Evlendiniz...
Evlilik sofrasında mutluluk yemeğini yemek istiyorsunuz. Cunku her evlenen genc bunu ister. Peki bunun icin ne yapıyorsunuz? Parmağınızı bile oynatmadan eşinizin sizi mutlu etmesini mi bekliyorsunuz?
Oyleyse boşuna beklersiniz. Siz beklerken mutluluk yanınıza uğramadan cekip, gider. Cunku yemeği yemek icin ocağa koymak gerek. Sofraya oturmak icin sofrayı hazırlamak...
Şayet yemeği ocağa koymak ve sofrayı hazırlamak zorunuza gider de masada beklerseniz yemekler kendiliğinden gelip onunuze dizilmez.
Peki ne yapmanız gerek?
Once evlilik sofrasını acın. Mutluluk yemeğini itinayla pişirin. Pişen yemeği huzur tabaklarına koyun. Tabakların uzerine biraz tebessum tozu dokun. Bardaklarınıza neşe meşrubatı doldurun. Vazonuzda birkac tane saadet gulu bulundurmayı da ihmal etmeyin.
Oda sıcaklığına gelince: Ne negatif enerjinizle donsun. Ne de sinir katsayınızla sıcaklığı otuzlara vursun.
Lisan-ı haliniz bahar meltemi estirsin. Dudaklarınızdan dokulen kelimeler, temmuzda toprağı ferahlatan yağmur damlasına donsun.
Belki de soylenenler sanıldığı kadar kolay değil. Belki de "Soz ucup" gidiyor.Yazılanları uygulamaksa hayli zor oluyor.
Cunku kimi sofralar zor kuruluyor. Kimi mutluluk aşları zor pişiyor. Ocağı yakmak icin bir hayli uğraşmanız, bayağı bir nefes tuketmeniz gerekebiliyor. Kimileri yemeklerinin uzerine dokulen tebessum tozundan hoşlanmaz. Yemeğinin huzur tabağına konmasını istemez. Neşe meşrubatından nefret edenler bile var.
Ya eşleriyle birlikte yemek yemeyenler, yemekten zevk almayanlar?
Hangi tur mutluluk yemeği yaparsanız yapın sizinkini beğenmeyip, başkalarıyla aynı yemeği yemeğe bayılanlara ne demeli? Bu durum karşısında nasıl davranılmalı? "Haydi bana eyvallah, ben de kendime başka bir sofra arkadaşı bulurum" mu demeli? Boyle demek cozum mu? Bir celsede bu kelimeyi soyleyenler, aradıkları arkadaşı bulabiliyorlar mı?
Birazcık durun ve duşunun!..
Yeni arkadaşınızın eski arkadaşınızla aynı karakterde olmadığını nereden bilebilirsiniz? "Ben onu tanıyamamışım. Bunu tanırım" derseniz yine yanılabilirsiniz. İsterseniz evlilik sofrasındaki mutluluk yemeğinin tarifini değiştirelim ve bir deneyelim. Yine evlilik sofrasını acın. Mutluluk aşının yanına biraz da sabır corbası yapın. Zor da olsa uc beş tane kabuklu imtihan cevizi ekleyin. Corbanızın uzerine siz sevmeseniz de eşinizin sevdiği acı baharatlardan oluşan bir karışımı kızgın yağda kavurarak dokmeyi unutmayın. Belki biraz ağzınız yanabilir. Mideniz kavrulabilir.
Fakat sabır corbasının butun hastalıklara iyi geldiğini unutmayın.
Karanlık gecelerin gunduze hamile oluğunu biliyorsunuz. Ben sabahı bekleyemem derseniz. Hic bir sabahı goremezsiniz. Hicbir guneşin muhteşem doğuşuna teşne olamazsınız.
Sabaha kadar goncanın başında acılışını beklediği halde, sabrını tuketip sabaha yakın uykuya dalarak tomurcuğun acılışını goremeyen bulbul gibi olmayın. Her şeyin sancılı bir donemi vardır. Anne o sancıları cekmese yavrusunu bu denli bağrına basamaz. İnsan dunyada sıkıntılara sabretmezse cennet de ona zevk vermez. Bir kalemde her şeyi silmek kolay. Deli bir adam bir kibritle bir evi yakıp kul edebilir.
Unutmayın: "Bu dunya hizmet yeridir. Ucret ve mukafat yeri değildir."
İmtihan sıkıntısını cekmeyen oğrenci başarı belgesini eline alamaz.