ADALET VE HİKMET-İ İLÂHİYE ZULUMDEN MUNEZZEHTİR

Ucuncu Ă‚yet olan “Ve mĂ‚ Rabbuke bi-zallĂ‚min lil-abîd” [Rabbin ise, kullarına haksızlık edecek değildir. (Fussılet Sûresi: 46.)] gibi Ă‚yetlerin işaret ettikleri kıyas-ı adlînin hulĂ‚sası şudur ki:

Âlemde cok goruyoruz ki, zalim, facir, gaddar insanlar gayet refah ve rahatla ve mazlûm ve mutedeyyin adamlar gayet zahmet ve zillet ile omur geciriyorlar. Sonra, olum gelir, ikisini musavi kılar. Eğer şu musavat nihayetsiz ise, bir nihayeti yoksa, zulum gorunur. HĂ‚lbuki, zulumden tenezzuhu, kĂ‚inatın şehadetiyle sabit olan adalet ve hikmet-i İlĂ‚hiye, bu zulmu hicbir cihetle kabul etmediğinden, bilbedahe bir mecma-ı Ă‚heri iktiza ederler ki; birinci, cezasını; ikinci, mukĂ‚fatını gorsun. TĂ‚ şu intizamsız, perişan beşer, istidadına munasip tecziye ve mukĂ‚fat gorup adalet-i mahzaya medar ve hikmet-i Rabbaniyeye mazhar ve hikmetli mevcudat-ı Ă‚lemin bir buyuk kardeşi olabilsin.

Evet, şu dĂ‚r-ı dunya, beşerin ruhunda mundemic olan hadsiz istidadların sumbullenmesine musait değildir. Demek, başka Ă‚leme gonderilecektir. Evet, insanın cevheri buyuktur; oyle ise ebede namzettir. Mahiyeti Ă‚liyedir; oyle ise, cinayeti dahi azîmdir. Sair mevcudata benzemez. İntizamı da muhimdir; intizamsız olamaz, muhmel kalamaz, abes edilmez, fenĂ‚-i mutlak ile mahkûm olamaz, adem-i sırfa kacamaz. Ona Cehennem ağzını acmış, bekliyor; Cennet ise ağuş-i nazdarĂ‚nesini acmış, gozluyor. Onuncu Sozun Ucuncu Hakikati bu ikinci misalimizi gayet guzel gosterdiğinden, burada kısa kesiyoruz.

İşte, misal icin şu iki Ă‚yet-i kerîme gibi pek cok berĂ‚hin-i lĂ‚tîfe-i akliyeyi tazammun eden sair Ă‚yetleri dahi kıyas eyle, tetebbu et.

Sozler, Yirmi Dokuzuncu Soz, s. 593

LÛ*GAT*CE:

berĂ‚hin-i latîfe-i akliye: Latif ve ince aklî deliller.

facir: GunahkÂr.

istidad: Kabiliyet.

kıyas-ı adlî: Adaletle ilgili kıyas.

mecma-ı Ă‚her: Başka bir toplanma yeri.

musavi: Eşit, denk.

tecziye: Cezalandırma.

***
__________________