RĂ‚bia-tul Adeviyye biraz buyumuştu. Annesi ve babası vefĂ‚t etti. Ustelik, Basra'da kıtlık ve fevkalĂ‚de pahalılık vardı. Bu hengĂ‚mede RĂ‚bia'nın ablaları dağıldılar. Kimsesiz kalan RĂ‚bia'yı zĂ‚lim bir kimse yakaladı ve hizmetci olarak iş gordurdu. Sonra da kole olarak altı gumuş karşılığı bir ihtiyara sattı. O ihtiyarın hizmetcisi olarak, gosterilen zor işleri sabırla yapmaya calışıyordu. Cok sıkıntılı gunler gecirdi. Cok zahmetler cekti, fakat isyĂ‚n etmedi. Allahu teĂ‚lĂ‚nın takdirine rĂ‚zı oldu. Edebi fevkalĂ‚de idi.
Bir gun karşısına bir nĂ‚mahrem, yabancı cıktı. Ondan sakınayım diye hızla giderken duşup kolu kırıldı. Acz ve kırıklık icinde, mahzûn olmuş bir kalb ile Allahu teĂ‚lĂ‚ya yalvardı.

"YĂ‚ Rabbî! Garib ve kimsesizim. Yetim ve oksuzum. Kole edildim. Bir de kolum kırıldı. LĂ‚kin ben bunların hic birine uzulmuyor, yalnız senin rızĂ‚nı istiyorum. Benden rĂ‚zı olup olmadığını da bilmiyorum" dedi.
Bu sırada bir ses duydu.

"Uzulme, sen Ă‚hirette meleklerin bile imreneceği bir makamda bulunacaksın." diyordu.
RĂ‚bia tekrar efendisinin evine dondu. Gunluk hizmetleri yerine getirir, akşama kadar ayakta dururdu. Bununla beraber her gun oruclu olur, geceleri de Allahu teĂ‚lĂ‚ya ibĂ‚det ve tĂ‚atle gecirirdi. Bir gece efendisi uyandığında RĂ‚bia'nın odasından sesler geldiğini işitti. Pencereden bakınca, RĂ‚bia'nın, secde ettiğini, Allahu teĂ‚lĂ‚ya şoyle yalvardığını duydu. Diyordu ki:
"Ey Rabbim! Benim arzumun senin emrine uymak olduğunu biliyorsun. Benim saĂ‚detim senin huzûrunda bulunmaktır. Eğer elimden gelse, sana ibĂ‚detten, bir Ă‚n geri kalmam. Fakat ev sĂ‚hibimin hizmetinde bulunduğum icin ona hizmet ediyorum ve sana gereği gibi ibĂ‚det edemiyorum..."
Ev sĂ‚hibi, bunları duydu. Ayrıca, RĂ‚bia'nın başı ustunde bir kandil bulunduğunu, kandilin bir yere asılı olmadan havada durduğunu, odanın o kandilin nûru ile aydınlandığını gordu ve hayretten dona kaldı.

"Artık RĂ‚bia kole olamaz!" diyordu.
Sabaha kadar uyuyamadı. Sabah olunca hemen RĂ‚bia'yı cağırdı ve dedi ki:

"Artık serbestsin. Dilediğini yap. Ama burada kalırsan ben sana hizmet ederim."

RÂbia;

"Gideyim." dedi.

Oradan ayrılıp kucuk bir eve yerleşti. Butun vakitlerini ibĂ‚detle gecirir, bir gun ve gecesinde bin rekat namaz kılardı. Kefenini dĂ‚imĂ‚ yanında taşır, namaz kılacağı zaman onu serer, uzerine secde ederdi. Kefeni yanında olmadan gezdiğini, kefenini beraberine almadan konuştuğunu kimse gormedi. SufyĂ‚n-ı Sevrî ve Hasan-ı Basrî, ondan feyz alırlardı.
__________________