Asobo Studio tarafından geliştirilen ve Focus Entertainment ’ın yayıncılığını ustlendiği yeni A Plague Tale oyunu A Plague Tale Requiem 18 Ekim 2022 itibariyle piyasaya cıkışını yaptı. İlk oyun Innocence benim acımdan oldukca guzel bir yapımdı ve AA bir oyun olmasına rağmen cok kaliteli gozukuyordu. Hugo ve Amicia ’nın maceralarına tekrar geri donup devam etmek oldukca heyecan verici olacaktı.
Sonunda cıkış gunu geldi ve oyunu gecikmeli olsa da bitirme fırsatı buldum. Oyunun incelemesi cok daha erken gelecekti ancak oyuna yaklaşık 2-3 gun gecikmeli başladım ve keşfederek ilerlediğim icin biraz daha uzun surdu. Her neyse gecikmeli olsa da A Plague Tale Requiem incelemesi ile karşınızdayım. İncelemeye gecmeden once yazıda bazı spoilerlar yer alabilir bunun uyarısını yapmış olalım. İşte karşınızda A Plague Tale Requiem.
A Plague Tale Requiem
Piyasaya Surulme Tarihi: 18 Ekim 2022 Geliştirici: Asobo Studio Yayıncı: Focus Entertainment Platformlar: PlayStation 5, Xbox Series, Microsoft Windows, İnceleme yapılan platform: Xbox Series S Artılar: Hugo ve Amicia arasındaki karakter bağı Grafikler ve Atmosfer Başarılı bir hikaye Kaliteli muzikler Amicia ve Hugo ’nun başarılı canlandırılması Mukemmel mekan tasarımları Yeni mekanikler ile oyunun canlandırılması Yeterli seviyede bir oyun uzunluğu Xbox Game Pass sistemine ilk gunden cıkış Eksiler: Kotu yapay zeka Boss savaşlarının basit kalması Tempo bozukluğu Performans problemleri Bulmacaların fazla basit kalması Oyunun genel inceleme puanları ne durumda? Oyunun yabancı basında ve kullanıcı puanı olarak inceleme puanları oldukca yuksek. Metacritic uzerinde 34 incelemenin ortalaması alınarak 85 puan elde edilmiş durumda. Oyunun Metacritic kullanıcı puanı ise 8.0/10 yani bu da oldukca iyi. Opencritic sitesine baktığımızda ise burada da yine oldukca yakın sonuclar goruyoruz. Oyun 129 incelemenin ortalaması alınarak ortalama 84 puana sahip. IGN tarafı oyuna 8/10, PC Gamer 85/100 ve GameSpot 7/10 puanlarını vermiş. Genel olarak diyebiliriz ki oyun oldukca kaliteli bulunmuş ve beğenilmiş.
A Plague Tale Requiem ’den beklentiler nelerdi?
Aslında ilk oyun olan A Plague Tale Innocence, sonu mutlu bir şekilde biten ve ucu pek acık bırakılmayan bir oyun gibi gorunuyordu. Guzel ama zorlu bir macerayı başarılı bir şekilde tamamlamış ve oyunun gectiği yerden uzaklara doğru gidiyorduk. Sonrasında yanlış hatırlamıyorsam bir Xbox etkinliğinde yeni oyun Requiem tanıtıldı ve hikayenin devam edeceğini oğrendik. Bu noktada benim aklıma Hugo ’nun hastalığının hala iyileştiğini tam olarak gormediğimiz geldi. Bossu yenmiştik ancak Hugo ’nun hastalığının hangi evrede olduğunu ve iyileşip iyileşmediği bilgisi verilmemişti bizlere sadece geriledi gibi gormuştuk. İşte bu oyunda da hikaye yine Hugo ’nun hastalığı ve vebanın, o korkunc farelerle dolu mekanların etrafında şekillenecek ancak bu sefer her şeyi tamamen sonlandıracağız diye duşundum. Artık bu hastalığı cozmemiz gerekiyordu ve iyileşmenin yanında gizemini de cozup yeni şeyler oğrenmek istiyordum. Hikaye beklentisi genel olarak bu şekildeydi.
