Donna Leon Kırmızı Ayakkabılar'da bizi yine Venedik'te dolaştırıyor; bu kez de kirli ve acılı, yaşlı ve makyajı bozulmuş yanlarıyla tanıştırıyor. Sanat, edebiyata ve aşka esin kaynağı olmuş bu buyulu kentin barındırdığı "ikiyuzlu maşist ahlak'ı orten perdeyi indidriyor. Adalet ve yasa kavramlarının anlamını nasıl yitirdiğini, sanayicilerden bakanlara kadar genişleyen bir yolsuzluk ve ruşvet dalgasının "toplu bir cinnet" e nasıl donuştuğunu, Venedik'te yaşamak bir "statu" sayıldığından, "yuksek ahlaki standartklar'a sahip olduğu varsayılan kişilerin sırf bu kentte yaşamak icin nelerden vazgectiklerini gosteriyor. Leon, gunduzleri cocukların oynadığı parka geceleri yanaşan Mercedeslerin, Ferrarilerin icindeki saygın, takım elbiseli erkeklerin "kutsal aile yuvası"na donmeden once hangi seks yolculuklarına da cıkmaya hazırlandıklarını gozler onune seriyor. Herşey, şehrin uzağında mezbahada calışan bir kasabın, dışarıda otların arasında yuksek topuklu bir kırmızı ayakkabı gormesiyle başlar... Vahşice bir cinayet işlenmiştir. Kırmızı Ayakkabılar'da, katilin izi surulurken travestilerin hayatı ve bununla bağlantılı olarak toplumdaki cinsel tercihlerle ilgili bilgisizlik, onyargı ve ikiyuzlulukler de acığa cıkıyor. Bize cok yakın gelen bircok benzerlik taşıyan İtalyan karekterinin" her şeyi bilme ve kişisel tecrubesinin otesinde hicbir şeye inanmama" ozelliğinin ne denli acınası bir yanılgıyı beslediği; kendimizle yuzleşme cesareti gosteremediğimiz kimi ahlaki yargılarımızızn ne denli iki yuzlu olduğu yine " kara ayrıntılar"la bezenmiş surukleyici bir uslupla anlatılır.

Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.