Peygamber Efendimizin Ruyası
Peygamberimizin Gorduğu Ruyalar

Hazreti Peygamberimiz s.a.s. Efendimiz bir sohbetinde eshab-ı kirama bir ruyasını şoyle anlattılar:

Dun gece ruyamda, yanıma iki kişi geldi. Ben kim olduklarını sordum. Soylemediler... Bana:

— Yuru, beraber gidelim, dediler. Beraber yurumeye başladık. Biraz ileride, arkasını yaslanmış bir adam gordum. Onun başının ucunda başka bir adam, ona taş taşıyor ve taşıdığı taşlarla adamın başını eziyordu. Adam başka taş almaya gidince başı ezilenin başı eski haline geliyor, o adam yine getirdiği taşlarla adamın başını eziyor ve bu hal boyle devam edip gidiyordu.

Ben yanımdakilere:

— Allah, Allah! Bu ne haldir? diye sordum. Bana sen yuru, yuru dediler...

Yurumeye devam ettik. Adamın biri sırtustu yatıyor, diğer bir adam da, elinde demirden kanca olduğu halde yatan adamın yuzunun bir tarafını parcalıyor, obur tarafına geciyor, obur yuzunu yarıncaya kadar parcalanan yuzu iyileşiyor, tekrar donup aynı işkenceyi surduruyordu.

Ben yine:

— Subhanallah! Bunlara ne oluyor boyle, dedim. Bana yine:

— Sen yuru, yuru! dediler. Devam ettik. Biraz ileride fırına benzer bir yer gordum... İcinde insanlar, altlarından alev geldikce oyle feryat ediyorlar ki, dunyada onların sesini duyan her canlı olurdu.

B'en: — Bunların sucu nedir? dedim. Yanımdakiler bana sen yuru, yuru dediler. Yuruduk... Suyu kan renginde bir nehir... İcinde bir adam yuzuyor, yuzuyor, ırmağın kenarına geliyor. Kenarda yanında bircok taş toplanmış bir adam... Yuzen adamın ağzına bu- taşı koyuyor. Adam gidiyor, o taşı yutuyor ve yuzerek geri geliyor. Bu şekil azap devam edip gidiyor.

Ben:

— Bu nasıl şeydir? dedim. Bana sen yuru, yuru dediler. Yuruduk... İlerde cirkin bir adam... Bir ateş yakmış, yaktığı ateşin etrafında durmadan dolaşıyor, hayret etmiştim bu adamın haline.

— Bu ne yapıyor boyle? dedim. Bana:

— Sen yuru, dediler.

Bir muddet daha gittik, icinde ceşitli ciceklerin bulunduğu bir bahce gordum, icinde uzun mu uzun boylu bir adam, oyle ki boyunun uzunluğu goklere doğru yukselmişti. Adamın etrafında ise toplu halde kalabalık cocuklar vardı.

— Boyle uzun-boylu bir adam ve bu kadar cok cocuk gormemiştim. Bu adam kim ve yanındaki cocuklar kimlerdir? diye sordum.

Bana yine:

— Sen yuru, yuru, dediler.

Yurumeye devam ediyorduk. Buyuk bir ormana vardık. O kadar buyuk orman daha gormemiştim.

Yanımdakiler:

—Buraya gir, dediler.

Beraber girdik. Biraz ilerde altın - gumuşten yapılmış muazzam bir şehir gorundu. Şehrin kapısını vurdular. Kapı acıldı, iceri girdik, icerde bizi bir takım insanlar karşıladı. Vucutlarının bir yuzu gayet guzel, bir yuzu ise cok cirkindi. Yanımdakiler onlara, oradan akmakta olan nehri gostererek:

— Şu nehre girin, dediler.

Onlar nehre girdiler geri cıktılar. Vucutlarındaki o cirkinlikten hic eser kalmamıştı...

