Umum kĂ‚inat, O’nun kabza-i tasarrufundadır
(Dunden devam)
Madem hakikat-i hĂ‚l boyledir; nasıl ki Hazret-i Yunus AleyhisselĂ‚ma o munacatın neticesinde hûtu ona bir merkûb, bir tahte’l-bahir ve denizi bir guzel sahra ve gece mehtaplı bir latif suret aldı; biz dahi o munacatın sırrıyla, “LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ ente. SubhĂ‚neke. İnnî kuntu mine’z-zĂ‚limîn.” [“Senden başka ilĂ‚h yoktur. Seni her turlu noksandan tenzih ederim. Gercekten ben kendine zulmedenlerden oldum.” (Enbiya Suresi: 87)] demeliyiz.
“LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ ente” cumlesiyle istikbalimize, “SubhĂ‚neke” kelimesiyle dunyamıza, “İnnî kuntu mine’z-zĂ‚limîn” fıkrasıyla nefsimize nazar-ı merhametini celb etmeliyiz. TĂ‚ ki nur-u iman ile ve Kur’Ă‚n’ın mehtabıyla istikbalimiz tenevvur etsin ve o gecemizin dehşet ve vahşeti, unsiyet ve tenezzuhe inkılĂ‚b etsin. Ve mutemadiyen mevt ve hayatın değişmesiyle seneler ve karnlar emvĂ‚cı ustunde hadsiz cenazeler binip ademe atılan dunyamız ve zeminimizde, Kur’Ă‚n-ı Hakîm’in tezgĂ‚hında yapılan bir sefine-i maneviye hukmune gecen hakikat-i İslĂ‚miyet icine girip, selĂ‚metle o denizin ustunde gezip, tĂ‚ sahil-i selĂ‚mete cıkarak hayatımızın vazifesi bitsin. O denizin fırtınaları ve zelzeleleri, sinema perdeleri gibi tenezzuhun manzaralarını tazelendirmekle, vahşet ve dehşet yerine, nazar-ı ibret ve tefekkuru keyiflendirerek okşayıp ışıklandırsın. Hem o sırr-ı Kur’Ă‚n’la, o terbiye-i Furkaniye ile, nefsimiz bize binmeyecek, merkûbumuz olup, bizi ona bindirip, hayat-ı ebediyemizin kazanmasına kuvvetli bir vasıtamız olsun.
ElhĂ‚sıl: Madem insan, mahiyetinin camiiyeti itibarıyla, sıtmadan muteellim olduğu gibi, arzın zelzele ve ihtizazatından ve kĂ‚inatın kıyamet hengĂ‚mında zelzele-i kubrasından muteellim oluyor. Ve nasıl ki hurdebinî bir mikroptan korkar; ecram-ı ulviyeden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar. Hem nasıl ki hanesini sever; koca dunyayı da oyle sever. Hem nasıl ki kucuk bahcesini sever; oyle de, hadsiz ebedî Cenneti dahi muştakane sever. Elbette, boyle bir insanın Ma’bud’u, Rabbi, melcei, halĂ‚skĂ‚rı, maksudu oyle bir zat olabilir ki, umum kĂ‚inat Onun kabza-i tasarrufunda, zerrat ve seyyarat dahi taht-ı emrindedir. Elbette oyle bir insan daima YunusvĂ‚rî (as) “LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ ente. SubhĂ‚neke. İnnî kuntu mine’z-zĂ‚limîn.” demeye muhtactır.
(Bolum sonu)
Lem’alar, Birinci Lem’a, s. 19
__________________