Oynanış kısmında ise coğu oyuncu yeni mekaniklerin gelmesini istemiş olabilir. Ozellikle aksiyon tarafında Amicia ’ya daha fazla gucun verilmesini ben gibi pek cok oyuncu istemiştir diye duşunuyorum. İlk oyun caresiz bir şekilde sadece ufak hareketler yaparak daha cok gizli ilerlediğimiz ve yakalandığımızda cok fazla şansımız olmadığı bir oyundu. Oyunun fragmanlarında Crossbow ’u gorunce daha cok agresifleşeceğimizi anlamıştım. Genel olarak Asobo, diğer kısımları cok iyi yaptığı icin grafik, atmosfer, mekan tasarımları vs. gibi konularda beklentiden cok bunların iyi yapılacağına emindim. Tek istediğim mekaniklerin geliştirilmesi ve hikayenin cok iyi devam etmesiydi. Peki acaba bu beklentiler karşılandı mı? Gelin hep birlikte bakalım.
Minik Hugo gun yuzu goremiyor: A Plague Tale Requiem bizlere ne anlatıyor?
A Plague Tale Requiem, temelinde Amicia ’nın kardeşi minik Hugo ’nun hastalığına cozum bulmamızı anlatıyor. İkili yanlarında anneleri ve Lucas ile birlikte vebadan uzak, sakin bir hayat surerken işler yine sarpa sarıyor ve bela yine onları buluyor. Kendilerini bir anda tekrar Haydutlardan ve askerlerden kacarken bulan kardeşler, bunun yanında anneleri ve Lucasla birlikte Hugo ’nun vebayla alakası olan Macula adı verilen hastalığına cozum bulmak icin bir simyacı orgutu olan Order ’dan yardım almak icin yola koyuluyor. Her ne kadar buyuk bir umutla gitseler de Order uyesi Vaudin ’den efektif bir yardım alınamıyor. Hugo ’nun hastalığı daha da kotuleşiyor ve tek care Hugo ’nun ruyalarında surekli gorduğu bir adayı bulmakta kalıyor. Bu surecte Amicia ve Hugo, anneleri, Lucas ve yolda tanıştıkları birkac yoldaş ile Hugo ’nun bu hastalığı yenmesi icin mucadele ediyor. Veba bir şekilde geri donuyor, fareler peşimizi bırakmıyor ve bir yandan da askerler ile mucadele ediyoruz. İki kardeş yine belanın icinde gun yuzu goremeden zorlu bir maceraya atılıyor. Hastalığı cozmeye calışırken bir yandan da bu hastalığın, vebanın gizemli tarihini de keşfetmeye başlıyoruz. Cok fazla spoiler vermeden hikayeyi size bu şekilde anlatabilirim.
Hikaye hakkında yorum yapacak olursam ben hikayeyi oldukca beğendim. Olayların gelişimi, bir umudun daha yeni doğmasına rağmen hızlıca sonuşu, caresizlik, bitkinlik, ofke ve huzun gibi duyguların cok yoğun olduğu cok başarılı bir hikaye sunuluyor bizlere A Plague Tale Requiem.
Amicia ve Hugo arasındaki bağ oldukca kuvvetli yansıtılmış:
Hikayede en cok dikkat ceken kısım ise Amicia ve Hugo arasındaki duygusal bağ. Bu ilk oyunda da vardı ancak bu oyunda bu bağ zirveye cıkıyor. Amicia artık daha ofkeli ve hırslı. Kardeşinin başına gelenlerden bıkmış durumda ve bir an once iyi duruma gelmesini istiyor. Kardeşi icin askerleri tek tek dize getiren, korkunc farelerle korkusuzca mucadele eden, oyun boyunca surekli duşup bir şekilde kalkmayı başaran bir Amicia goruyoruz. Surekli Hugo ’yu korumaya calışıyor, onun icin savaşıyor ve elinden gelen herşeyi yapıyor. Bu bağ beni cok etkiledi. Gerekirse biricik kardeşi icin canını feda edebilecek fedakar ve guclu bir abla figuru diyebilirim Amicia icin.
