Sehî Bey’in Heşt Behiş’te naklettiğine gore, devrin meşhur mutefekkir ve muderrislerin den Molla Lutfi Efendi ile Sultan FĂ‚tih hazretleri arasında şoyle bir hĂ‚dise cereyan eder:FĂ‚tih Sultan Mehmed HĂ‚n’ın hĂ‚fız-ı kutub’u, yani kutuphĂ‚necisi olan Molla Lutfi, pĂ‚dişahla sohbetlerde bulunur, hatta işi şakalaşmaya kadar vardırırmış. Bir gun Sultan Mehmed HĂ‚n kutuphĂ‚neden bir kitap istemiş. İstediği kitap yuksekte olduğu icin Molla Lutfi’nin eli yetişmemiş. O sırada yerde duran bir mermer parcasının ustune basarak kitaba uzanmak isteyen Molla Lutfi’ye Hz. FĂ‚tih, — Hele neyledin? Ol taş, ÎsĂ‚ aleyhisselĂ‚mın uzerinde doğduğu taştır! diyerek mĂ‚ni olmuş. Neyse bir şekilde kitabına kavuşan Sultan, tetebbua dalmışken, Molla Lutfi’nin aklına muzipce bir mukabelede bulunmak fikri gelmiş. Kitapların ustune ortulmuş ve guvelerin delik-deşik ettiği bir bez parcasını, buyuk bir edep ve saygı ile eğilerek alıp, SultĂ‚n’ın dizinin uzerine, i‘zaz ve ikrĂ‚m uslûbunda koymuş... Tabiî pĂ‚dişĂ‚hın aksulameli (reaksiyonu) gecikmemiş. Bu kirli necis bezi neden uzerine koyduğunu sormuş hiddetle. Molla Lutfi’nin cevabı şoyle olmuş: — Devletlu pĂ‚dişahım, neye bî-huzur (huzursuz) olursuz? Bu bez, İsĂ‚ Peygamber’in beşiğinin bezidir.Sehî Bey sozlerine, Molla Lutfi’nin pĂ‚dişĂ‚hın huzurunda yaptığı bu nevi latîfe ve nuktelerin sayılamayacak kadar cok olduğunu da ilĂ‚ve eder. Gayet tabii ki, tarihe mĂ‚l olmuş şahsiyetler de bizim gibi yer-icer, bizim gibi guler-ağlar, yaptıkları hatalardan dolayı pişman olup geceler boyu kendilerini muhasebe ve murĂ‚kabeye cekerler. Yerinde ve zamanında latîfeler de yapar, yapılanlara mukabele de ederler. Cunku onlar da etten-kemikten muteşekkil, aynı hislere sahip birer insan.Demek ki Hz. FĂ‚tih’in de, o otoriter yuzunun gerisinde bu ceşit şaka ve nukteleri kaldıran, zekĂ‚ pırıltılarına musĂ‚maha ile bakan bir başka yuzu vardı.
__________________