Eskişehir Mahkemesi Mudafaasından:

Mescidimizin kapanması munasebetiyle, dort noktadan ibaret, bana vahşiyÂne zulmeden nahiye muduruyle birkac arkadaşı ve kaza kaymakamının, şahıslarına ve memuriyetlerinin sû-i istimallerine karşı bir şekvanamedir ki, o risaleyi kimseye vermedim. Cunku hic kimsede bulunmamıştır.

“Onuncu Soz’un tevafukatındandır ki, Onuncu Soz’un satırları hem telif tarihine, hem dini dunyadan tefrik eden lÂdinî Cumhuriyetin ilÂnına tevafuk ediyor ki, haşrin inkÂrına bir emaredir.”

Yani o fıkranın meali budur: “Madem Cumhuriyet dine, dinsizliğe ilişmiyor, prensibiyle bîtarafÂne kalıyor; ehl-i dalÂlet ve ilhad, Cumhuriyetin bu bîtaraflığından istifade etmekle haşrin inkÂrını izhar etmeleri muhtemeldir” demektir. Yoksa hukûmete bir taarruz değildir; belki hukûmetin bîtarafÂne vaziyetine işarettir. Elhak, bundan dokuz sene evvel Onuncu Soz, sekiz yuz nusha yayılmasıyla, ehl-i dalÂletin kalplerindeki inkÂr-ı haşri sıkıştırdı; lisanlarına getirmelerine meydan vermedi; ağızlarını tıkadı. Onuncu Soz’un harika burhanlarını gozlerine soktu.

Evet, Onuncu Soz, haşir gibi bir rukn-u azîm-i imanın etrafında celikten bir sur oldu ve ehl-i dalÂleti susturdu. Elbette hukûmet-i Cumhuriye bundan memnun oldu ki, meclisteki mebusanın ve valilerin ve buyuk memurların ellerinde kemal-i serbestî ile gezdi.

Avrupa medeniyet ve felsefesi namına ve belki İngilizlerin ifsad-ı siyaseti hesabına “Tesettur Âyeti”ne ettikleri itiraza karşı, gayet kuvvetli ve muskit bir cevab-ı ilmîdir. Boyle bir cevab-ı ilmî, değil bundan on beş sene evvel, her zaman takdir ile karşılanır. Bu hurriyet-i ilmiyeyi, elbette hurriyetperver bir hukûmet-i Cumhuriye tahdid etmez.

B. S. N. Tarihce-i Hayatı, Eskişehir Hayatı, s. 264

LÛ*GAT*CE:

ehl-i dalÂlet ve ilhad: Dinsizler, hak yoldan sapanlar.

haşir: Oldukten sonra diriliş; ahiret.

lÂdinî: Dinle ilgili olmayan, din dışı, laik.

muskit: Susturan.

rukn-u azîm-i iman: İmanın buyuk esası.

tefrik: Ayırma.

tevafukat: Uygun gelmeler, denk gelmeler.

***
__________________