Hugo da oldukca masum, ablasını cok seven ve bir turlu gun yuzu goremeyen bir karakter. Bu kadar zorluğun ve hastalığın icinde ablasıyla kendilerini mutlu edecek bircok şey bulmaya calışıyor ve bunu başarıyor da. Bu kadar umutsuzluğun icinde bir şekilde mutlu olmaya calışmaları beni cok etkiledi. Ablasının başına kotu şeyler geldiğinde ise kendisini cok yorsa da bir şekilde onu korumaya calışıyor ve askerleri dize getirebiliyor. İcindeki karanlık hastalığı sevdiklerini sonuna kadar korumak icin kullanmak isteyen bir minik Hugo var karşımızda. Oyun, başından sonuna kadar Amicia ve Hugo ’nun bu bağını giderek kuvvetlendiriyor.
Karakterlerin seslendirmeleri ve canlandırılmaları cok başarılı durumda: A Plague Tale Requiem ’de Amicia ’yı Charlotte Mcburney; Hugo ’yu ise Logan Hannan seslendiriyor ve canlandırıyor. Bu noktaya ayrı bir başlık acmak istedim cunku gercekten ikisi de muazzam derecede başarılılar ve cok kaliteli bir işe imza atmışlar. Karakterlerin gercekten icine girebilmişler ve hissettikleri duyguları bizlere cok iyi yansıtmışlar. Amicia, caresiz kaldığında, bitkin durumda olduğunda, ağladığında, cığlık attığında ve ofkelendiğinde bu duyguları sonuna kadar siz de hissediyorsunuz. Seslendirme ciddi anlamda başarılı. Hugo ’nun ise masumiyeti, mutlu olduğu anlardaki ses tonu ve korku dolu anlarda yaşadığı gerilimi cok rahat hissediyoruz. Tekrardan ozellikle bu iki ismi tebrik ediyorum. Seslerine ve emeklerine sağlık.
Hikayede yeni yoldaşlar bize eşlik ediyor:
İlk oyunda da bircok yoldaşımız vardı ve A Plague Tale Requiem ’de de yolculuğumuzda yeni yoldaşlar bizleri karşılıyor. Lucas ve annemiz zaten yanımızdaydı ve bunların dışında bir gemici ve bir asker de yoldaşımız oluyor. Detaylarına cok girmeyeceğim cunku hikayenin icinde karakterleri kendinizin keşfetmesi daha iyi olacaktır. Bu zorlu yolculukta yeni yoldaşları da gormemiz cok iyi oluyor. Guzel sohbetler, yalnızlık hissinin bir nebze giderilmesi ve savaşımızda yanımızda olmaları buyuk bir artı oluyor. Her ne kadar Amicia ve Hugo ’nun arasındaki bağ oyunu domine etse de bu karakterlerle de yaşadıklarımız ceşitlilik sağlıyor. Ne yazık ki karakterlere cok fazla ısınamadım ama nefret de etmedim. Ortalama karakterler olduklarını soyleyebilirim. Yoldaşlarımızın etkili olabildikleri oynanış sekansları da mevcut bunlara oynanış kısmında değineceğim.
Bu başlığı kapatmadan Lucas hakkında konuşmak istiyorum. Lucas karakteri benim ilk oyunda da oldukca beğendiğim bir karakter olmuştu. Amicia ve Hugo ’ya yardım eli uzatan, caresizlik anlarında onlara yeni bir umut kapısı acan bir karakter Lucas. Oldukca sıcakkanlı ve her zaman arkanızda olmasını isteyeceğiniz bir karakter. Amicia ’nın sinir krizi anlarında yanında olması ve onu sakinleştirmeye calışması, pek cok beladan bir şekilde onu kurtarmayı başarması onu guclu ve yardımsever bir karakter yapıyor.
