HACI BEKTAŞ-I VELÎ
Hacı Bektaş-ı Velî’nin hayatı, aslı menkıbelerden ibarettir.
Tarikatı yoktur.
Hz.Yesevî’den Resûlullah kanalından sıyrılmış ALLAH’ın velîlerinden biridir.
Bektaşilik, Şiilik. Bunlardan munezzehtir.
Bunların hepsi aklın almayacağı ve Bektaş-ı Velî hakkındaki hunkÂrın velÂyetnamesinde ki, kimsede olmayan el yazması ve tahrif edilmemiş nushasında yazılıdır.
O nusha da ha bu kucuk satırları karalayandadır.
Hacı Bektaş-ı Velî vefat ediyor.
Yuzu peceli, bir at uzerinde uzun boylu bir zÂt geliyor, Hacı Bektaş’a....
Cenazeyi yıkıyor kefenliyor namazını kılıyor kabre indiriyor
Toprağı atarken:
“YÂ GANÎ! YÂ ALLAH! YÂ HAYY! YÂ ALLAH ! YÂ KAYYUM! YÂ ALLAH! YÂ GAFFÂR! YÂ RAHÎM!” okuyarak mezara ufluyor.
Atına binerek ayrılırken hunkÂra otuz sene hizmet eden Sarı İsmail, atın dizginini tutarak:
“YÂ Erenler! Yıkadığın, namazını kıldırdığın ve defnettiğin ER hakkı icin kimsin, yuzunu ac goreyim!” demiş.
Pecesini kaldırmış...
Sarı İsmail gormuş ki Hacı Bektaş-ı Velî...
DerhÂl yere kapanarak atının sağ ayağını oper.
“Ben sana otuz senedir hizmet ettim. Nasıl tanıyamadım!” der ve ağlamaya başlar.
Bektaşi Velî :
“ER ona derler ki kendi cenazesini kendi yıkar, namazını kıldırır defneder!” diyerek yuzunu orter ve atını surer gider.
Hacı Bektaş-ı Velî bu aklın almadığı hadisede gizlidir.
Aklını başına alarak ona hakaret etmeden bu efsaneyi hÂlletmeye calış!
O zaman Hacı Bektaş-ı Velî’nin kim olduğunu anlarsın.
HAKK’ın emri:
Nefse ait istek ve arzuların zıddı ve aksidir.
Yalan gurultu yapar.
Hakikat sakindir.
Yıldırım, gok gurultusu duyulmadan evvel coktan duşmuştur.
Guneşe arkasını donen, golgesinin peşinden yurur.
Gayb, gorulemeyen değil, gorunmeyendir.
Bu cumleyi bir iki defa okuyup duşunmenizi rica ederim.
Sabır, zilleti izzete tebdil eder bilir misiniz?..
Ruh Âlemini zek kadrosuna sığdırmaya calışmak en buyuk beşer hamakatidir.
Hacı Bektaş-ı Velî evlenmemiştir.
Bu sozu ile evlidir.
Sakal bırakmamıştır.
Hacı Bektaş’ı ruyÂsında gorenlerden bilinir ve kendim de gordum 70 senedenberi hem cok...
Sakalı yoktu.
“Kose değildi ha!..”
Kadın.
Ev.
Harem.
Aile.
ALLAH’ın verdiği en buyuk nimetlerdir.
Dunyada en mukaddes bir ibadet mescididir.
Kadın; ailenin, devletin temeli, evin her turlu ziynetidir,
Kadını sevmek en buyuk ibadetdir.
Bu formul Resûlullah’ın bildirdiği İslamın vahdet ve birlik İlÂhı semboludur.
Erkek, kadının kolesi olursa; kadın erkeğin cariyesi olur.
Erkek, kadının kolesi olmak mecburiyetindedir.
Bu esas aile birliği, Bektaş-ı Velî’nin şu sozunde perdelenmiş acık berrak bir sûretde haykırılmıştır:
“Eline
Diline
Beline
ALLAH’ın emrine gore hakim ol!”
Bu erkeğe hitaptır.
Zira kadın ziynet ve nigmettir.
7 asırdan beri her sene meyve veren bir kara dut ağacı vardır.
Hacı Bektaş-ı Velî ‘nin turbesinde.
Horasan’dan gelme...
Yolun oraya duşerse bu dut ağacından bir parca yaprak ye! Sebebini sorma!
Korkma hayvanlaşmazsın!
