Evet meşhurdur ki: “En kat’î fazilet odur ki, duşmanları dahi o faziletin tasdikine şehadet etsin.”
İşte yuzer misallerinden iki misal:
Birincisi: On dokuzuncu asrın ve Amerika kıt’asının en meşhur feylesofu Mister Carlyle, en yuksek sadĂ‚sıyla, cekinmeyerek, feylesoflara ve Hıristiyan Ă‚limlerine neşriyatıyla bağırarak boyle diyor, eserlerinde şoyle yazmış:
“İslĂ‚miyet gayet parlak bir ateş gibi doğdu. Sair dinleri kuru ağacın dalları gibi yuttu. Hem bu yutmak, İslĂ‚miyet’in hakkı imiş. Cunku, sair dinler –fakat Kur’Ă‚n’ın tasdikine mazhar olmayan kısmı– hic hukmundedir.”
Hem Mister Carlyle yine diyor: “En evvel kulak verilecek sozlerin en lĂ‚yığı, Muhammed’in (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) sozudur. Cunku, hakikî soz, onun sozleridir.”
Hem yine diyor ki: “Eğer hakikat-i İslĂ‚miyet’te şuphe etsen, bedihiyat ve zaruriyat-ı kat’iyede iştibah edersin. Cunku, en bedihî ve zarurî bir hakikat ise İslĂ‚miyet’tir.”
İşte bu meşhur feylesof, İslĂ‚miyet hakkında bu şehadeti, eserinde muteferrik yerde yazmış.
İkinci misal: Avrupa’nın asr-ı ahirde en meşhur bir feylesofu Prens Bismarck diyor ki:
“Ben butun kutub-u semaviyeyi tetkik ettim. Tahrif olmalarına binaen, beşerin saadeti icin aradığım hakikî hikmeti bulamadım. Fakat Muhammed’in (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) Kur’Ă‚n’ını umum kutuplerin fevkinde gordum. Her kelimesinde bir hikmet buldum. Bunun gibi, beşerin saadetine hizmet edecek bir eser yoktur. Boyle bir eser beşerin sozu olamaz. Bunu, “Muhammed’in (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) sozudur” diyenler, ilmin zaruriyatını inkĂ‚r etmiş olurlar. Yani, Kur’Ă‚n Allah kelĂ‚mı olduğu, bedihîdir.”
İşte Amerika ve Avrupa’nın zekĂ‚ tarlaları, Mister Carlyle ve Bismarck gibi boyle dĂ‚hî muhakkikleri mahsulĂ‚t vermesine istinaden, ben de butun kanaatimle derim ki:
Avrupa ve Amerika İslĂ‚miyet’le hamiledir; gunun birinde bir İslĂ‚mî devlet doğuracak. Nasıl ki Osmanlılar Avrupa ile hamile olup bir Avrupa devleti doğurdu.
Ey Cami-i Emevî’deki kardeşlerim ve yarım asır sonraki Ă‚lem-i İslĂ‚m camiindeki ihvanlarım! Acaba baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki, istikbalin kıt’alarında hakikî ve manevî hĂ‚kim olacak ve beşeri dunyevî ve uhrevî saadete sevk edecek, yalnız İslĂ‚miyet’tir ve İslĂ‚miyet’e inkılĂ‚b etmiş ve hurĂ‚fĂ‚ttan ve tahrifattan sıyrılacak İse- vîlerin hakikî dinidir ki, Kur’Ă‚n’a tĂ‚bi olur, ittifak eder.
Eski Said Donemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 242
__________________