24 Haziran 2009… 25 Haftalık hamileydim, Ellerim – ayaklarım aşırı derecede şişiyordu ve kan ilaclarım bitmişti. Onları yazdırmak icin hastaneye gittiğimde doktora bu şişmenin neden olduğunu sordum. Hemen yan odaya gecip tansiyonumu olcturmemi istedi. Dediğini yaptım. Olcum sonucunda tansiyonum 18 – 10 gelmişti. “Sen nasıl duruyorsun, hicbir şey hissetmiyor musun” dedi doktor. Hayır, sadece cok az baş ağırısı var demiştim. Cok iyi hatırlıyorum o gunu. Hemen mudahale etti tansiyonum icin dil altı haptı, serumdu derken 16 ya duştu tansiyonum ve bana hemen eve gidip dinlenmemi soyledi.
Ben durumun ciddiyetinden bi haber işyerime dondum birkac işim vardı onları hallettim, eşyalarımı toparladım ve eşimi cağırmak yerine otobusle anneme gittim. Ama baş ağrılarımın şiddeti artmıştı. Annem kapıyı acar acmaz “ne bu halin yuzun bembeyaz” dediğinde bir şeylerin ters gittiğinin farkına vardım, fakat onu da endişelendirmemek icin bir şeyim yok dedim.
Annemin evinin tam karşısında sağlık ocağı var, ve oraya gidip bir kez daha tansiyon olcumu yaptırdık: sonuc yine 18-10 gelmişti. Yine dil altı ve tansiyonu duşurme cabaları… Derken saatler ilerledi, akşam yemeği yediğimiz esnada şiddetli bir baş ağrısı yaşadım ve “acil” e gittik. Acil deki nobetci doktor beni hemen Kadın doğum hastanesine sevk etti. Orda da muşadeye alındım.. Tansiyonu duşurme cabaları…. Hastanede sabahladık.
25 HAZİRAN 2009 Ambulans ile Başka bir hastaneye sevk edildim. Evet; ciddi anlamda ters giden bir şeyler vardı.. Hatta bir doktor muayene bittikten sonra; “ameliyathaneyi hazırlayın kurtaj var” dedi hemşireye . Şaşkınlık – Şok adını ne koyarsanız o halime bilemiyorum. Neler oluyor dediğimde; “Sen daha ne olduğunu mu soruyorsun, oluyorsun oluyorsun… dedi. Şaşırdım.. Ağlamaya başladım. Karnımdaki bebeğin her an olebileceğini ve beni zehirleyerek beni de olume surukleyeceğini soylemişti.
Ağlayarak cıktım yanından.. Ama vazgecmeye niyetim yoktu. Farklı doktorlara da gorundum. En sonunda Tıp Fakultesin de Prof. Dr. İzzet hocama ulaştık. Kendisi “Evet riskin cok buyuk olduğunu ama hastanede gozetim altında tutularak bu hamileliğin devam edebileceğini, onceliğin benim hayatım olduğunu soyledi”. Vazgecmedik. 28. Haftayı gorebilmeyi hedefledik..
Hastanede yattığım 3 hafta boyunca gunde defalarca ultrasonla bebeğin durumuna bakılıyordu. Hatta miniğim oyle hareketliydi ki onu ultrasonda yakalamak cok zordu. Ultrason odasından her cıktığımda bir ohh cekiyordum. Bunu da atlattık cok şukur diyordum. Taa kiii…
28. haftaya gelmiştik. Takvim 14 TEMMUZ 2009 u gosteriyordu. Sabah ın erken saatlerinde ilk ultrasona girdim… Evet artık vakti gelmişti…. Bir şey yememem gerektiği soylendi ve cıktım odaya.
Hazırlıklar başlandı. Doktorum geldi ve artık doğumun gercekleşmesi gerektiğini soyledi.
28 Haftalık doğdu prensesim. 690 gramdı. Cok minikti. Ben de premature annesi olmuştum. “Premature” yi sadece kelime olarak bilirken artık onu yaşıyordum.
Prensesim yaklaşık 5 ay kuvezde yaşam mucadelesi verdi. Ben ise her gune başlarken kalbimde bir sızı ve kaybetme korkusu ile başlıyordum gune . 5 ayın sonunda Eve oksiyen mak. İle taburcu olduk. Evde de zorlu bir surec bizi bekliyordu. Doktorlar – Kontroller – uykusuz Geceler – İlaclar….
Evet Allahıma binlerce kez şukurler olsun, hamd olsun ki bugun kızım bizimle.. Evimizin neşe kaynağı.. Okula başladı bu yıl. Maşallah Subhanallah Prensesime.… Allah ’ın izniyle ve Doktorlarımızın – hemşirelerimizin – hastane personelinin cabalarıyla bugunleri gorduk.. Hepsine ayrı ayrı teşekkurlerimi sunuyorum..
Ben PREMATURE ANNESİYİM.. KAYBETME KORKUSUNU COOK İYİ BLİRİM… KAYBEDENLERDEN OLMAMAK DİLEĞİYLE… DUNYA PREMATURE GUNUMUZ KUTLU OLSUN..