Raymond Geuss - Eleştirel Teori
Ayrıntı, 2002, 150, Ferda Keskin, İnceleme
Yirminci yuzyılın en onemli duşunce geleneklerinden biri olan Frankfurt
Okulu, eleştirel teoriyi radikal anlamda yeni bir bilgi bicimi olarak sunmuş
ve bu bilginin bizleri gercek veya doğru cıkarlarımız konusunda
aydınlatacağını ve coğu zaman farkında olmadığımız baskı bicimlerinden,
zorlamalardan kurtaracağını savunmuştur. Faşizmin en guclu olduğu
donemde bir direniş soylemi olarak geliştirilmiş olan eleştirel teori, totaliterlikle
birlikte duşunduğu aydınlanma kavramının kendisini de sorunsallaştırmış,
bu kavramın toplum bilimlerindeki yontem sorunuyla ilişkisini ortaya cıkarmış
ve dolayısıyla yontem tartışmasına kalıcı bir siyasi icerik kazandırmıştır.
Frankfurt Okulu duşunurlerine gore bu tur bir teori sadece bir araştırma
nesnesi olarak toplumsal dunyanın değil, aynı zamanda bu dunyanın bir
parcası olarak teorinin kendisinin ortaya cıkmasını sağlayan ya da gerektiren
koşulların ve yapacağı etkinin de bir acıklamasını vermelidir. Dolayısıyla
donuşlu bir yontem benimseyen eleştirel teori pozitivizmin nesneleştirici
bilim anlayışını ve bu anlayışın bir parcası olan ozne/nesne ayrımını
reddeder. Adorno, Horkheimer ve Marcuse gibi duşunurlerin calışmalarıyla
başlayıp Habermas’a uzanan bu teori turunun ilk ornekleri ise Marx ve
Freud’un eserlerinde karşımıza cıkar.
Raymond Geuss, Eleştirel Teori: Habermas ve Frankfurt Okulu’nda bu
temel iddiaların ayrıntılı bir analizini veriyor ve gecerliğini tartışıyor. Toplumsal
fenomenleri betimleyip acıklamakla yetinmeyen, aynı zamanda eleştiren
bir bilimsel teori mumkun mudur? Mumkunse empirik bilimlerden nasıl
ayrılır? Bu sorulara cevap ararken eleştirel teorinin pozitivizmle hesap-
laşmasına geniş yer ayıran Geuss, cıkış noktası olarak ideoloji kavramını
alıyor. Bu kavramın farklı anlamlarını kuşatan kapsamlı bir tartışma cer-
cevesinde, ideolojinin inanc ve cıkarlarımızla ilişkisini, bir ideoloji eleştirisinin
gerektirdiği doğruluk ve bilimsellik kriterleri ve bu eleştirinin sağladığı
‘aydınlatıcı’ ve ‘ozgurleştirici’ bilgiyi, ozellikle felsefi bir cercevede sorguluyor.
Frankfurt Okulu sadece modern kapitalist toplumu ve faşizmi
değil, onlara karşı geliştirilmiş muhalif soylemleri de yonlendiren
bir bilim ve aydınlanma anlayışının maskesini duşurerek
toplum bilimlerinde kalıcı bir etki yapmıştır. Bu soyleme bir
giriş niteliği taşıyan Eleştirel Teori, getirdiği analitik bakış
acısıyla sadece eleştirel teoriyle ilgilenenler icin değil, toplum
bilimlerinin amacı ve yontemi konusunda calışanlar icin de kalıcı bir başvuru
kaynağıdır.