Etkileyici grafikler ve atmosfer:
Asobo Studio, ilk oyunda da cok buyuk bir iş cıkarmıştı. Innocence, AA bir oyun olsa da mukemmel grafiklere ve atmosfere sahipti. Bu oyunda ise işi başka bir boyuta taşımışlar. Oyunun grafikleri muazzam derecede iyi. Oyunun buyuk bir kısmı yurumek, koşmak ve etrafı keşfetmeye dayalı olduğu icin bazen oyunu ilerletmeden dakikalarca etrafı inceleyip, manzaraların karşısına gecip cayımı yudumladığım oldu. Oyunun her bir bolumu mukemmel tasarlanmış ve grafikler cok guzel olduğu icin her detayı incelemek istiyorsunuz. Buradan direk bağlantılı olarak mekan tasarımlarına geciyorum.
Muazzam mekan tasarımları:
Ah o mekanlar, ah o cevre! Grafikler cok iyi ama bir de işin farklı bir boyutu var o da mekan tasarımları. Geliştiriciler mekanları gercekten cok ama cok iyi tasarlamış. Deniz kenarları, sahiller, kaleler, şehir pazarları, tapınaklar, okyanuslar, her yerin rengarenk ciceklerle dolu olduğu ovalar derken tum detaylar cok iyi duşunulmuş ve tasarlanmış. Her yeni bir yere girdiğimde o mekanı incelemekten oyunu oynayamadım. Grafikler de cok iyi olunca iş bambaşka bir hal alıyor. Oyun tasarım olarak bir sanat calışması niteliğinde olmuş diyebilirim. Vebanın yok ettiği şehirlerde insanların da cektiği acılar, olu bedenleri, kanlar ve benzeri detaylar cok iyi tasarlanmış.
Bolumler ve bolum tasarımları:
A Plague Tale Requiem ’de toplam 17 adet gorev bulunuyor. Her bir gorev farklı bir bolgede geciyor ve kendine ait ozgun tasarımlara sahip. Bir bolumde sahilde savaşırken bir bolumde Fransa ’nın farklı bolgelerini geziyoruz. Şehirlerin icine giriyoruz ve pazarlardaki insanları keşfediyoruz. Her bir bolumde bambaşka şeyler gormek ve keşfetmek cok mantıklı bir tercih olmuş. Surekli yer değiştirmek keşif duygusunun da sıcak kalmasını sağlıyor. Bolumler genelde uzun suruyor ve bu yuzden pek cok elementi icerisinde barındırıyor. Keşfetmek, bulmaca cozmek, kacış sekansları, savaş sekansları ve gizlilik sekansları ile birlikte bir de farelerle olan mucadeleler derken neredeyse her bolum bu oynanış elementlerine rastlıyoruz. Bir bolum icerisinde birden cok sinematik de devreye girebiliyor. Her bolum farklı tempoda ilerliyor ve bu elementleri ya bir şekilde harmanlıyor ya da birkac tanesini iyice kullanıyor. Buradan da tam olarak oynanışa bağlanabiliriz.
Gizlilik ve aksiyonun harmanlandığı yer: Oynanış
Bolumlerde pek cok farklı oynanış dinamiğinin bulunduğundan bir onceki başlıkta bahsetmiştik. Oyunda gizlilik ve aksiyonun cok guzel şekilde harmanlandığını soyleyebilirim. Bazı bolumlerde gizli gitmeniz daha işe yarar olurken bazı bolumlerde ise gercekten savaşmak tek ve en etkili care olabiliyor. Bir sonraki başlıkta bahsedeceğim yeni mekanikler Amicia ile daha agresif bir oyun tarzı izleyebilmenize olanak sağlıyor. Artık ilk oyundan daha fazla aksiyona girebiliyoruz tabii ki de bunun belli bir sınırı var. Bazı bolumlerde komple gizli; bazı bolumlerde ise komple aksiyona girerek bolumu bitirdiğim oldu. Bazılarında ise ikisini de harmanlamak zorunda kaldım.
