Baba soyunun Kızıl Oğuzlarına, anne soyunun Konyarlar Turkmenlerine dayandığından; iki kuruşundan birini kitaba yatırdığına; kendisini olağanustu gorenlere verdiği yanıttan; tek varlığını ona hediye eden cocuğa kadar bir dizi bilinmeyen yer alıyor Ataturk ve Cocuk kitabında.

Anıtkabir Komutanlığı tarafından hazırlatılan ve yaklaşık 250 bin adet basılan kitabın, yarısı Anıtkabir’de diğer yarısı ise Turkiye genelinde askeri birliklerde cocuklara dağıtılacak. Oğretmen Binbaşı K.Mehmet Teke tarafından kaleme alınan, tasarımını Bora Oncu’nun yaptığı kitap, 5 bolumden oluşuyor. 'Ataturk de Cocuktu' isimli birinci bolumde, ailesi, cocukluğu , Harbiye’deki genclik yılları anlatılıyor.

SOYU KIZIL OĞUZ YORUKLERİNE DAYANIYOR
Baba tarafından dedesinin Kızıl Hafız Ahmet Efendi’nin 14-15. yuzyıllarda Karaman’dan Makedonya’ya, Kocacık’a yerleşmiş Kızıl Oğuz (Kocacık) Yoruklerinden olduğu bilgisi veriliyor. Annesi Zubeyde Hanım’ın ise Selanik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş koklu bir Turk ailesinin kızı olduğu, onların ailesinin de Karaman’dan gelen ve Rumeli’de ‘Konyarlar’ diye bilinen Turkmenlerden olduğu ifade ediliyor.

''DOĞUŞUMDAKİ TEK İNSANUSTULUK… ''
Cocukluk hayatı resimlerle anlatılan kitapta, Ataturk’un ozelliklerine de yer veriliyor. Kendisine ‘olağanustu’ bir varlıkmış gibi davranılmasından hoşlanmadığı ise şu anıyla anlatılıyor:
“Ataturk’u yakından tanıyanlardan Munir Hayri Egeli bir anısında şoyle anlatır:
Cocukluk arkadaşı Nuri Conker’in sert cıkışlarını buyuk bir neşe ile dinler ve hepimizin onunde tekrarlatırdı.
Bir gun sofradaki bir kişi:
- Paşam, demişti.
- Kim bilir, cocukluğunuzda ne farklı bir insandınız, kim bilir ne gibi olağanustu anılarınız vardır?
Atuturk guldu ve Nuri Conker’e dondu:
- Nuri anlatsın, dedi.
Nuri CONKER her zamanki alaylı ifadesiyle:
- Bakla tarlasında karga cobanlığı ederdi, cevabını verdi. Deminki soruyu soran kişi, sozun bu yola dokulmesinden fena hÂlde urktu, soruyu ortaya attığına bin kere pişman oldu.
- Aman efendim, diyecek oldu. Atuturk hemen sozunu kesti:
- “Beni insanustu olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek insanustuluk sizler gibi ‘Turk’ olarak dunyaya gelmemdir”

İKİ KURUŞTAN BİRİ KİTABA”
Ataturk’un kitap sevgisine ise şu sozleriyle dikkat cekiliyor:
“Cocukluğumda elime gecen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugun yapabildiğim işlerin hicbirini yapamazdım.”

İkinci Bolumde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Cocuk Bayramının Doğuşu, Ucuncu Bolumde Ataturk ve Cocuklar başlığını taşıyor. 23 Nisan’ın ulke genelinde kutlanmasına, yine Ataturk tarafından kurulan Cocuk Esirgeme Kurumu’nun onculuk yaptığına dikkat cekiliyor.

DORT BİN COCUK MECLİS’TEN NE İSTEDİ?
DİLENMEYİ ONLEYİN, DOVMEYİN, İŞKENCE ETMEYİN, COCUK HAMALLIĞI YASAKLAYIN, SOKAKTA YATAN COCUKLARA CATI YAPIN
23 Nisan 1929’da İstanbullu cocukların TBMM’den şu isteklerde bulundu:

“TURKİYE BUYUK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA, Buyuk Turk milletinin muhterem vekilleri, biz Cocuk Bayramı’nı kutlayan dort bin cocuk, aşağıdaki ihtiyaclarımızı kabul icin milletin buyuk vekillerine muracaat ediyoruz.
1. Her cocuğa eşit gıda, sağlık ve hayat isteriz.
2. Cocukların dilenmesini yasaklayan kanunların şiddetle tatbik edilmesini isteriz.
3.Cocukları evlerde, okullarda, sokaklarda, her yerde dovenlere karşı tarafsız davranmanızı, cocuklara işkenceyi yasaklayacak ve cezalandıracak bir kanun cıkarmanızı isteriz.
4. Kucuk cocukların hamallığına, yuk taşımasına mani olmanızı isteriz.
5. Cocuk sinemaları isteriz.
6. Fakir, zengin her cocuk icin izci teşkilatı isteriz.
7. Her cocuğa okul isteriz.
8. Sokaklarda yatan cocuklara catı isteriz.
9. Fakir cocukları koruma icin Cocuk Esirgeme Kurumu’nun her tarafa yayılmasını ve kuvvetlenmesini isteriz.
Turk cocuklarının bu isteklerinin Turkiye Buyuk Millet Meclisine yaptığımız bu ilk muracaatımızın geri cevrilmemesini rica eder, hepinize hurmetlerimizi bildiririz.”
Dort bin Cocuk Adına

