Leyla bint-i Ebi Hasme,hanım sahabeler,Leyla bint-i Ebi Hasme kimdir,Leyla bint-i Ebi Hasme hakkında bilgi,Leyla bint-i Ebi Hasme (ra) hayatı
Leyla Bint-i Ebi Hasme (r.a)
LeylĂ‚ binti Ebî Hasme radıyallahu anhĂ‚, kocası Âmir İbni Rebîa radıyallahu anh ile birlikte İslĂ‚m’ın ilk gunlerinde Mekke’de musluman olan kahramanlardan...
Muşriklerin işkencelerinden kacan ve Habeş ulkesine iki defa hicret eden cilekeş muhĂ‚cirlerden... Medine-i Munevvere’ye hevdec icinde hicret eden ilk hanım sahĂ‚bi...
O, kocası Âmir İbni Rebîa ile ilk İslĂ‚m’a koşanlardandır. Kocası Âmir, Hz. Omer (r.a)’ın babası Hattab’ın evlĂ‚tlığı idi. Musluman olunca ezĂ‚ ve cefĂ‚lara maruz kaldı
Muşriklerin baskıları artıp işkenceye donuşunce Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimize muracat ettiler. Sabah-akşam muşrikler tarafından rahatsız edildiklerini, her gordukleri yerde hakarete uğradıklarını hatta ağır işkencelere maruz kaldıklarını şikĂ‚yet ederek:“
– Ya Rasûlallah! Kavmimiz bize en ağır işkenceyi yapıyor” dediler. Zor durumda kaldıklarını, sabır ve tahammullerinin kalmadığını soylediler.
İki Cihan Guneşi Efendimiz cevap vermeyip sustu. Bir muddet sonra mahzun bir şekilde sabır tavsiyesinde bulundu. Ashabından bu tur şikĂ‚yetler coğalmaya başlayınca hicrete izin verildi peşinden de:
“Kim dinini kurtarmak icin bir yerden başka bir yere goc ederse cennet ona vacip olur. Siz şimdi yeryuzune dağılın. Yuce Allah sizi yine bir araya toplar.” buyurdu.
Âmir İbni Rebîa ve LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r. anhum) inanclarını yaşayabilecekleri bir yere hicret etmek istediklerini bildirdiler ve:
“– YĂ‚ Rasûlallah! Nereye gidelim?” diye sordular.
Fahr-i KĂ‚inat (s.a) Efendimiz, eliyle işaret ederek:
“İşte oraya! Habeş ulkesine.” buyurdu.
Sonra şu acıklamada bulundu:
“Cunku orada halkını seven, etrafındakilerin hic birine zulmetmeyen bir kral var. Hem orası bir doğruluk ulkesidir.” buyurarak o ulkeyi methu senĂ‚ etti. Oranın kralına, hukumdĂ‚rına iltifat etti. Sonra ashabına:
“Yuce Allah icinde bulunduğunuz sıkıntılardan bir cıkış ve kurtuluş yolu acıncaya kadar, siz orada oturun.” tavsiyesinde bulundu.
Nubuvvetin beşinci yılında Recep ayında oniki erkek ile beş kadından oluşan, onyedi kişilik bir kafile hicret icin yola cıktı. Bu İslĂ‚m’da Habeş ulkesine yapılan ilk hicret idi.
Hicret edeceği esnada LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r.anhĂ‚), Omer İbni Hattab ilk karşılaştı. Aralarında karşılıklı bir konuşma gecti. Bu hadiseyi LeylĂ‚ Hatun kendisi şoyle anlatır:
“– Habeş ulkesine doğru gitmeye hazırlandığımız sırada, kocam Âmir, bĂ‚zı ihtiyaclarımızı almak uzere carşıya gitmişti.
Omer İbni Hattab beni gordu ve başıma dikildi. Kendisi o zaman musluman olmamıştı. Bize karşı cok sert ve katı davranırdı. Ondan hep ezĂ‚ ve cefĂ‚ gormuştuk. Bana doğru yaklaştı ve:
“– Ey ummu Abdullah! Demek buradan gidiş var ha?” dedi. Ben de:
“– Evet! Vallahi, Allah’ın arzından bir yere cıkıp gideceğiz. Siz bizi işkencelere uğrattınız. Allah bize bir kurtuluş ve cıkış yolu acıncaya kadar, oralarda kalacağız.” dedim. Bana:
“– Allah yardımcınız olsun.” dedi.
Kendisinden o gune kadar hic gormediğim bir yumuşaklık ve yufka yureklilik gordum.
Sonra donup gitti. Sanırım ki, bizim gidişimiz ona uzuntu vermişti. O sırada Âmir işini bitirip yanıma geldi. Kendisine olan biten hadiseyi naklettim ve:
“– Ey Abdullah’ın babası! Biraz once Omer’in bize karşı gosterdiği yumuşaklığı ve yufka yurekliliği, gideceğimize duyduğu uzuntuyu bir gormeliydin!” dedim.
Omer’in yaptıklarını bilen Âmir:
“– Evet! Umuyorum, Allah TeĂ‚lĂ‚ her şeye kadir.” dedim.
Omer hakkındaki kanaatini değiştirmeyen Âmir İbni Rebîa sert bir ifade ile şoyle cevap verdi:
“– Şunu iyi bil ki; sen Hattab’ın eşeğinin musluman olduğunu gorunceye kadar, o kişi musluman olmaz!” dedi.