Gizlilik genel olarak duşmanın dikkatini dağıtma, calıların ve binaların aralarına saklanma odaklı ilerliyor. Belli yerlere taş, pot adı verilen ufak tencere atarak duşmanların dikkatini dağıtabiliyoruz. Gizlilik konusunda ilk oyunda yer almadığını hatırladığım dikkat dağıtma seceneği ile birden duşmanın kafasına taş atarak arkasına bakmasını sağlayabiliyorsunuz. Bu da gizlilik temelli giderken ufak bir hata yapsanız bile size bir şans daha sağlıyor. İlk oyunda gizlilik bozulduğunda pek bir şansınız kalmıyordu bu oyun size biraz daha yardımcı oluyor. Bunun dışında eski oyundan alınmış bircok mekanik var ama asıl olay yeni eklenenlerde. Gelin yeni mekaniklere ve oynanış elementlerine bakalım.
Yeni mekanikler ve oynanış elementleri:
Oynanışın buyuk bolumu yine eski mekanikler uzerinden gidiyor. Fareler yine ışıktan kacıyor ve ateş uretip ceşitli yerlerde ateş yakarak ışık ortaya cıkarıp fareleri kacırabiliyorsunuz. Meşale veya bir sopaya tutuşturduğunuz ateş ile farelerin arasından gecebiliyorsunuz. Bunlar ilk oyundan da hatırladığımız mekaniklerdi. Burda ufak bir nokta dikkatimi cekti. Sopaları artık bir yerden bir yere atabiliyoruz. Orneğin sopaya ateş tutuşturup bir sonraki ateş yakabileceğimiz yere fırlatabiliyoruz. İsterseniz de yanınızdaki yoldaşınıza atıp onun ateş yakıp yanınıza gelmenizi sağlayabiliyorsunuz. Bu guzel bir eklenti olmuş. Amicia bu oyunda cok daha karanlık ve agresif bir tavır sergiliyor. Artık duşmanların saldırılarını karşılayıp onları yavaşlatabiliyoruz. Hatta duşman zırhlı değilse karşı saldırı yaparak agresif bir şekilde oldurebiliyoruz. Bu da artık tamamen gizli kalmak ve kacmanın onune gecebiliyor. Yeni gelen Crossbow sayesinde buyuk zırhı olmayan duşmanları tek atışta oldurebiliyoruz. Cevrede bıcak bulabiliyoruz ve bunları saplayarak zırhlı duşmanları da etkisiz hale getirebiliyoruz ancak burada beğenmediğim bir olay var. Crossbow okları ve sapladığınız bıcakları tekrar alamıyorsunuz. Bu yuzden muhimmatınız her zaman tam olmuyor. Elinizde pek cok yontem olsa bile en son tekrar sapanla taş fırlatmak zorunda kalabiliyorsunuz.
Oynanışta yoldaşlara da ceşitli ozellikler eklenmiş. Bazı yoldaşlarınız sizin yerinize duşmana saldırabiliyor, size ışık yolu acabiliyor ve catapat tarzı bir şey ateşleyip askerleri ve farelere karşı kullanabiliyor. Bunun dışında Hugo ise farelerin yoğun olduğu bir yerde onları kullanarak duşmanların yerini tespit edebiliyor ve oyunun belli bir bolumunden sonra onları yonetebiliyor. Bu ozellikleri oyunun tamamında kullanmasak da bazı bolumlerde kullanmanız cok efektif olabiliyor. Yoldaşlara eklenen bu ozellikleri oldukca beğendim. Bunların dışında yeni uretilebilir simya urunleri de var. Ateşi daha korukleyebileceğimiz ve oluşturduğu ışığın daha geniş alana yayılmasını sağlayan bir malzeme var. Bu malzemelerden birini bir bolgeye atıp ustune ateş atarak alev almasını sağlayabiliyoruz bu da oyunun belli bolumlerinde cok işimize yarıyor. Bunun yanında farelerin dikkatini ceken ve tek bir alana toplanmalarını sağlayan malzeme, ateşin sonmesini sağlayan malzeme ve benzeri diğer malzemeleri de ilk oyundan hatırlıyoruz. Son olarak da yeteneklerden bahedelim. Oyuna yeni olarak otomatik yetenek yukseltmesi eklenmiş. Oynama tarzınıza gore gizlilik, aksiyon ve simyacı ozelliklerinizin seviyesi otomatik olarak artıyor. Oyun sizin oynayış tarzınıza gore bu yetenek atamalarını kendi yapıyor ve daha cok gelişiyorsunuz. Bunun dışında ceşitli malzemeler ile kendinizin yukselteceği ceşitli sapan, Crossbow ve birkac ozelliğin daha geliştirildiği bir yetenek sistemi mevcut. Genel olarak ilk oyundaki temel tum mekanikleri alıp ustune yeni urun uretimi, yoldaş ozellikleri, yeni saldırı ve savunma mekanikleri vetechizatları ekleyerek oynanışı biraz daha şekillendirmişler diyebilirim.
