Kurak Bolgeler Coğrafyası
Yunanca jeo yer, morphe şekil ve logos bilim kelimelerinden oluşan Jeomorfoloji; karalar uzerinde ve denizler tabanında gorulen, ic ve dış etmen ve sureclerle meydana gelen şekilleri inceleyen, oluşum ve evrimlerini acıklayan, bunları sınıflandıran, coğrafi yayılışlarını araştıran bilim dalıdır.
Belirli bir iklim koşulları altında belirli aşındırma etmen ve sureclerinin etkisi egemen durumundadır ve o iklimde belirli yer şekilleri oluşur. Bu yer şekilleri başka bir iklim altında oluşan yer şekillerinden farklıdır. Boylece belirli iklim altında meydana gelen yer şekillerini iceren bir bolge, diğer iklim bolgelerinden farklı bir gorunum kazanır. Bu bolgelerin her birine Morfojenik Bolge veya Morfoklimatik Bolge denir.
Jeomorfoloji konusu gereği başta Jeoloji, Klimatoloji, Jeofizik, Jeokimya, Pedoloji, Oseanografya, İstatistik ve Kartografya gibi bilimlerle sıkı ilişkiler icerisindedir. Bu genel cerceve icerisinde Jeomorfoloji konusu gereği coğrafik ve jeolojik bilimlerin girişim alanını kapsar. Bu nedenle de Jeomorfoloji Avrupa'da ve ulkemizde Fiziki Coğrafya'nın bir alt dalı iken, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak uzere bazı ulkelerde kurucuları jeologlar olduğu icin Jeolojinin bir alt dalıdır.
İnsanların yer şekilleri ile ilgilenmeleri, onların oluşum ve gelişimlerine ait bir takım gozlemlerde bulunmaları antik cağa kadar inerse de, Jeomorfoloji alanındaki bilimsel calışmalar 19. yy'lın son yarısında başlamıştır. Jeomorfoloji esas gelişimini 1950'li yıllardan sonra gostermiştir.
KURAK BOLGELER TOPOGRAFYASI
Kurak ve yarı kurak bolgeler, kendilerine has iklim ozellikleri ve yer şekillerine sahip olan morfojenetik bolgelerden biridir. Bu bolgelerde gunumuz iklim koşulları altında oluşan yer şekilleri gorulebileceği gibi gecmişte yaşanmış farklı iklim koşulları altında oluşan yer şekillerine de rastlanılır.
Kurak ve yarıkurak bolgeler yeryuzunde geniş alanlar kaplamaktadır. Asıl yayılış alan suptropikal kuşak olmakla birlikte Orta Kuşağın karasal iklim bolgelerinde de etkili olmaktadırlar. Kurak ve yarı kurak alanlar Afrika'nın kuzey yarısı, Arabistan yarımadası ve Orta Asya'ya kadar olan cok geniş bir kuşakta, Afrika'nın guneybatı ucunda, Kuzey ve Guney Amerika'nın suptropikal kuşağında ve Avustralya'nın batı ve ic kısımlarında etki alanına sahiptir.
Kurak ve yarı kurak bolgeleri ayıran sınırlar kesin olarak cizilememekle birlikte her iki bolge de kendine has ozelliklere sahiptir. Bu bolgelerde yılık yağış miktarı yetersizdir. Yetersiz olan bu yağış miktarı da, ozellikle sıcaklık ve buna bağlı buharlaşma fazlalığı nedeniyle, buyuk olcude kayba uğramaktadır.
