Hazret-i İbrĂ‚him aleyhisselĂ‚m kavmine bir peygamber olarak gonderildiğinde, onların puta tapıcı dinî telakkilerine karşı cıkmış ve onlerinde eğildikleri putların işe yaramaz birer taş, metal ve ağac yığını olduklarını anlatmıştı. Onlar ise buna itiraz edip durmuşlardı. Bunun uzerine İbrĂ‚him aleyhisselĂ‚m, kavminin zihnini ve vicdĂ‚nını harekete gecirmek ve onları uyandırmak yoluna başvurmuştu. Ve gunun birinde şehir halkı mesîreye cıkmışken, tapınaktaki butun putları kırıp, baltayı da en buyuklerinin boynuna asmış; onlar donup, bu durumu gorunce de şaşırıp kalmışlardı. Şimdi hĂ‚disenin gerisini Kur'Ă‚n-ı Kerim'den tĂ‚kip edelim:
Mesîreden donen halk;
'' Bunu ilahlarımıza kim yaptı? Muhakkak o zĂ‚limlerden biridir, dediler. (Bir kısmı da)
'Bunları diline dolayan bir genc duyduk; kendisine İbrĂ‚him denilirmiş' dediler. 'O halde, dediler, onu hemen insanların gozu onune getirin. Belki şĂ‚hitlik ederler.'
Sonra da sordular:
' Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrĂ‚him?
İbrahim aleyhisselĂ‚m cevap verdi:
' Belki de bu işi, şu buyukleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa!..
Bunun uzerine kendi nefislerine (vicdanlarına) donduler (yani kendi kendilerine),
' Doğrusu siz, hakikaten zĂ‚limlerin ta kendilerisiniz! dediler.
Sonra tekrar (eski) kafalarına donduler (ve Hz. İbrĂ‚him'e),
' Sen bunların konuşmadığını pekĂ‚lĂ‚ biliyorsun, dediler.
İbrĂ‚him aleyhisselĂ‚m da,
' Oyleyse, dedi, AllĂ‚h'ı bırakıp da, hicbir şekilde size ne fayda ne de zarar verebilen bir şeye hĂ‚lĂ‚ tapacak mısınız? Size de, AllĂ‚h'ı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeylere de yuf olsun! Siz hĂ‚lĂ‚ akıllanmayacak mısınız?
Aralarından bir kısmı,
' Eğer bir iş yapacaksanız, yakın onu da ilahlarınıza yardım edin! dediler.
(Hz. İbrĂ‚him'in kavmi bu teklifi kabul ederek, onu yakmak icin buyuk bir ateş hazırladı!.. Ve eli-kolu bağlı olarak ateşe attılar! İbrĂ‚him aleyhisselĂ‚m ise, 'Bana AllĂ‚h'ın sahip cıkması yeter; o, ne guzel bir sahip' diyerek AllĂ‚h'a sığınıyordu.)
'Biz, 'Ey ateş! İbrĂ‚him icin serin ve selĂ‚met ol!' dedik.' Yani CenĂ‚b-ı Hak, ateşten sıcaklık ve yakıcılık tabiatını gideriverdi.
Âyet-i kerimede gecen 'Bunun uzerine kendi nefslerine donduler' ifadesindeki nefs, vicdan demektir. Zira bu doğrudan bildiğimiz hevĂ‚ ve hevesi ifade eden nefs değil; doğru ve yanlışı, hakkı ve bĂ‚tılı, adĂ‚let ve zulmu biribirinden ayıran temel insĂ‚nî olcu olan vicdanı ifade eder. Nitekim bu hĂ‚disede Hz. İbrahim'in kavmi, bir an icin bir taş yığını olan bir putun eline baltayı alıp diğer putları kıramayacağını anlamış, hakikatin ta kendisiyle karşı karşıya gelmişti. Ne var ki, o bir anlık derûnî muhĂ‚sebe, akletme ve gerceği kabul etmenin tesirinden kurtulup, tekrar eski kafalarına donmuşler; ustelik de putların dile gelip konuşmayacaklarını itiraf etmek zorunda kaldıktan sonra.
Bu durumda Hz. İbrahim gayet haklı olarak 'Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza!' demekte, hemen ardından da, 'Siz hĂ‚lĂ‚ akıllanmayacak mısınız?' diye sormaktadır...
Evet soru bu: 'Siz hĂ‚lĂ‚ akıllanmayacak mısınız?'
CenĂ‚b-ı Hakk'tan dileğimiz; verdiği akıl nimetini, kendi yolunda, rızĂ‚sına muvĂ‚fık şekilde kullanmayı nasip eylesin. Âmîn...
Kaynak:Fazilet Takvimi, 28-29 Eylul 2001
__________________