Ot yiyenlerden olmazsın!
Bu kara dut icin Hacı Bektaş-ı Velî şoyle demiş:
“Bu ağac dut verdikce bilesiniz Anadolu bizimdir!”.
Hacı Bektaş-ı Velî Nişaburludur.
Lokman-ı Perende’nin talebesidir.
Ahmedi Yesevî’nin Anadolu’ya:
“Bakın! gorun!” diye saldığı ve Âdemiyet hamulesiyle gorunmek hunerine sahip buyuk insan...
Kırk yıl cile ve ibadet hayatı yaşıyor.
Cocukluğunda aklın alamayacağı, oteyi bilmeyenleri sarsacak kendisinden cok keramet zuhur etmiştir.
Bundan oturu hakiki huviyeti hakkında tarihî malûmat yoktur. Tarihlere gore Selcukiler zamanında yaşamıştır.
Aklın alamayacağı hadiselerle yogurulu insanları, nedense tarih icine almıyor veya onlar girmiyor.
Sozlerle resmi şoyledir:
Uzun boy. Kemikli, şişman degil, siyah uzun saclı.
Elmacık kemikleri cıkık.
Gozleri simsiyah.
Sakal yok denecek derecede.
Dudaklarında daima vird ettiği şu:
3 ALLAH, 5 İlÂhî Esma.
“YÂ ALLAH! YÂ ALLAH! YÂ ALLAH! YÂ GANÎ! YÂ HAYY! YÂ KAYYUM! YÂ GAFFÂR! YÂ RAHÎM!”
Başka evradı yok...
DÂr-ı ukbÂya teşriflerinden hemen sonra kendilerine uzun senelerce hizmet etmiş Sarı İsmail’e soyle demişlerdi :
“Eren o dur ki, olmeden olur.
Kendi cenazesini kendi yıkar.
Sen de boyle olmaya gayret et!..”
Bu buyuk soz, kendilerini Anadolu’ya salan Ahmedi Yesevî’nin şu sozunun ifadesidir:
“Hepiniz Bir olun,
Biriniz Pîr olun!..”
Hacı Bektaş-ı Velî buyuk hunkar hocasının sozunu yerine getirmişti...
Anadolu’da Hacılık ve Velîliklerini ÂşıkÂra vuran ve ilÂn eden uc buyuk guneş vardır:
Hacı Bektaş-ı Velî,
Hacı Bayram-ı Velî,
Hacı Şaban-ı Velî.
Bu merkezler Anadolu’nun mÂnevî gucunun menba’larıdır.
Onların ve onların yetiştirdiği buyuklerin mÂnevî kudret ve dualarıyla duruyoruz.
Kabirlerini ziyÂret ediniz!
Orada arşa yukselen pencereler gorebilirsiniz.
Boş taraflarınızı onların haykırdığı “ALLAH” ile doldurunuz!
Ruhaniyet-i Resûlullah ile yıkanınız!
O zaman ne olur, ne kurur, ne yıkılırsınız.
Hacı Bektaş-ı Velî irtihal ettikten sonra yuzu yeşil bir ortu ile kapalı atlı bir zÂt Yassı Hoyuk’e gelir....
Cenazeyi gasleder, namazını kıldırır ve hunkÂr gomuldukten sonra yuzu yeşil ortulu adam cemaate ved eder.
Tekrar atına binip gideceği sırada Sarı İsmail onun yanına sokuldu :
“Namazını kıldığın, yuzunu gorduğun ER hakkı icin soyle bana kimsin Sen?”
Yuzu yeşil ortulu adam Sarı ismail’in yalvarmasına dayanamadı. Yuzundeki ortuyu actı.
Bu, Hacı Bektaş hunkÂrın ta kendisi idi.
Sarı ismail yere kapandı:
“Ah erenler sahi 33 yıldır hizmetindeyim nasıl da tanıyamadım seni. Bağışla!”
HunkÂr, Sarı İsmail’e:
“Eren odur ki olmeden olur, kendi cenazesini yıkar...
Sen de boyle olmaya gayret et!” dedi.
Atını surdu ve gitti...
Şimdi şu iki satırlık anlatılan hadise olmuştur.
Hakikatdır.
Buna bugun boyle şey olmaz diye ısrar edersen hayaldir bu... İnandırmaya calışırsan :
“Sacmalama, hurafelere nereden kapıldın?” diye uzerine hucum ederler.