Oynanış kısmında tekrardan kacınılmış durumda: Sıra sıra acılan yeni mekanikler
Oynanış kısmında en cok hoşuma giden şey her bolumde ufak da olsa yeni bir mekaniğin tanıtılması oldu. Tam oyunun tekrara duştuğunu, hep aynı şeyi yaptığınızı sanarken oyun imdadınıza yetişiyor ve o bolumde veya ileride kullanabileceğiniz yeni bir ozelliği sizlere sunuyor. Orneğin bir bolumde Crossbow ’u kullanmaya başlıyorsunuz ve ondan sonraki bolumlerde oyun o Crossbow ile halatlara bağlanıp bir şeyleri cekip koparabileceğiniz size anlatılıyor. Oynanış oğeleri sıra sıra acılıyor ve oyun her bolumde yeni bir şey kullanmanızı sağlıyor. Bu nokta temponun dengesiz bir hal aldığı durumlar icin ilac gibi geliyor. Oyunun sonuna kadar yeni ozellikler keşfederek ilerliyorsunuz oyun size bunları bir anda sunmuyor. Her ne kadar bunu sıralı yapsa da belli noktalarda aynı şeyi yaparak ilerlediğiniz ve sıkılabildiğiniz noktalar da olmuyor değil tabii.
Duşman ceşitliliği:
Oyunda duşman ceşitliliği cok değil ancak yine de kendilerine ozgun farklar olması oynanışa ceşitlilik katmış diyebilirim. Oyunda fareler dışında okcu askerler, zırhsız normal askerler, zırhlı askerler ve buyuk zırhlı askerler yer alıyor. Bunlardan okcu olanlara ve kaskı olmayanlara sapanla taş atıp saldırabilirken diğerlerine bu şekilde saldıramıyoruz. Zırhı olanlara crossbow atışı yapabiliyoruz veya uzerlerine ateş dolu tencere atarak yanmalarını sağlayabiliyoruz. Cevre ile etkilleşimleri kullanarak onları yakabiliyor ya da toza boğabiliyoruz. Ellerindeki meşaleleri sondurerek işi farelere de bırakabiliyoruz ya da Hugo ile fareleri yoneterek bizzat işi biz halledebiliyoruz. İstersek zırhlı duşmanları bıcak ile de etkisiz hale getirebiliyoruz. Buyuk zırhlı askerlerin ise once zırhını indirmeniz gerekiyor. Zayıf noktalarından(buralar genelde arkaları oluyor) zırhlarını sokuyoruz ve ondan sonra bircok ceşit saldırı yapabiliyoruz. Farklı duşmanlara farklı saldırı stratejileri yapmak zorunda bırakılmak bir zorunluluk olsa da oynanışa renk katmış diyebilirim. Belli bir sure sonra yine bu olay tempoyu bozuyor ve tekrara duşuruyor orası da ayrı bir nokta.
Yapay zeka biraz yetersiz:
Oyunun AA bir yapım olduğunun farkındayım ve yapay zeka konusunda buyuk bir beklentim tabii ki de yoktu ancak yapay zeka maalesef yetersiz. Birlikte koordine bir şekilde calışamıyorlar. Gizlilik sekanslarında kendilerini ufak hareketlerle kolayca gecebiliyorsunuz. Bazı noktalarda cok fazla asker olduğu icin zorlandığım oldu ancak ufak hatalarda bile tekrar gizlenip duşmanın sanki hicbir şey olmamış gibi davranmasını sağlayabildiğim noktalar da olmadı değil. Bu yapay zekanın zayıflığının bir gostergesi. Biraz daha akıllı ve gercekten bize meydan okuyan hareketlerimize gore yer değişen ve bizi avlamaya calışan duşmanlar olsaymış tadından yenmezmiş diyebilirim.