Asıl kurak bolgelerde veya collerde yıllık yağış tutarı, genel olarak, 250 mm nin altındadır. Belirli bir yağış rejimi yoktur. Gunluk sıcaklık değişmeleri onemlidir. Komşu bolgelerden doğup beslenerek gelen akarsuların (allojen akarsular) dışında surekli akarsular bulunmaz. Akarsu aşındırması cok seyrek meydana gelen sağanak yağışların oluşturduğu seller sonucunda meydana gelmektedir. Kutle hareketleri sınırlıdır. Yer şekillerin oluşumunda esas rol ruzgara ve fiziksel parcalanmaya aittir. Bu sahaların şekillenmesi genel taban seviyesi olan okyanus ve denizlerden bağımsız olarak gercekleşmektedir. Bitki ortusu yoktur veya son derece cılızdır. Egemen toprak tiplerini serozyom’lar oluşturur. Toprak yuzeyi kalkerden oluşan bir kabukla kaplı olabilir. Kum ortulerinden oluşan sahalarda geniş alanlar kaplayabilir.
Yarı kurak alanlarda ise yağış miktarı biraz daha fazladır. Yağış miktarı 250-500 mm arasında değişebilir. Buna bağlı olarak akarsu aşındırması ve kutle hareketleri onem kazanmaktadır. Ruzgarın etkisi collere gore azalsa da yinede onemlidir. Buralardaki akarsulardan bazıları genel taban seviyesi olan denizlere ve okyanuslara ulaşmaktadır. Akarsuların bir kısmı kapalı havzalarda da son bulmaktadır. Bitki ortusunu stepler ve savanlar oluşturmaktadır. Egemen toprak tipini cernozyomlar, kahverengi step ve kestane renkli step toprakları oluşturmaktadır. Toprakta kabuk oluşumunun gorulduğu B horizonu collere gore daha derinde yer almaktadır. Yarı kurak sahalar coller ile nemli bolgeler arasındaki geciş sahasını oluşturmaktadır.
Kurak ve yarı kurak bolgelerin oluşumunda ceşitli nedenler rol oynar. Bunlardan birincisi atmosferin genel dolaşımı ile ilgilidir. Surekli olarak yuksek basınc altında bulunan yerler kurak sahalardır. Cunku bu gibi yuksek basınc sahalarında hava hareketi surekli olarak yukarıdan yeryuzune doğrudur. Alcalan hava adyabatik olarak ısınır. Boylece havada bağıl nemlilik azalır. Havada bağıl nemin azalması da yağış oluşumunu azaltmaktadır. Bundan dolayı subtropikal yuksek basınc alanlarında Dunya'nın en buyuk colleri oluşmuştur. İkincisi ise deniz ve okyanus etkisinden uzakta oluşudur. Orta Asya gibi cevresi nemli ruzgarların sokulmasını engelleyecek yuksek dağlık alanlar ile cevrili olan sahalarda yağış miktarı azaldığı icin coller oluşmaktadır. Kurak ve yarı kurak bolgelerin oluşumunda ki ucuncu neden ise, soğuk su akıntılarıdır. Guney Amerika'da yer alan Atakama ve Afrika'nın guneybatısında yer alan Namib collerinin oluşumunda kıyılarında yer alan soğuk okyanus akıntıları rol oynamıştır.
Kurak bolgelerde jeomorfolojik gelişim genel taban seviyesinden bağımsız olarak cereyan eder. Cunku, bu bolgelerde, allojen akarsuların dışında, okyanus veya denizlere kadar ulaşabilen akarsular yoktur; akarsu ağları gelişmemiştir. Yarı kurak bolgelerin gelişimi ise, yer yer, genel taban seviyesine ulaşan akarsuların varlığı nedeniyle, kısmen taban seviyesine bağlı bulunur.
Kurak bolgelerde zaman zaman meydana gelen şiddetli sağanaklar sonucu oluşan sel ve seyelan sularının aşındırma ve biriktirme faaliyetleri her bir kapalı havzada ayrı ayrı cereyan eder. Boylece her bir kapalı havzanın tabanı kendisini cevreleyen yuksek sahalardan sel suları icin bir taban seviyesi rolu oynar. Boylece komşu yuksek sahaların aşındırılması bu taban seviyesine gore ayarlanmış olur.
