Peygamber Efendimizin yaşadığı cevre

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) Doğduğu Yaşadığı Cevre

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Arap yarımadasının Hicaz bolgesinde, Mekke şehrinde doğdu. O'nun hayĂ‚tını ve insanlık tĂ‚rihinde yaptığı buyuk inkılĂ‚bı kavrayabilmek icin, yaşadığı asırda Arabistan'ın genel durumunun ve Arapların yaşayışlarının, ana hatları ile de olsa, bilinmesinde fayda vardır.

İslĂ‚miyet'ten once Araplar, henuz millet hĂ‚line gelemedikleri icin; kabîleler hĂ‚linde yaşıyorlardı. Her kabîle, diğerlerinden ayrı bir devlet gibiydi. Kabîle başkanına "Şeyh" deniyordu. Hicaz ve Yemen bolgelerinde bazı şehirler kurulmuşsa da, genellikle collerde cadır ve gocebe hayĂ‚tı geciriyorlardı. Hicaz bolgesinde uc onemli şehir, Mekke, Yesrib (Medine) ve TĂ‚if'ti.


Kabîleler arasında kan davası ve sınır anlaşmazlıkları gibi sebepler yuzunden savaş eksik olmazdı. Yalnızca yılın dort ayında (Muharrem, Recep, Zilka'de ve Zilhicce aylarında) savaşmazlardı. Bu aylara "haram aylar denir. Bu aylarda, butun kabîleler guvenlik icinde seyĂ‚hat edebildikleri icin, genellikle buyuk panayırlar bu aylarda kurulurdu. Mekke'nin hĂ‚kimi, KĂ‚be ve civĂ‚rındaki putların koruyucusu oldukları icin Kureyş kabîlesi, diğer butun kabîlelerden saygı gorurdu. Bu sebeple Kureyşliler, senenin her mevsiminde diledikleri yere seyĂ‚hat edebiliyorlardı.


Hicaz bolgesindeki panayırların en onemlileri, Mekke civĂ‚rında kurulmakta olan Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz panayırlarıydı. Bu panayırlara ulkenin dort bir yanından akın akın gelenler arasında satıcılar, şĂ‚irler, hatipler, falcılar ve ceşitli dinlere mensup kimseler de bulunuyordu. TĂ‚if'le Nahle arasında kurulmakta olan Ukaz panayırında, şiir yarışmaları yapılır; beğenilip derece alan şiirler, KĂ‚be'nin duvarlarına asılırdı.

Peygamberimizin doğduğu ortam
Muslumanlıktan once, Arapların coğunluğu putperestti. Yapmış oldukları bir takım heykellere ilĂ‚h diye tapıyorlardı. En onemli putlar, Hubel, LĂ‚t, MenĂ‚t, UzzĂ‚, Vedd, Suva', Yeğûs, Yeûk ve Nesr adlarını taşıyanlardı. Mekke'de KĂ‚be ve civĂ‚rına 360 kadar put yerleştirilmişti. Her kĂ‚bîlenin ayrı bir putu, her putun ozel bir ziyĂ‚ret gunu vardı. Boylece yılın her gununde putlarını ziyĂ‚rete gelenlerle dolup taşan Mekke, bir ticĂ‚ret merkezi olduğu kadar, putperestliğin de merkezi hĂ‚line gelmiş bulunuyordu.

Arabistan'da putperestlerden başka, Mûsevî, Hıristiyan, Mecusî (ateşe tapan) ve SĂ‚biî dinlerine mensup kimseler de vardı. Bunlardan başka, cok az sayıda, Hz. İbrahim'in tebliğinden o devre ulaşan dinî esasları benimsemiş tek Tanrı inancında olan "Hanîf"ler vardı. Nevfel oğlu Varaka, Cahş oğlu Abdullah, Huveyris oğlu Osman ve SĂ‚ide oğlu Kuss bunlardandı.

İslĂ‚miyetten once Araplar arasında okuyup yazma bilenlerin sayısı son derece azdı. Comertlik, konukseverlik, sozde durma, duşmanları bile olsa kendilerine sığınanları koruma, cesĂ‚ret.. gibi bazı iyi ozellikleri yanında, soygunculuk, faizcilik, zenginleri ustun, fakirleri hor gorme, icki ve kumar duşkunluğu, kabilecilik gayreti ile kan dokme gibi son derece cirkin Ă‚detleri de vardı. Ozellikle kole ve kadınlara hic değer vermezlerdi. Kadınlar, olen kocasından, babasından ve diğer yakınlarından mirĂ‚s alamadıkları gibi, kendileri mirĂ‚s malları arasında, mirĂ‚scılara kalırdı. Erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebilirlerdi. Bazı kimseler kız cocuklarını diri diri kumlara gomecek derecede vahşet gostermişlerdi.

İslĂ‚miyetin doğuşu sırasında yalnız Araplar ve Arabistan değil, butun dunya, haksızlık, sefĂ‚hat ve cehĂ‚letin karanlığı icindeydi. Maddî ve rûhî sıkıntılar icinde bunalmış olan insanlık, bir onder, bir kurtarıcı beklemekteydi.
kaynak: dinibil.com