Evrimcilerin Molekuler Evrim Cıkmazı ile İlgili İtirafları
Evrim teorisi aslında daha ilk aşamada, yani yeryuzundeki ilk canlı yaşamın nasıl ortaya cıktığı sorusunda cevapsız kalmaktadır. Evrim, bu soru karşısında canlılığın tesadufler sonucunda meydana gelen bir hucreyle başladığını iddia eder. Senaryoya gore, bundan dort milyar yıl once, ilkel dunya atmosferinde birtakım cansız kimyasal maddeler tepkimeye girmiş, yıldırımların, sarsıntıların etkisiyle karışmış ve ilk canlı hucre ortaya cıkmıştır.
Bu senaryonun gercek olması imkansızdır, cunku hayat tesadufi bir şekilde oluşamayacak kadar komplekstir. En basit bir canlının bile birlikte calışan milyonlarca parcası vardır ve bunların her birine organizmanın ana fonksiyonlarının işlemesi icin gereksinim vardır. Evrimci bir bilim adamı olan W. H. Thorpe, "Canlı hucrelerinin en basitinin sahip olduğu mekanizma bile, insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı, hatta hayal ettiği butun makinelerden cok daha komplekstir." (W.R. Bird, The Origin of Species Revisited, Nashville, Thomas Nelson Co., 1991, s.298-99) diyerek bu kompleksliği kabul eder. Bu son derece kompleks sistemin parcalarının, doğru zamanda, doğru yerde, birden bire oluşma ve birbirleriyle şans eseri uyum gostermiş olma ihtimalleri kesinlikle yoktur.
Bu kompleks sistemin Darwinizm'in iddia ettiği gibi, kademe kademe gelişmiş olması da imkansızdır, cunku sistem ancak tum parcalarıyla eksiksiz olarak var olduğu zaman calışır, daha ilkel "kademe"lerde hicbir işe yaramaz. Nitekim cansız maddelerin biraraya gelerek canlılığı oluşturabilecekleri iddiası, bugune kadar hicbir deney ya da gozlem tarafından doğrulanmamış bilim dışı bir iddiadır. Aksine butun bilimsel bulgular hayatın sadece hayattan geldiğini gostermiştir. Her canlı hucre bir başka canlı hucrenin coğalmasıyla oluşur. Dunya uzerinde hic kimse, en gelişmiş laboratuvarlarda dahi, cansız kimyasal maddeleri biraraya getirip canlı bir hucre yapmayı başaramamıştır.
Evrim teorisi ise, insan aklı, bilgisi ve teknolojisi sonucunda bile elde edilemeyen canlı hucresinin, ilkel dunya koşullarında rastlantılarla doğduğu iddiasındadır.
Ancak bu iddianın ne derece anlamsız olduğu, yine evrimcilerin kendi itiraflarıyla karşımıza cıkmaktadır. Bircok evrimci hayatın tesaduflerle, cansız maddelerden ortaya cıktığı iddiasının imkansızlığını bazı benzetmelerle şoyle itiraf etmişlerdir:
Prof. Fred Hoyle:
Fred Hoyle'un cansız maddelerden hayatın kendi kendine oluşmasının imkansızlığını acıkladığı kitabı; "The Intelligent Universe (Akıllı Evren)". Butun evreni kaplayan bir hurda yığını olduğunu varsayın. Ve bu hurda yığınının icinde Boeing 747'ye ait parcalar ve elektrik devreleri karışık ve birbirinden bağımsız olarak bulunsun. Bu hurda yığınına bir kasırga isabet etsin. Bu kasırganın ardından tum parcaları biraraya gelmiş ucuşa hazır bir Boeing 747 cıkabilir mi? (Fred Hoyle, The Intelligent Universe, Dorling Kindersley Limited, 1983, s. 19)