O zamana kadar Omer’den hep sertlik gorule gelmişti. Muslumanlara karşı uyguladığı şiddet, sanki kendisinden umit kestirmişti. Onun korkusuz yiğitliği, kaskatı yureği, işi en vahim durumlara kadar goturmuştu. O, İki Cihan Guneşi Efendimiz’i oldurmeğe yeltenecek kadar cılgınlaşmıştı. Ama Allah celle ve alĂ‚ hazretleri her şeye kadirdi. O murad edince işler anında değişebilirdi. Zira gonullere sahib olan Allah’tı. Nitekim kısa bir muddet sonra Allah TeĂ‚lĂ‚’nın lutfuyla Omer musluman olmuştu.
Muşriklerin baskı ve zulumlerinden dolayı Mekke’den gizlice ayrılan bu ilk muhĂ‚cir kafilesi Cidde’de Şuaybe limanına ulaştığında, yuce Allah’ın lutfu olacak ki; ticaret icin gelmiş iki gemi limanda beklemekteydi. Muhacirleri yarım altın karşılığında gemiye alıp, Habeş ulkesine doğru denize acıldı.
NecĂ‚şî’nin ulkesine gelen muhacir muslumanlar emniyet ve guven icerisinde hayatlarını surdurmeye başladılar. Rahat bir şekilde dinlerini yaşadılar. Kimseden ne baskı ne zulum ne de hakaret hicbir karşı hareket gormeden ibadet ve taatlarını yerine getirdiler. Herkes inancında serbest idi. Rahat bir ortam vardı. Fakat kalbleri devamlı Mekke’ye bağlı idi. Doğup buyudukleri şehirden ve Allah Rasûlunden uzak kalmanın hasreti onların gonullerinden hic cıkmıyordu. Kim bilir hangi gun ve ne zaman doneriz umidiyle gunlerini geciriyorlardı.
Bir muddet sonra Mekke’de Hz. Omer (r.a)’ın musluman olduğu, muşriklerin ezĂ‚ ve cefalara son verdiği, işkencelerin bittiği ve anlaşma yapıldığına dair haberler duyan muhĂ‚cirler memleketlerine donmeyi denediler. Mekke yakınlarına kadar geldiler. Fakat iceri alınmadılar. Duyduklarının doğru olmadığını anladılar. Mekke’ye girebilmek icin bir muşrikin himayesine girmek zorunda kaldılar. Mekke’ye girdikten sonra muşrik himayesine tahammul edemeyip. Allah Rasûlunden izin alarak tekrar Habeş ulkesine ikinci defa hicret ettiler. LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r. anhĂ‚) ve kocası Âmir İbni Rebîa (r.a)’da hicret edenler arasında tekrar Habeşistana donduler.
Gunler, aylar, yıllar gecmekteydi. Muhacirlerin gozu, gonlu hep Allah Rasûlunun yanına gidebilmekteydi. Mekke’den gelen tĂ‚cirlerden devamlı haberler sormaktaydılar. Onlardan alacakları sağlıklı haberlere gore hareket edeceklerdi. Mekke’ye tekrar doneceklerdi.
Birgun Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin Medine’ye hicret ettiğinin haberini almışlardı. Bircok muhacir gibi Âmir ibni Rebîa (r.a) ile hanımı LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r. anhĂ‚)’da Habeş ulkesinden derhal Mekke’ye donduler. Kısa zamanda hazırlıklarını yapıp sonra Medine’ye hareket ettiler. Amr İbni Rebîa (r.a) bir deve aldı. Hanımını hevdec icinde Kureyş’in haberi olmadan Mekke’den cıkardı.
Rasûlullah (s.a) Efendimize kavuşmanın hasretiyle, buyuk bir heyecan icerisinde, yorgunluk nedir bilmeden yollarına devam edip Medine’ye ulaştılar.
Âmir İbni Rebîa (r.a), Ebû Seleme Mahzûnî (r.a)’dan sonra ilk hicret den Habeş muhaciri oldu. LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r. anhĂ‚) da hevdec icinde Medine’ye gelen ilk hanım sahĂ‚bî oldu.
Resûl-i Ekrem (s.a) efendimiz bu cilekeş ashabını karşısında gorunce pek sevindi. Onlara iltifatlarda bulundu. Yer bulup yerleştirdi. Sık sık evlerine gidip ziyaret etti. Bir ziyaretinde LeylĂ‚ binti Ebî Hasme (r. anhĂ‚)’nın bir davranışına şĂ‚hid oldu. Onun cocuğuna şoyle seslendiğini duydu:
“– Gel! Bak sana ne vereceğim.” diyordu.
Sevgili Peygamberimiz Leyl Hatuna sordu:
“– Cocuk yanına gelince ne vereceksin?” dedi.
Leyl Hatun da:
“– Ona hurma vereceğim.” diye cevap verdi.
Bunun uzerine İki Cihan Guneşi Efendimiz LeylĂ‚ Hatun’a şoyle soyledi:
“– Eğer cocuğa bir şey vermeseydin bu soz defterine bir yalan olarak yazılacaktı.” buyurdu. (Ebû DĂ‚vut, Edeb, 79. Ahmed b. Hanbel, Musned III, 447)
Fahr-i KĂ‚inat (s.a.) Efendimiz ashabını boylesine titiz yetiştirdi. Devamlı onları eğitti. İslĂ‚m’ın guzel ahlĂ‚kını onlara oğretti.
Kimse aldatılmamalıydı. Aldatılan bir cocuk, hatta kendi cocuğumuz bile olsa boyle yanlış bir hareket yapılmamalıydı. Yavrumuzun bu ahlĂ‚ksızlığı oğrenmesine dahi fırsat verilmemeliydi. Zira; “Bizi aldatan, bizden değildir.” buyurulmuştu. (Muslim, İman, 164)
Allah onlardan razı olsun. Rabbımız cumlemizi şefaatlerine nĂ‚il eylesin. Amin.