Kapalı havzaların sularının bir kısmı fazla miktarda yatak yuku taşıdığı icin havza tabanına ulaşamadan taşıdıkları aluvyonlar icerisinde kaybolurlar. Bu akarsuların bir kısmı şiddetli bularlaşmadan oturu kurumaktadır. Havza tabanına ulaşan akarsular ve taşıdıkları aluvyonlar burada sığ ve tuzlu goller ile bataklıklar oluştururlar. Zamanla seller cevredeki yuksek sahaları aşındırarak alcaltırken buradan taşınan malzemeler ise havza tabanında birikerek yukselmeye neden olur. Boylece arazideki engebeler azaltılmış olur. Boylece enkaz ortusunce zengin ve engebesiz sahaların varlığı ruzgarın etkinliğini arttırmaktadır. Buralarda ruzgar aşındırması ve biriktirmesi sonucunda yer şekilleri meydana gelir. Bu arada deflasyon sonucu havza tabanlarında depolanmış unsurların buyuk bir kısmı bolge dışına nakledilir. Ruzgarın taşıyamadığı iri unsurlar fiziksel parcalanma ve kimyasal ayrışma sonucu surekli ufalanır ve taşınmaya elverişli hale gelirler
KURAK VE YARI KURAK BOLGELERDE ETKİLİ OLAN ETMEN VE SURECLER
1. Fiziksel Parcalanma ve Kimyasal ayrışma:
Kurak ve yarı kurak bolgelerde fiziksel parcalanma egemendir. Bu bolgelerde gunluk sıcaklık değişimi cok fazladır. Bitki ortusunun cok zayıf olduğu bu sahalar gunduz cok ısınır. Bunda atmosferdeki bağıl nemin duşuk olması ve guneş ışınlarının fazla tutulmadan yeryuzune ulaşması etkili olmaktadır. Ancak guneşten gelen enerji gece hızla uzaya yansıdığı icin sıcaklık hızla duşer. Boylece gunduz ısınıp genleşen kayaclar, gece soğuyunca buzulur. Olayın tekrar tekrar meydana gelmesi sonucunda kayalarda catlaklar gercekleşir. Boylece kayaclar koşeli parcalar halinde ufalanır. Kimyasal ayrışma, suyun yetersiz olması nedeniyle fiziksel parcalanma kadar onemli değildir ve daha cok fiziksel parcalanmayı hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir.
2. Ruzgar:
Ruzgar kurak ve yarı kurak bolgelerde onemli bir şekillendirici etmendir. Yer şekillerinin meydana gelmesinde iki yoldan etkili olur. Bunlarda birincisi aşındırma (korrazyon) diğeri ise taşıma (deflasyon)'dır.
Ruzgarın etkisiyle daha cok kucuk şekiller meydana gelir. Ruzgar aşındırması zeminde veya zeminden 1-2 m yukseltide meydana gelir. Bu şekilde kayacların yuzeyi cizilir, cilalanır; yamacların alt kısmı oyulur; mantar kaya veya yardanglar oluşmaktadır.
Ruzgarın deflasyon etkisi daha buyuktur. Deflasyonun oluşumu ve şiddeti uzerinde ruzgarın hızı, taşınan malzemenin boyutu ve şekli, bitki ortusu, toprak ozelliği, zeminin nem iceriği ve arazinin kullanım şekli etkili olmaktadır. Ruzgar hızı ne kadar fazla ise deflasyon o kadar şiddetli olurken, malzemede daha uzağa taşınır. Unsur boyutu ne kadar kucuk olursa o kadar kolay taşınır. Ayrıca yuvarlak unsurlar koşeli unsurlardan daha kolay taşınır. Bitki ortusunun varlığı ve yoğunluğu deflasyonu azaltıcı etkiye sahiptir. Zemini kaplayan kalker kabuklar da deflasyonu azaltıcı etkiye sahiptir. Zeminin nemli oluşu deflasyonu azaltmaktadır. Toprakta bulunan nem zemini oluşturan gevşek unsurları birbirine bağlayarak ruzgarın etkisini azaltır. Ruzgar şiddetinin fazla olduğu sahalarda arazinin yanlış kullanılması deflasyona sebep olur. orneğin herhangi bir sebeple bitki ortusunun ortadan kaldırılması deflasyona neden olmaktadır.
