu bozukluğun onemli psikolojik nedenleri arasında tutucu değer yargıları, sucluluk duyguları, cinsel travmalar, yetersiz cinsel bilgi ve deneyim, duygusal hazırladığının ya da eşle olan duygusal iletişimin yetersizliği, yetersiz on sevişme ve cinsel uyarı, eşteki erken boşalma ya da ereksiyon gucluğu nedeniyle yetersiz cinsel birleşme suresi sayılabilir.
Kadındaki orgazm bozukluğu, yaşamın onceki donemlerinde yokken sonradan da ortaya cıkabilir. En sık rastlanan nedenleri arasında, eşler arası uyumsuzluk, evlilik ici sorunlar, cinsel travma, ceşitli jinekolojik ve sistemik hastalıklar, kullanılan ilaclar, alkol ya da uyuşturucu madde kullanımı.
Kadın cinsel uyarılma bozukluğu tum cinsel yakınmalarla başvuran kadınlar arasında %20-35 oranında saptanmıştır. Otuz yasından sonra daha sık rastlandığı soylenmekle birlikte en cok 50-59 yasları arasında gorulmektedir. Uyarılma fazıyla ilişkili işlev bozukluğu olan kadınlarda sıklıkla orgazm sorunları da bulunmaktadır ve gorece mutlu evli ciftlerden oluşan bir grupta kadınların %33’unun cinsel heyecanı surdurmede zorluk yasadıkları bulunmuştur. Yapılan bazı calışmalara gore kadınların %14-19’u kronik, %23’u ise aralıklı olarak lubrikasyonla ilişkili sorunlar yasadıkları tespit edilmiştir. Surekli ya da aralıklı olarak lubrikasyon ile ilgili sorunların postmenapozal kadınlarla yapılan calışmalarda %44’e ulaştığı bulunmuştur. Cinsel uyarılma bozukluklarının nedenleri arasında performans korkusu ve ‘kendini seyretme’ davranışı onemli bir etkendir.
Disparoni (Ağrı bozukluğu):
Cinsel ağrı bozukluğu, cinsel ilişki oncesi, sırasında ya da sonrası surekli ya da yineleyici bir genital ağrının olması olarak tanımlanmaktadır. Disparoni tanısının konulabilmesi icin ağrının, vajinal ıslanma eksikliğinden veya vajinismustan kaynaklanmıyor olması gerekir.
Kadınlarda ağrı vajen girişinde hissediliyorsa etiyolojide uyarılma eksikliği, hafif bir vajinismus durumu, vajinal enfeksiyon ve bartholini kisti gibi nedenler araştırılmalıdır. Eğer ağrı cinsel birleşmenin suresi uzadıkca azalıp kayboluyorsa uyarılma eksikliğine bağlı olduğu ortaya cıkmaktadır.
Vajinismus:
Erkeklerde benzeri bulunmayan, kadınlara ozgu bir sorun olan vajinismus, vajina girişini koruyan kaslar, herhangi bir penetrasyon girişiminde bulunulduğunda spazmodik tepki vermeye şartlanmıştır. Bu bozukluk bu yuzden cinsel birleşmeyi imkÂnsız kılar.
Vajinismus, vajinanın dış ucte birindeki kaslarda birleşmeyi engelleyecek bicimde, surekli ya da yineleyici istem dışı kasılmalar olarak tanımlanabilir. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da eşler arasında sıkıntıya neden olmaktadır.
Bu kasılma istemsiz, yani kadının bilincli kontrolu dışında gercekleşen bir kasılmadır. Bu kasılmaya tum bedendeki kasılmalar, bacakların kapanması, adeta bir kitlenme, korku, cinsel birleşmeden kacınma, girişin olmayacağı inancı eşlik eder. Nadiren, cinsel birleşme olmaktadır ancak kasılma surduğunden, cinsel birleşme ağrılı ve sıkıntılıdır. Vajinismus, genellikle cinsel yaşamın, daha doğrusu cinsel birleşme denemelerinin başlamasıyla birlikte, cok daha seyrek olarak ise jinekolojik muayene, kurtaj, zorlu ya da komplikasyonlu gecen doğumlardan veya benzeri deneyimlerden sonra gelişmektedir.
Bu sorun kadının hem kendi kadınlığında eksiklik olduğunu duşunmesine hem de eşine karşı sucluluk hissetmesine neden olur. Erkek de, eşine karşı ofke duyabilir, ya da istenmeme, reddedilme olarak yaşadığı icin kırgınlık, ereksiyon gucluğu yaşayabilir. Bazen eşlerin bekaret konusunda şuphe duymalarına neden olabilir. Sıklıkla adli olaylara, boşanmaya, tecavuz girişimi ya da fiziksel şiddet davranışlarına neden olur.