Bektaş-ı Velî’den sonra halife ve muridleri Âzami bir asır kadar hakiki Bektaş-ı Velî’nin yolunu ahlÂkını terbiye ve buyukluğunu muhafaza edebilmiştir.
Ondan sonra git gide hakiki mahiyetini kaybetmiş, bambaşka bir zumre ortaya cıkmıştır.
Hacı Bektaş-ı Velî’yi kendilerine siper ederek, tamamıyla dinsiz, sapık ve munkir bir kafile olmuşlardır.
Bir kısmı da Hz Ali efendimiz ve Ehl-i Beyt’i utandıracak Âdet ve usullerle ne dinden olduğu belli olmayan bir zumre hÂline gelmişlerdir.
Bunlara bircok isimler icad etmişlerdir.
Kızıl baş, Alevî, Bilmem ne.
Bunlar tamamıyla sacma isimlerdir ki bugun hakikat gibi gorunur.
Resûlu Ekrem’de bir RİSALET bir de NUBUVVET vardı.
RÎSALET : HAKK’ın emirlerini bildirmek.
NUBUVVET : Nebîliktir.
RİSALET: Ebu Bekir, Omer risaletin halifesidir.
NUBUVVET: Osman, Ali nubuvvetin halifesidir,
Risalet halifeliği secim ile olur.
Devleti idare edecek şahıstır.
Nubuvvet halifeliği ise HAKK tarafından verilmiştir.
Resûl-u Ekrem dunyadan ayrıldıktan sonra nubuvvet de bitmiştir.
Hz.Fatıma’nın vefatından sonra nubuvvet bitmiştir.
Ali, Hasan, Huseyin Ehl-i Beyt.
Ali ve Hasan ile Huseyin’in Hz.Fatıma’nın vefatından sonra olan evlÂtları ise Ehl-i Beytin torunlarıdır.
Ehl-i Beyt’e bağlı bir İslÂm, HAKK’ın emirlerini harfiyyen yerine getirmek mecburiyetindedir.
Aksi varid değildir.
Merduddur...
Kara dut, Ahmed Yesevî’nin devamı olan Bektaş-ı Velî’nin ruhaniyetinin devamını bildiren maddî meyve...
Hurafeleri at!
Doğruyu soyluyorum:
“Şu kara dut ağacları meyve verdikce bilesiniz. Anadolu bizimdir.”
ALLAH’ın emÂnet ve hediyesi olan kadını her şeyden erkek korur. Bundan oturu haremine sahip cıkmıştır.
Kadın haremde ailenin, devletin temelidir.
Erkeğin esiri değil...
Evinizi bozmayın!
Sıkıntı ve dertlerine tahammul edin!
Bu sabırdaki guzellik ve zevki duyun!
Yaşamak zÂten budur...
Hacı Bektaş-ı Velî hazretlerine bir gun bir garip gelmiş.
“YÂ Sultanım! Bana oğut ver de yapayım.”
“Hic yapmadığını yap!” demiş.
Garip:
“Yapmadığım kalmadı. Yok!” demiş.
“O hÂlde butun yaptıklarına tovbe et!
Sonra gel kulağına bir şey soyleyeceğim!” demiş.
Garip adam gitmiş.
Bir sene tovbe etmiş.
Başkalaşmış tekrar gelmiş Sultanın huzuruna:
“Efendim! Dediklerini yaptım.
Kulağıma birşey solyecektin... buyrun!” demiş.
Sultan :
“Yanaştır kulağını! Tovbe ettiklerine tekrar başla, tekrar gel!” demiş...
Garip gitmiş bir sene sonra tekrar gelmiş:
“Yaptım Efendim!” demiş.
O zaman koca Sultan:
“Hayvanlar insanları kabul etmezler.
İnsanlar ne kadar zorlasalar onların kadrosuna giremezler.
İnsanlar, bocalamalarında tahkir makamında hayvanların
isimlerini kullanırlar.
HÂlbuki hayvanlar en temiz mahlûklardır.
Onlara sual yoktur.
Sual ve azap olmadığı hÂlde insanların emrine verilmişlerdir.
Bu sozlerimden bir şey anlamadın hic!.. Eşek!..”
demiş...
“Sen dediklerimi yapmakla insan olduğunu isbat ettin.”
HAKK’ın emri boyle, muradı boyledir...
30.08.1986
alıntıdır...
__________________