3. Akarsular ve Seyelan:
Kurak bolgeler akışsız (areik) ve ice akışlı (andoreik) sahaları meydana getirir. Yarı kurak bolgelerin bir kısmında da ice akışlı ozellik gorulur. Kurak bolgelerdeki yağış yetersizliği surekli akarsuların oluşmalarına imkan vermez. Bu bolgelerdeki akarsu aşındırması, allojen (yabancı) akarsuların dışında zaman zaman meydana gelen sel ve seyelan sularıyla gercekleşir. Aşındırmanın suresi kısa olmakla birlikte etkinlik derecesi buyuktur.Bitki ortusunden yoksunluk aşındırma şiddetini arttırır
KURAK VE YARI KURAK BOLGELERDE OLUŞAN YER ŞEKİLLERİ
a. Deflasyon Cukurları: Deflasyon (taşıma) sonucu meydan gelmiş, derinlikleri bazen birkac metreyi bulabilen, capları ise birkac metre ile 1.5- 2 km ler arasında değişen sığ cukurlardır.
b. Yardang: Bunlar hakim ruzgar yonunde paralel olarak uzanan, birbirlerinden keskin sırtlarla ayrılmış ve ana cizgileriyle U profili gosteren oluklardır. Kil, silt gibi gevşek tortul kayacların ruzgar tarafından aşındırılmaları sonucu meydana gelirler. Olukların tabanı ile sırtlar arasındaki yukselti farkı birkac cm ile birkac metre arasında değişir.
c. Tanık (Şahit) Tepeler: Genellikle yumuşak ve sert tabakaların ust uste yer aldıkları yatay yapılı sahalarda gorulurler. Oluşumlarında, ruzgarın yanı sıra, fiziksel parcalanma, kimyasal ayrışma ve akarsu aşındırmasının rolu vardır. Tepelerin ust kısımları genellikle sert tabaka ile kaplıdır. Yukseklikleri 30 metreyi bulabilir.
d. Mantar Kaya: Ruzgarın taşıdığı malzemeler kayaların alt kısımları aşındırması sonucu, iyice inceltilmiş ve birer mantar gorunumu kazanmışlardır.
e. Hamada ve Reg: Hamadalar, collerin, uzerleri taş parcaları ve cakıllarla kaplı kayadan muteşekkil olan kısımlarını meydana getirirler. Genellikle duzdurler ve yatay yapılı sahalarda gorulurler. Yerli kaya uzerinde depolanmış kum, kil, cakıl ve bloklardan oluşan gevşek unsurların deflasyona maruz kalmaları sonucu oluşurlar. Burada ruzgar ince malzemeleri taşırken iri unsurlar zemin uzerinde kalır. Bunlar koşeli unsurlardan oluşur.
Reg’ler ise yuzey kısımları deflasyona uğramış aluvyal dolgulardır. Burada da, ruzgar ince unsurları taşıyıp uzaklaştırdığından, bu dolguların yuzeyi ve dolayısıyla zemin cakıl ve taş parcaları gibi iri unsurlarla kaplı bulunur. Aynı ozelliği gosteren taşlı collere Buyuk Sahra'da serir adı verilir. Hamada ve reglerde zemin, iri kaya parcaları, blok ve cakıllar ile kaplı oldukları icin gorunumu kaldırıma benzer ve bundan dolayı col kaldırımı ismi verilir.