Cinsel İstek Azlığı:
Genel olarak, kadınlarda erkeklere oranla daha sık gorulmektedir. Hatta ulkemizde, kadınlar arasında en sık gorulen cinsel işlev bozukluğudur. Bunun en temel nedeni, cinsellik ile ilgili mitlerin yaygınlığıdır. Toplumumuzda, cinselliğin, yalnızca erkeklere ozgu olduğu, erkeklerin cinselliği istemeye, ondan zevk almaya ve doyuma ulaşmaya hakkı olduğu şeklinde yaygın bir inanc bulunmaktadır. Bu inanca gore, cinsellik kadınlar icin bir "haz" ve "doyum" aracı değil bir "gorev" dir .
Genel isteksizlik yaşayan bayan, aynı ereksiyon sorunu ceken erkek gibi genel uyarıma tepki vermez, yani ıslanma ve genital vazokonjesyon belirtilerini gostermez.
Kadında azalmış cinsel istek bozukluğu değerlendirilirken, ozellikle yaşanılan ilişkinin cinsellik dışı boyutları da goz onunde bulundurulmalıdır. Esiyle mutsuz olan, istemeden evlendirilmiş olan, esinden psikolojik, fiziksel ve duygusal olarak şiddet goren, aldatılan, esi tarafından anlaşılmadığını hisseden ve esi ile cinsellik dışında başka bir paylaşımı olmayan, ilişkiden beklentileri karşılanmayan bir kadının cinsel isteksizliğinin olmaması cok nadir gorulen bir durumdur.
Ulkemizde yapılan bir calışmada bu bozukluğun, vajinismustan sonra ikinci sıklıkta gorulduğu bildirilmiştir. Metz ve Epstein’in 2002 yılında yaptıkları bir calışmada ise cinsel istek bozukluğu tanısı alan kadınlar ile herhangi bir CİB tanısı almamış kadınların ceşitli psikolojik ozellikleri karşılaştırılmıştır. Bu araştırmada tanı grubundaki kadınlar, kendi ebeveynlerini “duyguların ifadesi” ve “cinsel davranışla ilgili tutumlar” alanlarında daha olumsuz, kendilerini daha az cekici olarak değerlendirirken, eşleriyle ilişkilerini daha uzak ve daha az romantik olarak tanımlamışlardır.
Erkeklerde Cinsel İşlev Bozuklukları
Erkeklerde en yaygın olan cinsel işlev bozuklukları aşağıda şu şekilde sıralanmıştır;
Erektil (Sertleşme) Bozukluk:
Erektil disfonksiyon en sık başvuru nedeni olan bir cinsel işlev bozukluğudur. Toplumda yaygın olarak rastlanmaktadır. Erektil bozukluk, cinsel ilişkinin tamamlanabilmesi icin gerekli olan sertleşmenin surekli ve yineleyici bicimde sağlanamaması ya da surdurulememesi olarak tanımlanabilir. Bu işlev bozukluğu, psikojenik, organik ya da mikst nedenlerden kaynaklanabilir.
Ereksiyon, sağlıklı bir penis anatomisine, doğru hormonal koşullara, yeterli vaskuler kaynağa, duzgun ve sağlıklı işleyen bir sinir sistemine bağlı olan norovaskuler bir reflekstir. Erkeğin fizyolojisinde bunlardan herhangi birisinde var olan problemler, cinsel iktidar bozukluklarına neden olabilir. Genital sistem fiziksel acıdan sağlıklı olsa bile, ereksiyonun kontrolunu sağlayan otonom vaskuler refleksler, bilincdışı catışmadan ve duygulardan kaynaklanan problemlere hassas ve bağımlıdır. Erkek cinsel birliktelik sırasında sakin bir duygusal durumda ve catışmadan uzak olduğu surece, erektil refleksleri aksama eğilimi gosterme ihtimali daha duşuktur.
Herhangi bir cinsel etkinlik icin yeterli ereksiyonu tekrarlayıcı ya da kalıcı bicimde sağlayamama ya da surdurememe durumu olarak tanımlanmaktadır. Tanım acısından en onemli olan nokta, ereksiyon sorununun bir ya da birkac kez ile sınırlı olmaması, erektil disfonksiyon tanısının konabilmesi icin bu sorunun tekrarlayıcı veya uzun sureli olması gerekliliğidir (İncesu, 2004). TatminkÂr bir cinsel işlev icin yeterli penil ereksiyon olmaması ya da surdurulememesi, bu durumun tekrarlayan ya da surekli nitelikte olması erektil işlev bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. EİB, organik kokenli CİB arasında en sık gorulenidir. Farklı oranlardan soz edilmekle birlikte, bugun daha cok kabul edilen goruş tıp ve teknolojinin gelişimiyle birlikte erektil yetmezliklerin daha buyuk bir kısmının kokeninde organik nedenlerin saptanabildiğidir.