DİNLENMEMEK UZERE YURUYENLER ASLA YORULMAZLAR
Ataturk’un anıları ve yurt gezilerinden fotoğraflarla sozlerine de yer veriliyor:
“Sizler, yeni Turkiye’nin genc evlatları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek uzere yurumeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Turk gencliği gayeye, bizim yuksek idealimize durmadan, yorulmadan yuruyecektir”

TURK ULUSUNU KİM KURTARDI?
Ataturk’un bir başka anısı ise şoyle aktarılıyor:

ATATURK bir ilkokula gitmişti. Sınıflardan birine girdi, o sırada tarih dersi vardı. Bir oğrenci İstiklal Savaşı’nı anlatıyordu. ATATURK, oğrenciyi sonuna kadar dinledi ve şu soruyu sordu:
“Cocuğum, bir şey soylemeyi unuttun, Turk ulusunu kim kurtardı?”
Boyle bir sorunun karşılığını kim bilmez, oğrenci hemen atıldı:
“ATATURK kurtardı, siz kurtardınız.”
Başoğretmen ATATURK, bu karşılığı şoyle duzeltti:
“Hayır, cocuğum, Turk ulusunu kendi kanı kurtardı.”


“YEGANE MALIMI SİZE ARMAĞAN EDİYORUM”
Kitapta, kucuk bir cocuğun Gazi’ye mektubu da yer alıyor:

Mektup
Bir yurt gezisi donuşunde, Cankaya Koşku’ne gelen yuzlerce mektup arasından bir mektubu genel sekreter, ATATURK’e okumuştu. Mektup, Samsun’dan İnonu İlkokulu 5. sınıf oğrencisi Bahri’den geliyordu. Mektup aynen şoyleydi:
“Cok Sevgili Gazi Babama;
Yurdumuzu şenlendiren, benliğimizi koruyan buyuk kumandanının mubarek yuzunu gormek icin butun yavrularının kalbinin carptığını cok yakından bilirsiniz değil mi? İşte bu kucuk yavrunuz olan ben de bir gun olur elbette sizi gorurum diye duşunuyordum. Bu duşuncelerim gun gectikce artıyor, kalbimde yanan ateş beni yakıyordu. Bir gun vucudumda hafif bir kırgınlık duydum, yatağa yattım. Tam 15 gun hastalandım. Umidim kesilmişti. Bir gun Samsun’a geleceğinizi haber verdiler, dunyalar kadar sevindim. Ne iyi ben de Gazi babamı goreceğim diyordum. Fakat yataktan kalkamıyordum. O kadar uzuluyordum ki Samsun’a geldiğinizi oğrendiğim dakikada kendimde iyiliğe doğru bir hÂl gordum. Bunun sizin muhabbetinizden geldiğine inanarak “Allah’ım dedim, eğer ben de yataktan kalkar ve iyi olursam dunyada yegÂne malım olan sevgili tayımı Aziz Babama armağan edeceğim dedim. Ve gunden gune iyileşerek busbutun ayağa kalktım. Okuluma devama başladım. Şimdi bu adağı yerine getiriyorum. Bu kucuk yavrunuzun candan kopan, gonlunden gelen bu hediyesini kabul etmenizi rica eder, ellerinizden operim sevgili Gazi Babam...
Samsun İnonu İlkokulu 5. sınıf talebelerinden 23 numaralı Bahri.

ATATURK’un gozleri dolmuş, o tebessum etmişti, genel sekreterine şu emri verdi:
“Samsun valisine bir yazı gonderin. Cocuğun hakkımdaki duygularına ve armağanına teşekkur ettiğimi, bu değerli hediyesini kendisine bağışladığımı bildirin. Vali, cocuğun babasına bizzat tebliğ etsin.”

ZEHRA, TRENDE…
Kitapta, Ataturk’un cocuk sevgisinden soz edilirken, evlat edindiği cocuklara da yer veriliyor. Afet, Sabiha, Afife, Zehra, Rukiye, Nebile, Ulku, Abdurrahim ve Mustafa’yı evlat edinen Ataturk, sonraki yıllarda da bir cok cocuğu himayesine alıp, bakım ve eğitimlerini ustlendiğinden soz ediliyor.

Sabiha (Gokcen) Dunyanın İlk Kadın Savaş Pilotu olurken, Zehra’nın onun kadar şanslı olmaz. Zehra okuması icin Londra’ya gonderilir. Ancak Londra’dan Paris’e trenle gecerken hava almak icin Amiens istasyonuna yaklaşıldığında koridora cıkar. Pencereden sarkarken baş aşağı duşup can verir.

Abdurrahim, elektrik muhendisi; Sığırtmac Mustafa ise Kara Harp Okulu’nu bitirip teğmen olur.

Kitabın son bolumunde ise cocukların Gazi Mustafa Kemal Ataturk’e yazdığı mektuplara yer veriliyor.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/26272034.asp