Bir işadamı, oldukca yoğun ve yorucu gecen bir seneden sonra tatile cıkmaya karar verir. Eşi de kendisi gibi meşgul olduğu icin birlikte tatil yapacakları bir donem ayarlamak zor olur. İspanya kıyılarında bir otel bulur ve bulduğu ilk ucakla oraya gider. Otele yerleşirken bir aylık bir rezervasyon yaptırır. Bir hafta kadar guzelce tatil yaptıktan sonra, bir akşam yemeğinde garson kendisine bir mektup iletir. Mektubu okuyan işadamı, tatilini gecirdiği otelin yoneticisinin yanına gider. "Ne yazık ki tatil sona erdi..." Yonetici şaşırır ve uzulur. "Ama beyefendi, bir aylık rezervasyon yaptırmıştınız, ne oldu boyle aniden?" İşadamı caresiz bakışlarla cevap verir: "Evet bir ay kalacağım, ama tatil bitti. Karım işinden izin almayı başarmış ve iki gun sonra burada olacakmış..."
Sarışın yıldız adayı, ustu acık kırmızı arabasını gecenin bir vakti iyice tenhalaşmış ve loşlaşmış Hollywood Bulvarı'nda hızla surerken trafik polisi cevirdi.. - "Hanımefendi, ehliyetiniz lutfen.." - "Ehliyet nedir, afedersiniz?." - "Kredi kartı buyukluğunde bir karttır, hanımefendi. Uzerinde resminiz vardır." Sarışın yıldız adayı cuzdanını cıkardı, icinden bir yığın kart dokuldu. Uzerinde resmi olanı buldu, uzattı. Polis "Teşekkur ederim" dedi, "Şimdi de ruhsatınız lutfen.." Sarışın mahcup mahcup sordu gene.. "Ruhsat nedir?.." "O da deyim yerinde ise arabanızın kimlik kartıdır. Genelde torpido gozunde durur" diye sabırla yanıtladı polis.. Sarışın torpido gozune uzandı. Orada gercekten oyle bir kart vardı. Onu da polise uzattı. Polis ehliyet ve ruhsatı inceledi. İkisi de mukemmeldi. Gorunurde her şey normaldi ama ortada da bir gariplik vardı. "Bir dakika lutfen" dedi sarışına ve motosikletinin yanına gitti, telsizle merkezdeki nobetci arkadaşını aradı. Olanlari anlattı. Merkezdeki sordu: "Kadin sarışın mı?.." "Evet!.." "Mavi gozlu mu?.." "Evet!.." "Super mini mi giyiyor?.." "Evet.." "Goğusleri kazağından fırlıyor mu?." "Evet.." "O zaman hemen arabanın yanına git ve fermuarını indir." "Ne cıldırdın mı sen?.. Ben bunu nasıl yaparım!" diye bağırdı trafik polisi. "Sen git dediğimi yap" dedi, merkezdeki.. Trafik polisi sarışının yanına geldi, fermuarını indirdi.. "Neee" diye bağırdı, sarışın.. "Gene mi alkol muayenesi.."
Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş. Laf lafı, laf kapıyı acmış tahmin edersiniz. Hangi kapıyı... Yatak odasının kapısını tabii. Soyunmuşlar.. Bembeyaz carşafların uzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş: "Siz dişcisiniz galiba.." "Evet" demiş adam, biraz şaşkın.. "Nerden anladınız?.." "Yatağa girmeden once ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.." Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: "Siz sadece dişci değil, cok buyuk, cok usta bir dişci olmalısınız!.." Adam hafiften kasılmış. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş: "Peki bunu nerden anladınız?.." "Hicbir şey hissetmedim de.."
Ali Mısır'da okuyan bir oğrenci. Sınavlar bitmiş ve yaz tatiline girecekler.. Babası Ali'ye telefon eder ve sınavların nasıl gectiğini sorar. Ali de bilmediği halde "cok iyi gecti" der ve bunu uzerine babası onu İstanbul'a işlerinde yardım etmesi icin cağırır. Ali gidecektir İstanbul'a ve arkadaşına son olarak şoyle der; "Ahmet sen notlarımı oğrenirsin ve beni ararsın. Eğer telefona babam cıkarsa Muhammed'in Ali'ye selamı var dersin; ben anlarım bir tane zayıfım olduğunu." Ahmet notları oğrenir ve arar. Telefona babası cıkar ve Ahmet şoyle der: - Amcacım Ali'ye soyle ona butun Ummed-i Muhammed'in selamı var...
Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. "Haydi oğlum, uyan artık. Okula gec kalacaksın..." Oğlu, yarı acık gozlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle "fakat anne, bugun okula gitmek istemiyorum" dedi. Anne, oğlunun isteğine karşı cıktı: "Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım?" dedi. "İki ciddi neden soyle bana..." Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: "Okuldaki tum oğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir... Tum oğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii... Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" Annesi oğlunun nedenlerini gecerli bulmadı; "bunlar okula gitmemen icin neden olamaz" dedi. "Şimdi hemen kal ve cabuk hazırlan..." Bu kez oğlu iki ciddi neden gostermesini istedi annesinden: "Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gosterebilir misin, anne?" dedi. Sabrı tukenme noktasına gelen anne, oğlunun ustundeki yorganı hızla cekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni ondan sonra acıkladı: "Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın..." dedi şoyle devam etti: "İkinci ciddi neden ise, sen okulun mudurusun, oğlum..."
