Gunumuz cocuk ve genclerinin cok yaygın bir şekilde birtakım yasal veya yasal olmayan maddelere (sigara, alkol, uyuşturucu, kola v.b. ), bilgisayar oyunu gibi gorsel uyarım ve icsel heyecan uyandıran durumlara, arkadaş, ebeveyn veya siyasi grup gibi oluşumlara bağımlı olduklarını herhalde hepimiz fark ediyoruz. Bu durumun onceki zamanlarda olmadığını elbette soyleyemeyiz. Ancak şimdilerde insanlarla yapılan mufrit calışmalar, gozlemler ve bilimsel deneyler sayesinde uzmanlar bağımlılığın kokenlerini hem daha iyi anlamakta, hem de ebeveynlere doğru veya doğru bildikleri bilgileri aktarabilmektedirler. Bu noktada okuyuculara, bu yazının cocuklar ve genclerde bağımlılık hakkındaki kişisel goruşlerimi yansıttığını belirtmek isterim.
Bağımlılık butun canlılarda oldukca normal bir durumdur. Ancak bunun 2 şartı vardır. Zamana ve duruma uygun bağımlılık. Butun canlılar fertilizasyon (Embriyo oluşumu icin spermin yumurtayı delmesi ve genetik materyalin birleşmesidir) sonrası artık her an bir şeylere bağımlıdırlar. Bir takım surecler elbette bağımlılığı başlatmaktadır, ancak cocuklar ve gencler madalyonun sadece gorunen yuzudur. Madalyonun gorunmeyen yuzune bakacak olursak durumu şu şekilde acıklamak mumkundur. Kısaca cocuğun ilk karşılaştığı nesne olan annenin (Bazı durumlarda bakıcı rolu ustlenen sutanne, anneanne, babaanne, teyze veya hala da olabiliyor) hamilelik sonrası olağan olan aşırı duyarlılığının devam etmesiyle oluşan durumdur diyebiliriz. Bunun doğal sonucu olarak bebekte durumlara tepki verme gerekliliğinin ortadan kalkması ile başlayan, sonrasında duyarlı anne imgesinin yanında olmadığı zamanlarda onun eksikliğinin verdiği boşluğu doldurma arzusunu gidermek bir anlamda bağımlılığın doğasıdır. Ornek verecek olursak desteksiz yurume girişimlerinde bulunan bir bebeğin evhamlı annesinin elinden tutması ve desteksiz yurumesine fırsat vermemesini soyleyebiliriz. Bu bebek yurumeyi bağımsız gercekleştirme gereksinimi hissetmez cunku destek aldığı bir şeyle yurume ihtiyacını gidermektedir. Ne var ki artık annesinin taşıyamayacağı kiloya eriştiğinde bu cocuğun kendilerine bağımlı olduğunu, hep kucakta taşınmak istediğini, yalnız başına merdiven inip cıkamadığını bircok aile dile getirir. Artık bu cocuk karşılaştığı yurume zorluğuna karşı anneye veya birine muhtactır. Bir sure sonra aile uzman yardımı, sosyal baskılar v.b. nedenlerle cocuğunun bu bağımlılığını giderebilir. Fakat gideremediği bir durum oluşmuştur. O da, cocuğun karşılaştığı zorluklarla nasıl baş edebileceğidir. İşte bu noktada daha once deneyimlediği zorluklarla başa cıkmada başkasından yardım alma durumu ruhsal yapıda oluşur. Hayatta karşılaştığı zorluklarda kendisine yardım eden nesneyi (genellikle anne) hep arar. Bulamadığında da cocuk o zor anlarda ya eline bir sigara alarak yanında birinin olduğu hissini yaşar, ya da bilgisayar başında gecirdiği onca vakit sonunda bağımlı olduğu annenin boşluğunun verdiği acıyı dindirmeye calışır. Bağımlılık aslında yokluğu hissetmeye tahammulun olmamasıdır. Bu tahammulsuzlukle insan o boşluğu bir şeylerle doldurmak icin arayışa girer. Bu noktada aileler belki de ilk ergenliğin başladığı 12-15 yaşlarındaki bireylere olumlu aktarımlar ve anlamlı aktiviteler ile o andaki boşluğunu doldurma fırsatı tanımalıdır.
Anlamlı aktivitelerden kasıt elbette bireyin kapasitesinin elverdiği, başarabileceği, onda hem fiziksel hem de ruhsal doyum sağlayacak aktiviteler olmalıdır. Orneğin bisiklet kullanmak, satranc oynamak, muze gezmek, koleksiyon yapmak ergende hem bir şeyleri başarabilme duygusunu kazandıracak hem de anlamlı aktiviteleri benimseyecektir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta var ki bu hedefleri deneyen ailelerin coğu başarısız olabilmektedir. Burada eksik olan şey, ailenin bu hedefleri koyarken aktivitelere kendisinin de gonullu olarak katılmamasıdır. Ebeveynler cocukları icin bir hedef koyduklarında bu hedefe ilk olarak kendileri yonelmeli ve adımlar atmalıdır.
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]