İnhibe Erkek Orgazmı:
Surekli ya da yineleyici olarak cinsel etkinlik sırasında olağan bir cinsel uyarılma evresi sonrası orgazmın gecikmesi ya da hic olmaması olarak tanımlanmaktadır. Erkeklerde bu bozukluk kendisini, boşalmanın hic olmaması (masturbasyon, uyku ve cinsel birleşme sırasında), kısmen oluşması (masturbasyonda oluşan ancak cinsel birleşme sırasında oluşmayan) ya da oldukca uzun suren bir uyarılma sonunda oluşan boşalma (gec boşalma ya da retarde ejekulasyon) biciminde gorulmektedir. Boşalmanın hic olmaması coğu kez organik bir patolojiye işaret eder. Bazı ilacların kullanımı boşalmayı geciktirebilmektedir.
Erkekte orgazm bozukluğu ketlenmis orgazm, gecikmiş ejakulasyon veya gec ve guc boşalma olarak da ifade edilmektedir. Erkekte orgazm bozukluğu ‘kişinin yaşı gozu onune alındığında yoğunluk ve sure acısından yeterli olduğu duşunulen cinsel etkinlik sırasında, olağan bir cinsel uyarılma evresi sonrası, surekli ya da yineleyici bir bicimde orgazmın gecikmesi ya da hic olmaması’ seklinde tanımlanmaktadır. Erkek koitus sırasında orgazm evresine cok guc ulaşır ya da ulaşamaz. Erkekte orgazm bozuklukları gec boşalma, zevk almaksızın boşalma (fizyolojik ya da anhedonik orgazm) ve doyumsuzluk olmak uzere 3 farklı bicimde ortaya cıkmaktadır. Bazı araştırmacılar orgazm ile ejakulasyonun ayırt edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ketlenmis orgazm ile retrograd ejakulasyonun farklı olduğu ve ayırt edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır, cunku retrograd ejakulasyonda seminal sıvı doğrudan geri gitmekte ve bu her zaman bir organik nedene bağlı olmaktadır.
Erken Boşalma:
Erken boşalma, cok az bir cinsel uyarıyla bile kişinin istem dışı boşalması, yani boşalmasını denetleyememesi, ya da istediği kadar erteleyememesidir. Bu bozukluk belirgin bir sıkıntıya ya da kişiler arası ilişkilerde zorluklara neden olur. Erken boşalma oranı, yapılan araştırmalarda %20-30 arasında cıkmaktadır. Her 4-5 erkekten birinde erken boşalma sorunu vardır. Butun toplumlarda, erkeklerde sık rastlanan bir sorun olarak karşımıza cıkmaktadır.
Kaplan'ın belirttiğine gore Erken boşalan erkek o kadar cabuk orgazm olur ki sevişmek genellikle karşılıklı olarak eşleri hayal kırıklığına uğratır. Erken boşalmanın nedeni ise erkeğin boşalma refleksi uzerinde yeterince istemli kontrol sağlayamamasıdır. Kimi refleksler, istemli kontrole bağlıyken, kimileri değildir. Erkeklerde ereksiyon, karşı cinste ise vazokonjesyon, istemli olarak kontrol altına alınamazken, boşalma ve orgazm ise alınabilir. Sorun yaşamayan birey orgazmı istediğinde erteleyip, istediğinde de 'serbest bırakabilir' fakat erken boşalma sorunu yaşayan erkek bunu yapamaz. Uyarılmanın kritik bir eşiğine geldiğinde kontrolsuz ve refleksif bir şekilde boşalmaktadır.
Disparoni:
Cinsel birleşmenin ağrılı gercekleşmesi anlamına gelen bu bozuklukta ağrı, birleşme sırasında, hemen oncesinde ya da sonrasında olabilmektedir. Erkeklerde disparoninin, daha cok peyronie hastalığı ve prostat gibi tıbbi bir bozukluğa bağlı olarak oluştuğu bilinmektedir.
Kaynak: Alkan, 2008; Boyacıoğlu, 1999; Bozdemir ve Ozcan, 201; Cavaş, 2008; Ceri ve ark., 2009; Erbek ve ark., 2005; İncesu, 2007; Kaplan, 2010; Kutmec, 2009; Poroy, 2010; Sungur, 1998; Şahin, Batıgun ve Pazvatoğlu, 2012; Turan, 2008; Vural ve Temel,2010; Weeks ve Hof, 1987
Uzm.Psk.Damla KANKAYA
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]