Rubik kubunu uzaktan tanıyan bir kimse bile kubun yuzlerini rastgele oynatan bir korun cozum elde edemeyeceğini kabul edecektir. Şimdi sırası bozulmuş Rubik kuplu 1050 kor insan bulunduğunu ve hepsinin aynı anda cozulmuş şekle ulaşmaları olasılığını hayal etmeye calışın. Artık hayatın bağlı olduğu bircok polimerden sadece bir tanesinin rastgele yer değiştirmesi fırsatına sahipsiniz. Sadece bio-polimerlerin değil aynı zamanda programlanmış bir hucrenin calışması da ilkel organik corbada rastgele oluşamazdı. Hayat acıkcası kozmik bir fenomen olmalı. (Sir Fred Hoyle, "The Big Bang in Astronomy", New Scientist, vol. 92 (19 Kasım 1981), s. 526-527)
Eğer maddenin, organik (cansız) sistemleri hayata doğru iten bir temel prensibi olsaydı bunun varlığının laboratuvarda kolaylıkla kanıtlanabilir olması gerekirdi. İlkel corbayı temsil etmek uzere, orneğin bir yuzme havuzunu ele alın. Bunu biyolojik olmayan ozellikteki kimyasallarla istediğiniz gibi doldurun. İstediğiniz gazı uzerine pompalayın veya arasından isterseniz hoşunuza giden herhangi bir ceşitte radyasyon verin. Deneyin bir sene surmesine izin verin ve o 2.000 enzimden (canlı hucreler tarafından uretilen proteinler) kac tanesinin havuzda ortaya cıkacağını gorun. Ben cevabını vereceğim, boylelikle deneyi yapmanın zaman, zorluk ve masrafından kurtulmuş olursunuz. Muhtemelen aminoasitlerden ve diğer basit organik kimyasallardan oluşan, kahverengimsi camurdan başka hicbir şey bulamayacaksınız. Bu iddiadan bu kadar emin nasıl olabilirim? Eğer tam tersi olacak olsaydı, bu deney şimdiye kadar coktan yapılmış olurdu ve eğer yapılsaydı dunya capında cok iyi bilinip unlu olurdu. Bunun maliyeti ise Ay'a bir adamı yerleştirmeyle karşılaştırıldığında cok onemsiz kalacaktır. (Sir Fred Hoyle, The Intelligent Universe, New York: Holt, Rinehart and Winston, 1983, s. 20-21)
Prof. Fred Hoyle ve Chandra Wickramansinghe (Wickramansinghe Cardiff Universitesi'nde, Uygulamalı Matematik ve Astronomi profesorudur):
... Hayat tesadufi bir başlangıca sahip olamaz. Evrende var olan butun maymunları birer daktilonun başına oturtsanız ve bu maymunlar rastgele daktilonun tuşlarına bassalar, bu maymunlardan birinin bile Shakespear'in bir calışmasını oluşturmaları kesinlikle imkansızdır. Hatta pratikte yanlış denemelerin konması icin gereken cop kutularının yetmemesi sebebinden dolayı da bu imkansızdır. Aynısı canlı maddeler icin de doğrudur. Hayatın cansız maddeden kendi kendine oluşma olasılığı icin 1 sayısının yanına 40.000 sıfır koyun. İşte hayatın cansız maddeden kendi kendine oluşma olasılığı bu sayıda bir ihtimaldir? Eğer insan, sosyal inanclardan dolayı veya "bilimin evrime inanması gerekir" şeklindeki eğitiminden dolayı on yargılı hale gelmemişse bu basit hesap Darwin'i ve tum teoriyi gommek icin yeteri derecede olanaksız bir sayıdır. Ne bu gezegende ne de bir başkasında, hicbir ilkel corba yoktu ve eğer hayatın başlangıcı rastgele değilse, o zaman belli bir amaca yonelik bir aklın urunu olmalıdır. (Sir Fred Hoyle-Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, New York: Simon and Schuster, 1984, s. 148)
Prof. Malcolm Dixon
(Biyokimyacı):
Enzim sistemi her dakika tam vardiya calışan kimyagerlerin yapamadığını yapıyor? Kimse doğal olarak oluşan enzimlerin yuzlerce arkadaşı ile beraber şans eseri kendi kendilerini fark ettiğini ciddi olarak duşunebilir mi? Enzimler ve enzim sistemleri aynı genetik mekanizmalar gibi mihenk taşlarıdır. Daha ileri araştırmalar yapıldığında daha iyi detaylanmış tasarımı acığa cıkarır.(Michael Pitman, Adam and Evolution, 1986, s. 144)