Roma'da dunyaca unlu San Pietro Kilisesi'nde buyuk bir pazar ayini... Gorkemli bir dinsel toren.. Papa bile katılıyor. Koskoca meydan mahşer yeri gibi. Kilisenin ici de dışı da tıklım tıklım. Bu arada kilise kapısında iki adam ozellikle dikkati cekiyor. Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asılı. Birinde "Ben koyu bir Hristiyanım, lutfen bana yardım ediniz" yazılı. Otekinde ise sadece "Ben koyu bir Yahudiyim" yazıyor. Tabii ki kiliseden cıkanlar Hristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp comertce bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok. Bu arada kiliseden cıkan iyi niyetli biri "Yahudiyim" yazısı taşıyana sokuluyor. "Bana bak kardeş" diyor, "..durustluk iyi bir şey, ama binlerce Hristiyan kiliseden cıkarken, senin Yahudi olduğunu boyle aleni olarak ifade etmen kanımca hic de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence cıkar o yazıyı boynundan, sen de şu Hristiyan gibi..." deyince; boynunda "Yahudiyim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana donup sesleniyor: - Heey! Salamon! Herife bak be! Gelmiş bize ticaret oğretiyor..
Fizikci, matematikci, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma icin arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek icin biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba uzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların uzerindedir. Sobanın nicin boyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yukselterek aktivasyon enerjisini duşurmuş, boylece daha kolay yakmayı amaclamış"; fizikci, "adam sobayı yukselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa surede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bolgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların uzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaclamış"; matematikci, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, boylece de odanın duzgun bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda gorulen ateşe tapmanın daha hafif bicimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi iceri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."
Ucak fabrikasında yeni bir tasarım. Herşey mukemmel. İlk test ucuşu fakat ucağın kanatları govdeyle bağlantı yerinden kopuyor. Tum ekip enkazın başında. Birisi "kanatla govdenin birleştiği yerlere delik delin" diyor. Yeniden hesaplamalar, iki yıllık calışma, test ucuşu. Ne yazık ki akıbet aynı. Kanatlar yok. Fabrikaya taşınan enkazın başındaki acayip adamdan aynı oneri. "Delik delin kardeşim." Ucuncu denemenin de akıbeti aynı olunca proje sorumluları acayip adamın dediklerini uygularlar. Sonuc tam bir BAŞARI. İnanılmaz bir sağlamlık. Acayip adamı fabrika icinde bulurlar ve proje mudurunun onune getirirler. "Biz bu kadar Profesor ve Muhendis, bilim adamı cozemedik, sen cozdun bu sorunu; kimsin sen?" Adamcağız sıkılarak: "Tuvalet temizleyicisiyim, kahrolası tuvalet kağıtları hic bir zaman delikli yerlerinden kopmazlar da!".
Adam kumsalda yururken ayağı birşeye takılmış, bir de bakmış bir lamba.. "Hahahaa" demiş; "bu da icinden cin cıkan sihirli lambalardan olmasın?" Lambayı biraz ovalamış vee... birden etrafı dumanlar kaplamış, derken kocaman bir cin ortaya cıkmış : - Benden uc şey dileyebilirsin, dile bakalım! Adam "Harika!" demiş.. "ilk olarak 1 milyar dolarım olsun istiyorum" Cin parmaklarını şıklatmış ve kumsal baştan aşağı silme banknotlarla dolmuş... Adam gozlerine inanamamış ve ikinci dileğini soylemiş : - Hawaii'de okyanusu goren luks bir villa istiyorum Cin yine parmaklarını şıklatmış ve adam birden elinde lambayla kendini Hawaii'de muhteşem bir evin onunde bulmuş. Cin sormuş: - Evet, son dilegin nedir? Adam duşunmuş duşunmuş ve: - Kadınlar icin dayanılmaz, karşı konulmaz olmak istiyorum. Cin yine parmaklarini şıklatmış veeeee... Adam bir kutu cikolataya donuşmuş..
Otomobil kazasında olen yaşlı cift, doğru cennete gonderilirken gorevli anlatmaya başlar: - Şu denize bakan villa sizin. Yanında tenis kortu, yuzme havuzu ve golf parkuru var. İstediğiniz herhangi birşey icin şu duğmeye basmanız yeterli. Cennet gorevlileri derhal takdim edecekler..." Gorevli ayrılınca, adam karısını azarlamaya başlar: - Kahretsin Vildan, hep senin hatan! - Nasıl yani bey ?! - O kahrolası yuruyuş programların, vitamin hapların, yulaf corbaların, icki, sigara yasaklamaların olmasa buraya yıllar once gelecektik..
__________________