Bir gun annesi tarladan kaldırdığı buğdayları, biriyle Ubeydullah-ı AhrĂ‚r'a gonderdi. Ubeydullah-ı AhrĂ‚r buğdayları ambara koymakla meşgûlken, buğdayları getiren kimse, boş cuvallarını alıp gitti. Nereye gittiği ve hangi yoldan gittiği belli değildi. Ubeydullah-ı AhrĂ‚r o anda neden bu zavallı ve garib kimseden duĂ‚ almadığına uzuldu. İcine garib bir ızdırap coktu.

Buğdayı olduğu gibi bırakıp koşarak o kimsenin peşine duştu. Yanına vararak tevĂ‚zu ile kendisine duĂ‚ etmesini istedi ve;

-Beni gonlunuze alın. HĂ‚lime biraz inĂ‚yet nazarıyla bakın. Belki duĂ‚nız ve himmetiniz bereketiyle Allahu teĂ‚lĂ‚ beni bağışlar, merhĂ‚met eder de yolum acılır, dedi.

Onun yuzune şaşkın ve hayret dolu ifĂ‚delerle bakan zĂ‚t;

-Zannediyorum ki Turk şeyhlerinin soyledikleri; "Her geleni Hızır bil, her geceyi Kadir bil" sozune gore hareket ediyorsun. Fakat ben hicbir ozelliği olmayan kendi hĂ‚line yaşayan bir kimseyim. Elimi yuzumu bile lĂ‚yıkı ile yıkamayı bilmem. Senin istediğin şeyden ben haberdĂ‚r değilim. O bende yoktur." dedi.

Ubeydullah-ıAhrĂ‚r duĂ‚ etmesi icin yalvarmaya devĂ‚m etti. O kimse, Ubeydullah-ı AhrĂ‚r'ın yalvarışına dayanamayarak ellerini kaldırdı ve;

-Allahu teĂ‚lĂ‚ senin kalb gozunu acsın, diye duĂ‚ etti. Bu duĂ‚ bereketiyle Ubeydullah-ı AhrĂ‚r'ın kalbinde acılmalar oldu.
__________________