Yanımdakiler bana:

— Burası Adn Cennetidir... Senin yerin burasıdır, dediler. Başımı kaldırıp baktığımda cok guzel bir koşk gordum. Onlara, beni bırakın da yerime gireyim dedim... Kabul etmeyip şimdi olmaz, ileride geleceksin, dediler. Ben onlara kim olduklarını sordum. Allah tarafından gonderilmiş melekler olduklarını soylediler. Bu gorduklerimiz acaip şeylerin ne olduğunu sordum. Şoyle anlattılar:

Birincisi, kafası taşla ezilen adam; Kur'an oğrenip onunla amel etmeyen ve uykuyu farz namaza tercih eden kimsedir. Yarın kıyamette boyle azap gorecek. İkincisi, kÂnca ile yuzu parcalanan kimse ise; yalan soyleyerek, halkı biribirine duşuren kimsedir, oyle azap gorecek... Ucuncusu, yani fırında azap gorenler, zina eden erkek ve kadınlardır... Dorduncusu, yani kan renginde ırmakta yuzen ise; faiz yiyendir... Ateşin etrafında dolaşan beşincisi ise Cehennem zebanisi MÂlik'tir... Altıncısı, bahcedeki uzun boylu adam, ibrahim aleyhisselam... Etrafındaki cocuklar da İslûm olarak doğan ve İslÂm olarak olen cocuklardır... Peygamberimiz buraya gelince, Eshab:

— Ya Rasûlallah muşriklerin cocukları da dahil mi? diye sordular.

Peygamber Efendimiz:

— Evet! buyurdu.

Vucutlarının yarı yeri cirkin yarısı guzel kimseler ise, hem gunah işleyip hem de iyilik eden, fakat iyilikleri kotuluklerine galebe calan kimselerdir, diye anlattılar, buyurdu.

alıntı Hz Muhammedin Ruyası

Peygamberimizin mujde ve umut dolu ruyalarından biri.
Efendimiz (SAV) buyuruyor:

Dun gece acayip bir ruya gordum: Olum meleği ummetimden birinin canını almaya geldi ana-babasına iyiliği onu cevirdi.

Ummetimden birini kabir azabı ona acılmışken gordum. Abdesti geldi onu bundan kurtardı.

Yine birini şeytan korkutuyordu zikri geldi aralarına engel oldu.

Ummetimden birini gordum; susuzluktan dili dışarı cıkmış havza ne zaman gelse men ediliyordu. Orucu geldi onu suladı.

Ummetimden birini gordum; azap melekleri korkutuyordu. Namazı geldi ellerinden kurtardı.

Ummetinden birini gordum; nebiler halka halka oturmuşlardı. Onlara yaklaşmak isteyince kovuluyordu. Gusul abdesti geldi elinden tuttu. Onu benim yanıma oturttu.

Yine ummetimden birini gordum; onun arkası sağı solu ustu altı karanlık idi. O ise şaşkın halde idi. Haccı ve umresi geldi onu karanlıklardan cıkardı nura girdirdi.

Ummetimden birini gordum; muminlerle konuşuyor fakat muminler onunla konuşmuyorlardı. Sıla-i rahim (akrabalarıyla ilgilenmesi) geldi "Ey muminlerin topluluğu! Onunla konuşun" dedi. Konuştular.

Ummetimden birini gordum; ateşin hucumunda kalmıştı. Alev yuzunden eline geliyordu. Sadakası geldi; yuzune perde başına golge oldu.

Ummetimden birini gordum; cehennem melekleri onu yakalamış. Emr-i bil-maruf nehy-i anil-munker (iyiliği emretmesi kotulukten sakındırması) onu ellerinden kurtardı. Onu rahmet meleklerinin yanına dahil etti.

Ummetimden birini gordum; dizleri uzerine oturmuş onunla Allah arasında hicap var. Guzel ahlakı geldi elinden tuttu onu Allahın huzuruna girdirdi.

Ummetimden birini gordum; sayfası sola uctu. Allah korkusu (ve Allahı sevmesi) geldi sayfasını yakalayıp sağ tarafa getirdi.

Ummetimden birini gordum; mizanı hafif geliyordu. Cok calışması geldi ağırlaştırdı.

Ummetimden birini gordum; cehennemin kıyısında duruyordu. Takva ile hareket etmesi geldi onu kurtardı biraz gecti.

Ummetimden birini gordum; cehenneme atıldı. Allah icin dokulen gozyaşları geldi onu oradan cıkardı.

Ummetimden birini Sıratta dururken gordum; hurma dalının titremesi gibi titriyordu. Allaha olan husn-u zannı (Allahı unutmaması ve Allahı terk etmemesi) geldi titremesi durdu. Biraz gecti.

Ummetimden birini bazen surunuyor bazen emekliyor bazen takılıyor gordum; bana olan salavatı geldi. Elinden tuttu onu kaldırdı Sıratı gecti.

Ummetimden birini cennetin kapısına kadar gelmiş gordum; kapı icten kapanıyordu. La ilahe illallah şehadeti geldi kapılar acıldı onu cennete girdirdi.

alıntı