Oyunda Boss savaşları daha destansı yapılabilirdi:
Oyunda aslında Boss savaşı gibi tasarlanmış birkac kısım bulunuyor ve mucadeleye girişebiliyorsunuz ancak tam olarak hicbirisine tam bir boss savaşı diyemiyorum. Orneğin ilk oyunun boss savaşı gayet guzeldi. Bu oyunda biraz daha duşmanların ustunuze cullandığı ve bazı ozel Hugo yetenekleri kullandığınız savaş sekanslarıyla bu boss savaşı kısmı geciştirilmiş gibi hissettim. Belki de geliştiriciler bunları boss savaşı olarak tasarladı ancak tam o hissi alabildiğimi soyleyemem. Ozellikle oyunun sonlarında destansı bir savaş beklerdim ancak aradığımı bulamadım. Her ne kadar bu ozelliğini eksi olarak alsam da oyun tam olarak boss savaşlarına uygun bir oyun değil bunun farkındayım ancak cok ozgun mekanikler ureten bir geliştirici bunun da bir caresini bulabilirdi diye duşunuyorum.
Oyundaki bulmacalar fazla basit kalmış durumda:
Oyunun belli kısımları tamamen keşif ve bulmaca uzerine kurulu durumda. Uzun sure ne yapacağınızı anlamazsanız oyun size ceşitli diyaloglar ile yardım edebiliyor. Bunun dışında kolaylık bakımından ise bulmacalar gayet basit ve hızlıca atlatılabilecek duzeyde. Uzun sure duşunmeniz gereken ve uzun sureler takılacağınız bulmacalara pek rastlamadım. Neyin ne olduğunu ve ne işe yaradığını genelde 2-3 dakika icerisinde anlayıp yola koyulabiliyorsunuz. Bulmacalar biraz daha o keşif yolculuğunda tempoyu değiştirmeye ve ceşitlilik eklemeye yonelik tasarlanmış gibi duruyor. Tempo demişken tempoya da bir değinelim.
Oyunun temposu biraz dengesiz:
A Plague Tale Requiem, herkesin kolay kolay sıkılmadan oynayabileceği bir oyun değil ne yazık ki. Eğer sınırsız aksiyon arıyor veya muthiş gizlilik istiyorsanız bu oyun size gore değil. Oyunun temposunun surekli değiştiğini soyleyebilirim. Aksiyona daldıktan sonra birden uzun sureler boyunca keşif yaptığınız, yuruduğunuz ve birkac bolum bu şekilde devam eden ve birden tekrar aksiyona girdiğimiz anlar oluyor. Bazen de aksiyon bitmek bilmiyor. Bu tempoya alışmak biraz zaman istiyor ve bazı durumlarda oyunun temposuna adapte olamadığınız icin hafif sıkılabiliyorsunuz. Her ne kadar dengesiz olsa da grafiklerin muazzamlığı, muthiş mekan tasarımı, karakterler ve şimdi bahsedeceğim ses ve muzikler adapte olmaya calıştığınız bu temponun eksilerini yok saymamızı sağlıyor.
Ses ve Muzikler muazzam olmuş: Olivier Deriviere tarafından bestelenen oyun muziklerini cok ama cok beğendiğimi soyleyebilirim. İlk oyunda da muazzam işler gormuştuk. Ana menu muziğinden tutun ara sahneler, keşif kısımları, aksiyon sekansları gibi pek cok farklı yerde kullanılan muzikler sizi atmosfere sokmayı başarıyor. Doneme ve aktarılmaya calışan duygulara cok uygun muzikler bestelenmiş. Cok buyuk ihtimal oyunun muziklerini Spotify gibi platformlarda kutuphaneme ekleyeceğim gibi duruyor. Ustteki videodan muzikleri dinleyebilirsiniz.