f. Facetalı Cakıl: Kurak bolgelerde gorulen ve belirgin kenarlarla birbirinden ayrılmış bir kac facetaya (yuzeye) sahip olan cakıllara facetalı cakıl denir. Kurak bolgelerde bir cakılın ruzgarın surekli geldiği taraf aşınarak bir yuzey (faceta) meydana gelir. Herhangi bir nedenle kayacın duruşu değişir ve başka bir tarafı hakim ruzgar yonune doner ve bu kesimde aşınarak bir yuzey haline gelir. Olayın tekrarlanması halinde faceta sayısı artar. Bununla birlikte facetalı cakıllar genellikle uc yuzeye sahiptir.
g. Bolson: Cevreleri dağ, palto gibi nispeten yuksek sahalarla cevrili bulunan kapalı havzalardır. Duz olan taban kısımlarına playa denir. Playa ile cevredeki yuksek sahalar arasında pediment ve bahada gibi geciş sahaları da bulunur.
h. Playa: Bolsonların az derin, tuzlu ve gecici gol veya bataklıklarla kaplı bulunan taban kısımlarıdır. Duz bir ova ozelliği gosteren ve gol yada bataklığın kuruduğu devrelerde playalar tuz depoları haline gelir.
i. Pediment: Bolsonların taban duzlukleriyle (playa) onları cevrelerinde yer alan yuksek sahalar arasında gecişi sağlayan yamaclardır. Bunlar yerli kaya uzerinde gelişmiş az eğimli aşınım duzlukleri şeklindedir. Pedimentlerin playaya doğru olan eğimleri 2-3° kadardır. Gerilerinde yer alan dağ yamacları ile aralarında keskin bir dirsek bulunur. ve bir
j. Bahada: Bunlarda pedimentler gibi, bolsonların taban duzlukleriyle onların cevrelerinde yer alan yuksek sahalar arasında gecişi temin eden yamaclardır. Fakat onlardan farklı olarak, yerli kayadan muteşekkil aşım duzlukleri değil değil; yamac dokuntuleri ve birikinti konilerinin birbiriyle birleşmeleri sonucu meydana gelmiş birikim şeklidir. Oluşumları nemli bolgelerde gorulen dağ eteği ovalarına benzer. Bahadaların yuzeyleri fazla derin olmayan sel yarıntıları ile parcalanmıştır. Enine profilleri dalgalı bir yapı gosterir.
k. İnselberg: Kurak ve yarı kurak bolgelerde bazen yerli kayadan oluşan, bazen de ince bir enkaz ortusuyle kaplı bulunan aşınım duzlukleri uzerindeki dik yamaclı tek tepelerdir.Pedimentler uzerinde yer alan onların oluşumları sırasında aşınımdan kurtularak geriye kalmış olan tanık tepelerdir.
l. Kanyon: Dar ve dik yamaclı derin vadilerdir. Ceşitli iklim bolgelerinde yer almakla beraber kurak ve yarı kurak iklim bolgelerinde daha cok bulunurlar. Bu bolgelerde yağışlar yetersiz ve seyrek olduklarından yamacların işlenmeleri ve dolayısıyla yatıklaştırılmaları guctur. Akarsu aşındırması daha cok derine doğrudur. Boylece yamaclar, nemli iklim bolgelerinde olduğu gibi, yatıklaştırılarak geriletilemez. Paralel yamac gerilemesi adı verilen bir mekanizmayla dikliklerini az cok koruyarak gerilerler. Sonucta dik yamaclı derin vadiler olan kanyonlar oluşur.
m. Kumul: Ruzgarla taşınan kum tanelerinin belirli koşullar altında birikip yığılmalarıyla meydana gelen ceşitli şekillerdeki kum yığınlarına kumul adı verilir. Kumulların oluşumları icin, her şeyden once, yeterli bir kum kaynağının bulunması gerekir. Bunun dışında, kumulların oluşup şekillenmelerinde esas rol ruzgara aittir. Hakim ruzgar yonu ve hızları onemli rol oynar. Ayrıca bitki ortusu, kum kaynağına olan mesafe, zeminin nem iceriği, zeminde yer yer buluna bilen kucuk goller ve bataklıklar, zemindeki kayalık cıkıntılar gibi ceşitli tumseklerle calı ve otsu bitkilerden oluşan engellerinde rolleri bulunur.
