Hazret-i Omer (r.a), hilĂ‚feti zemĂ‚nında, rûm pĂ‚dişĂ‚hına adam gonderip, dîne da'vet eyledi. Rûm pĂ‚dişĂ‚hı da kıymetli hediyyeler ile elci gonderdi. Elci Medîne-i munevvereye geldi. Hediyyesini alıp, hazret-i Omer (r.a) ile buluşulduğu mahalde, hazret-i Omer, bir kadıncağızın dıvĂ‚rını yapıyor idi. O hĂ‚lde iken, haber verdiler ki,
-Rûm pĂ‚dişĂ‚hının elcisi geldi. Emriniz nedir.
Buyurdular ki,
-Ssoyleyin, gelsin. Ellerinizi yıkayıp, bir yerde otursanız, olmaz mı, dediler. RĂ‚zı olmadı. Ne yapsınlar. Elciyi cağırıp, hazret-i Omer ile buluşdurdular.
Elci, hazret-i Omeri bu hÂlde gorup, dedi ki,
-Arab pĂ‚dişĂ‚hı bu mudur. Eğer boyle olduğunu bilseydim, gelmezdim. Rûm pĂ‚dişĂ‚hı da beni buraya gondermezdi.
Hazret-i Omer iki mubĂ‚rek parmaklarıyla işĂ‚ret edip, buyurdular ki,
-Eğer gondermeseydi, onun iki gozunu cıkarırdım.
TĂ‚rîh yazdılar ki, meğer hazret-i Omer boyle işĂ‚ret etdiği gibi, rûm pĂ‚dişĂ‚hı oturduğu yerde iki balcıklı parmak gelip, iki gozunu cıkardı. HattĂ‚ parmaklarının balcığı iki gozunun uzerinde yapışıp kaldı. Her ne kadar uğraşdılar ise de, gidermek mumkin olmadı. Bir zemĂ‚ndan sonra elci, izin alıp, rûm pĂ‚dişĂ‚hına geldiğinde, gordu ki, iki gozu de amĂ‚ olmuş. Sebebini suĂ‚l eyledi. AhvĂ‚li anlatdılar. Ta'accub edip, o da hazret-i Omer ile gecen ahvĂ‚li bunlara bildirdi.
Ba'zı rivĂ‚yetlerde, rûm pĂ‚dişĂ‚hının elcisi geldiği vakt, EshĂ‚b-ı guzîn hazret-i Omerin (ra) yanında otururlar idi. Hazret-i Omer, hurma lifinden bir gomlek giymiş, dokuz yerinden yamanmış idi. AcabĂ‚, sultĂ‚nım, mubĂ‚rek arkanıza bir kaftan alsanız cĂ‚iz olmaz mı, dediklerinde, hemen hazret-i Omer (ra) gadaba gelip, dedi ki:
-DahĂ‚ bu iitibĂ‚r gormek arzûsundan kurtulmadınız mı. Dîn-i islĂ‚mda kudreti boyle mi fehm etdiniz. Bize dîn-i islĂ‚mın şerefi yetmez mi. Dîn-i islĂ‚mdan efdal ve eşref bir nesne varmıdır ki, ona i'tibĂ‚r edersiniz. Bu se'Ă‚det ve bu devlet ki, Hak subhĂ‚nehu ve teĂ‚lĂ‚ hazretleri bize ihsĂ‚n eylemişdir. Kime muyesser olmuşdur ki, dîn-i islĂ‚m tĂ‚cını başımıza koydu. Şer'ı şerîfi Muhammedî elbisesini arkamıza giydirdi. Kalbimizi kelime-i şehĂ‚det ile munevver eyledi. Allah, Allah! Dîn-i islĂ‚m kadrini bilmemişsiniz. Ancak kendinizi halka libĂ‚s ile mi gostermek istersiniz.
O şeklde gadaba geldi ki, belki kimse oyle gadaba gelmemişdir. Soyliyenler pişmĂ‚n olup, artık, cevĂ‚ba kĂ‚dir olmayıp, başlarını aşağıya eğip, sukût eylediler. Şimdi, bizim sultĂ‚nlarımız bu hĂ‚l ile dunyĂ‚da gecinip, asla i'tibĂ‚r etmeyince, bize de lĂ‚yık olan budur ki, onların yolunu gozetip, kıyĂ‚met gununde, Allahu teĂ‚lĂ‚nın huzûruna ve Habîbullahın (sav) huzûruna vardıkda mahcûb olmayalım.
Kaynak: Menakıb-i Cihar Yar-i Guzin
__________________