Yirminci yuzyılın ilk yarısında dunyamızı altust eden iki buyuk savaş –yaşanan derin uzuntu ve acılar bir tarafa– dunya edebiyatına, barıştan, kardeşlikten ve insancıllıktan yana cok guclu bir soluk kattı. Alman yazar Ernst Glaeser ve onun başyapıtı 1902 Doğumlular, karanlıklar ortasındaki bu “umutlu hava”nın bir parcası. Savaş koşullarını, savaşa giden yolları ve savaşın ta kendisini cocukların bakış acısıyla anlatmak ise bu “umutlu hava”ya ayrı bir renk kattı.

Sahiden de cocukların gozuyle anlatılan olayların, apayrı bir etkisi var: Gercekle başka turlu kurulan bağlantılar, hayal gucunun daha cok devreye girmesi, buyuklerin ve cinselliğin dunyasına donuk ozel keşifler, abartılar, cocukları genc yaşta olgunlaştırabilen deneyimlere rağmen korunan masumiyet…
Savaşın ve zorlu koşulların, cocukların gozunden anlatılması 1902 Doğumlular’a da farklı bir guc ve hava katıyor… 1902 senesinde doğup, I. Dunya Savaşı’nı 12-16 yaşlarında karşılayan ve yaşayan cocukların gozleri, insanlığa dair cok şey anlatıyor. 1902 Doğumlular, ozgun anlatım tarzı ve hem melankolik hem de mizahi ogeler barındıran diliyle; neredeyse bir “laboratuvar” ozelliği sunan kucuk bir Alman kasabasındaki genclerin siyasi ve cinsel uyanışlarını, sosyal demokrat siyasetin enternasyonalizm ile milliyetcilik arasında sıkışmasını, aclık ve ekmek kavgasını cok canlı bir bicimde anlatıyor.

Sonucta karşımıza, Ernest Hemingway’in sozleriyle “Olağanustu guzel bir roman” cıkıyor…


Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.