Kumulların yaygın olarak bulundukları sahaların başında coller gelir. Buyuk Sahra, Namib, Kalahari, Atakama, Arizona, Arabistan ve Orta Asya collerinde kumullar geniş alan kaplar.
1. Enine Kumullar: Bunlar uzun eksenleri hakim ruzgar doğrultusunda dik olarak uzanan kumullardır. Kum miktarının cok fazla olduğu sahalarda, denizlerdeki fırtına dalgaları gibi, ruzgar doğrultusuna dik ve gayri muntazam bir şekilde uzanan kumul sırtlarıyla bunlar arasındaki oluk şekilli cukurlardan oluşurlar. Keskin doruklu olan kum yığınlarında ruzgarın geldiği taraf karşı yamaca gore daha az eğimlidir.
Barkan: Enine kumulların en basit yapıda olanları ve en cok gorulenleridir. Şekilleri hilale benzer. Hilalin govdesinin hakim ruzgara bakan yamacı daha az eğimli, diğer yamacı ise daha diktir. Barkanlar bir kum yığınının hakim ruzgar yonune bakan yamacından kaldırılan kumlar yığının tepesinden aşarak kuytu yamaca suruklenir. Kuytu yamacta biriken kumun eğimi daha fazladır. Kenar kısımları ise ruzgar tarafından ileriye suruklendiği icin uzar ve kum yığını hilal gorunumunu alır.
Parabolik Kumullar: U şeklindeki kumullardır. Barkanlara benzerler fakat onlardan farklı olarak, icbukey yamacları hakim ruzgara bakar. Ayrıca bu yamac barkanlarda olduğu kadar dik değildir.Parabolik kumulların daha uzun kollu olanlarına firkete kumulu adı verilir. Parabolik kumulların oluşumlarında once bir deflasyon cukuru meydana gelir. Bu cukurdan havalanan kumulların onun cevresinde yığılmalarıyla da parobolik kumullar oluşur.
2. Boyuna Kumullar: Uzun eksenleri hakim ruzgar doğrultusunda paralel olarak uzanan kumullardır. En ilginc tiplerini Seyfler meydana getirir. Bunlar keskin doruklu, yuksek (100-200 m), uzun kumul sırtlarıdır. Sırtlar ana cizgileriyle birbirine paralel olmakla beraber girintili cıkıntılı uzanırlar.
3. Yıldız Kumulları: Bunlar yıldız şeklindeki kumul tepeleridir.Yıldızın kollarını, kumulun genellikle merkezi kısmında yer alan ve piramit şeklinde olan yuksek doruk noktasından itibaren cevreye doğru ışınsal olarak uzana keskin doruklu kum sırtları meydana getirir. Uc veya daha fazla sayıdan oluşan kollar kumulun tepesinden cevreye doğru kıvrımlar yaparak alcalırlar. Yıldız kumullar farklı yonlerden gelen hava hareketlerine bağlı olarak oluşurlar. Yukseklikleri 100 metreden fazla olabilir.
n. Ripple- mark: Kucuk yer şekilleridir. Ruzgarın meydana getirdiği bu şekiller kum ortuleriyle kumulların yuzeylerinde gorulurler ve bu yerlere dalgalı bir gorunum kazandırırlar. Ripple-Marklar birbirlerine paralel kucuk sırtlarla bunların arasında yer alan oluklardan oluşmuşturlar. Uzanış doğrultuları kendilerini meydana getiren ruzgarın esiş yonune diktir.
netten alıntı..