Michael Pitman
(Unlu biyokimyacı. Enzimlerin tesadufen oluşamayacak kadar kompleks bir yapıya sahip olduklarını şoyle hesaplıyor):
Bilindiği uzere evrende 1080 kadar atom var ve Big Bang'in patlamasından bu yana 1017 saniye gecti. Yaşamın devam edebilmesi icin de 2000 tane temel enzime ihtiyac var. Bu enzimlerden bir tanesinin bile tesadufen oluşması icin 1020 den daha fazla bir olasılık gerekir. Butun hepsinin tesadufen oluşması icin ise 1040000 ihtimal de bir ihtimal oluşmalıdır. Boyle bir ihtimalin oluşması icin butun evrenin organik bir corba olduğunu duşunsek dahi bu imkansızdır. (Michael Pitman, Adam and Evolution, 1984, s. 148)
Prof. Dr. Ali Demirsoy
(Biyolog, Hacettepe Universitesi):
Ozunde bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak icin olasılık sıfır denecek kadar azdır. Yani canlılık eğer belirli bir dizilimi gerektiriyorsa, bu tum evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir denebilir. Ya da oluşumunda bizim tanımlayamayacağımız doğaustu gucler gorev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilimsel amaca uygun değildir. O zaman birinci varsayımı irdelemek gerekir... Sitokrom-C'nin belli bir aminoasit dizilimini sağlamak, bir maymunun daktiloda hic yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı kadar azdır (maymunun rastgele tuşlara bastığını kabul ederek). (Prof. Dr. Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Meteksan Yayıncılık, Ankara, 1995, Yedinci Baskı, s. 61)
William Stokes
(Amerikalı evrimci jeolog):
Eğer milyarlarca yıl boyunca, milyarlarca gezegenin yuzeyi gerekli aminoasitleri iceren sulu bir konsantre tabakayla dolu olsaydı bile yine (protein) oluşamazdı. (W. R. Bird, The Origin of Species Revisited, Nashville, Thomas Nelson Co., 1991, s. 305)
Andrew Scott
(Evrimci biyolog):
Biraz madde alın, karıştırın, ısıtın ve bekleyin. Bu, hayatın kokeninin modern versiyonudur. Yercekimi, elektromanyetizma, zayıf ve guclu nukleer kuvvetler gibi "temel" gucler gerisini halledecektir... Peki ama bu kolay hikayenin ne kadarı sağlam temellere oturmaktadır ve ne kadarı umuda dayalı spekulasyonlara bağlıdır? Gercekte, ilk kimyasal maddelerden canlı hucrelere kadar giden aşamaların butun mekanizmaları ya tartışma konusudur ya da tamamen karanlık icindedir. (Andrew Scott, "Update on Genesis", New Scientist, vol. 106, 2 Mayıs 1985, s. 30)
Dr. Christian Schwabe
(South Carolina Universitesi Tıp Fakultesi'nden):
Molekuler evrim, evrimsel akrabalıkların ortaya cıkarılması icin neredeyse paleontolojiden daha ustun bir metot olarak kabul edilmeye başlandı. Bir molekuler evrimci olarak bundan gurur duymam gerekirdi. Ama aksine, turlerin duzenli bir gelişme kaydettiğini gostermesi gereken molekuler benzerliklerin pek cok istisnası olması oldukca can sıkıcı gorunuyor. Bu istisnalar o kadar cok ki, gercekte, istisnaların ve tuhaflıkların daha onemli bir mesaj taşıdıklarını duşunuyorum. ([Christian Schwabe, "On the Validity of Molecular Evolution", Trends in Biochemical Sciences, cilt 11, Temmuz 1986]; Tartışmanın Ardından, dipnot-49)
__________________