Her Kapıyı Acan Şifre Samimiyet

Teslimiyet Samimiyet, bir şeyi irade ve sevgiyle kabul etmektir.

Samimiyet, şuphesiz inanmak ve bu inancın edebini korumaktır.

Samimiyet, bir şeyi gonulden istemek ve icten gelerek yapmaktır.

Samimiyet, her başarının anahtarıdır.

Samimiyet, insana dini de kazandırır, dunyayı da.

İnandığını yapmayan, yaptığına inanmayan kimsenin tadı yoktur.

İcinde samimi olmayan hic kimse huzurlu olamaz.

İşinde samimi olmayan hic kimse başarıya ulaşamaz.



Butun fetihlerin, keşiflerin, sanatların, ilerleme ve yukselmelerin temelinde samimiyet vardır. Onundeki işe inanmayan kimse, onun cilesine sabredemez; sabredemeyen hedefine eremez.

Samimiyet, sabırla anlaşılır. İcinde samimi, işinde sabırlı olan insan, hedefine ulaşır.

Bir mumin icin en buyuk hedef, Yuce Rabbinin sevgisi ve rızasıdır. Bir insan icin bundan ote bir saadet yoktur. Cunku, Yuce Allahın hoşnutluğunu kazanan bir insan, dunyanın ve ahiretin şerefini elde etmiş, bitmeyen bir sevgi ve saadeti kazanmış olur. İşte bu iş icin butun muminlerden temelde bir şey istenmektedir: Samimiyet.

Bunun icin Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz: “Din, butunuyle samimiyetten ibarettir. Buyurmuştur. Kendisine. “Kime karşı samimiyet ve sadakat gosterilecek? diye sorulunca: “Allaha, Kitabına, Rasulune, muminlerin başındaki imamlarına ve butun muminlere Cevabını vermiştir. (Buhari, İman, 42; Muslim, İman, 95; Ebu Davud, Edeb, 59; Tirmizi, Birr, 17)

İcteki samimiyete ihlas denir. İhlas, gonlu tek bir hedefe kilitlemek ve her işte Yuce Allahın rızasını niyet etmektir. Kalpteki samimiyetin dışa yansımasına edep denir. Yuce Allah butun muminlerden icte samimiyet, dışta edep istemektedir. Biz bir insanın Allah yolunda ne kadar samimi olduğunu edebi ve ameli ile anlarız. Herkes kendi icindeki ihlasın ve Allah sevgisinin tadını ancak edebi kadar tadabilir.


ONCE SAMİMİYET

İman, karışıklık istemez. İhlas riyayı kabul etmez. Muminin ameli noksan olsa da, imanı sağlam olmalıdır. Ameldeki kusur bağışlanır, fakat ihlas bozulmamalıdır. Yuce Allaha iman ve itimat tam olmalıdır. İmanı samimi, fakat ameli sakat olana acınır, rahmet edilir, destek verilir. Yuce Allah, konuşunca hak soyleyen, hakkı tasdik eden, devamlı haktan yana olan kimselerin gecmiş kusurlarını bağışlayacağını ve onlara kendisinin yeteceğini mujdelemiştir. (Zumer, 33-36)

Dinimizde kalp esas alındığı icin, butun sonuclar kalpteki niyet ve samimiyete gore şekillenmektedir. Bunun icin peygamberler ve onların izini takip eden terbiyeciler, karşılarındaki insanın samimiyetine gore muamele ederler. Şu olayı bu gozle değerlendirelim. Ashaptan Abdullah İbnu Omer (r.a) anlatıyor:

Hz. Peygamberin (s.a.v) yanında bulunuyordum. O esnada Ben-i HÂrise kabilesinden Harmele b. Zeyd el-EnsÂrî geldi. Allah Rasulunun (s.a.v) huzuruna oturdu ve eliyle diline işaret ederek:

-Ya Resûlellah! İman şu dilimde, fakat kalbimde nifak var; kalbim Allahı cok az zikrediyor. Dedi. Allah Rasulu (s.a.v) sukût buyurdular. Harmele sozunu tekrar etti. Allah Rasulu (s.a.v) Harmelenin dilinin ucundan tutarak:

-Allahım, buna doğru soyleyen bir dil, şukreden bir kalp ver. Ona benim sevgimi ve beni sevenlerin sevgisini ihsan et. Onun işinin sonunu hayırlı eyle. Diye dua etti. Bunun uzerine Harmele:

-Ya Resûlellah! Benim kardeşlerim var; fakat munafıktırlar/dışlarından muminiz diyorlar fakat iclerinden inanmıyorlar. Ben onların reisiyim. Onların size gelmelerini soyleyeyim mi? diye sordu. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz şu cevabı verdi:

-Kim senin gibi gelip samimiyetle durumunu bize arzederse; biz sana yaptığımız gibi onun icin de Allahtan affedilmesini isteriz. Kim gunahında ısrar ederse, onun hakkında en guzel hukmu Allah verir. Biz kimsenin perdesini yırtıp bizden sakladığı gunahını ortaya cıkarmaya calışmayız. (Ebu Nuaym, Marifetus-Sahabe, II, 142 (No: 2264); Tabarani, el-Kebir, No: 3475; Heysemi, ez-Zevaid, IX, 410; Ali el-Muttaki, Kenzul-Ummal, No: 10443); Kandehlevî, Hayatus-Sahabe, IV, 31)

Kamil murşitler de, manevî terbiyelerine girmek isteyenlerden bu samimiyeti ve acık sozluluğu isterler. Onların gorevi, manevî terbiye ve temizliktir. Kalbini duşunen, imanını safileştirmek, zayıf hÂlini kuvvetlendirmek isteyen bir kimse, bu hastaneye samimiyetle muracaat etmelidir. Yoksa omru biter, dertleri bitmez.

Bir kudsi hadiste Yuce Allah, kendisi icin yapılacak en sevimli kulluğun Yuce Zatına karşı samimiyet olduğunu haber vermiştir. (Ahmed, Musned, V, 254; Deylemi, Firdevsul-Ahbar, No: 4495; Suyuti, es-Sağîr, No: 6039)

Rasulullah (s.a.v) Efendimiz: “İhlasla amel yap, az da olsa sana yeter. buyurmuştur. (Hakim, Mustedrek, IV, 306; Ebu Nuaym, Hilye, I, 244)

Herkesin karşısındaki insandan beklediği en guzel şey, samimiyettir. Yuce Allah kulundan, Hz. Peygamber (s.a.v) ummetinden, murşit muridinden, hoca talebesinden, koca Âilesinden, hanım efendisinden, amir memurundan, idareciler halkından, halk idarecilerden, arkadaş arkadaştan, kısaca herkes birbirinden once samimiyet ister.

Dostların ameldeki kusurlar affedilir, fakat niyetteki bozukluk dostluğu bozar. Kalbi bozuk niyetlerden, kotu planlardan, haince duşuncelerden ve hor bakışlardan temizlemeden, yani samimi bir tovbe etmeden, kimse imanın tadını tadamaz. Cunku dinimiz, her muminden herkese karşı samimiyet istiyor. Mumin, sevdiğini samimi olarak sevdiği gibi; kızdığı ve kızması gereken kimselere de samimi olarak kızmalı, haddini bilmeli, edebini korumalı; soz ve davranışlarında korkaklık, yağcılık ve iki yuzlulukten kurtulmalıdır.

tasavvuf sohbetleri
Dr.Dilaver selvi