Oyunun optimizasyonunda problemler var: Oyunun beni en cok hayal kırıklığına uğratan bir kısmı ise optimizasyonu oldu. Aslında tam optimizasyon denmez ancak oyun yeni nesil konsolların tamamında 30 FPS calışıyor. Cozunurluk ne olursa olsun FPS 60 ’a cıkmıyor. Geliştirici kalite veya performans modlarını oyuna eklememiş ve oyunu 30 FPS ’ye kitlemiş. Monitorunuz 120Hz destekliyor ve değişken yenileme hızı konsolunuzda acıksa oyun 40 FPS ’ye cıkabiliyor ancak bende de bu ozellikler olmasına rağmen bazı yerlerde daha akıcı bazı yerlerde ise daha kasan bir goruntu deneyimi yaşadım diyebilirim. PC tarafında ise oyunda FPS problemleri yaşayanları duydum. Asobo, ilk oyun Innocence ’ın yeni nesil surumlerini cok iyi optimize etmişti ve 60 FPS cok rahat oynanıyordu. Bu oyunda da 60 FPS beklerdim ama beklediğimi ne yazık ki bulamadım. Neyse ki oyun yapısı gereği oyuncuyu ani hareketlere sokmuyor ve FPS ’nin 30 olması gozunuzu cok yormuyor.
Oyun kac saat suruyor?
A Plague Tale Requiem, howlongtobeat verilerine gore 16 saat 9 dakika suruyor. Oyunun her şeyini eksiksiz keşfetmeye calışanların ise 26 saate kadar cıkacağı goruluyor. Ben oyunu yaklaşık 12-13 saat civarında bitirmeyi başardım. Her şeyi eksiksiz aramaya calışsam 15-16 saatlere cıkabilirdim diye duşunuyorum ancak 12-13 saatlik oynayışımda da bir şey kacırmamaya calıştım diyebilirim. Oyun bence gayet yeterli bir uzunlukta. Ne cok uzun ne cok kısa ve bence cok doğru bir karar olmuş.
Oyun Xbox Game Pass kutuphanesinde yer alıyor:
İncelemeyi sonlandırmadan once oyunun fiyat/performans oranının cok iyi olduğunu soyleyebilirim. Oyun Xbox Game Pass servisine ilk gunden eklendi. Ulkemizde oyun fiyatlarının giderek arttığı bir donemde aylık 50 TL ’den daha az bir ucret odeyerek bu muazzam oyunu oynamak cok buyuk bir fırsat diye duşunuyorum. Oyunun Steam ve PlayStation Store fiyatı kesinlikle cok daha pahalı bu yuzden PlayStation 5 ’iniz yoksa oyunu PC veya Xbox konsolu uzerinden Xbox Game Pass uzerinden almanızı tavsiye ediyorum.
Sonuc: Yılın en iyi hikayeli oyunları arasında yerini alabilecek bir yapım:
Sonuc olarak şunu soyleyebilirim ki A Plague Tale Requiem, Innocence ’ın ustune koyarak cok daha başarılı bir noktaya cıkmış ve yılın en iyi hikayeli oyunları arasında yerini alabilecek bir yapım olmuş. Ufak tefek problemleri dışında saydığımız tum artılarıyla mutlaka oynanması ve deneyimlenmesi gereken muazzam bir yapım olduğunu duşunuyorum. Ozellikle ilk oyunu oynadıysanız cok guzel bir devam oyunu olmuş diyebilirim. Hic oynamamış olanlara ise bu seriye başlamalarını şiddetle tavsiye ediyorum.
NİHAİ İNCELEME PUANI: 90/100 A Plague Tale Requiem incelememizin sonuna geldik. Sizler oyunu oynadınız mı? İncelemeyi nasıl buldunuz? Oyun hakkında eklemek istedikleriniz var mı? Değerli goruşlerinizi yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz. Sonraki incelemelerde goruşmek uzere. Herkese iyi oyunlar dilerim.