Kaside-i Muhammediyye/MevlÂn HÂlid-i BağdÂdî k.s ....
“Server-i Âlem sana Âşık olup da, yanarım!
Her nerede olsam o guzel cemÂlin ararım.
KÂbe kavseyn tahtının sultÂnı sen, ben hicim.
MisÂfirinim dememi saygısızlık sayarım.
Her şey cihÂnda senin şerefine yaratıldı,
Rahmetin bana da yağsa, o Ân olur bahÂrım.
Acıyıp bir bakınca, olu kalbler dirilttin,
Sonsuz merhametine, sığınıp, kapın caldım.
İyilik kaynağısın dermanlar deryÂsısın!
Bir damla lutfet bana, derde devÂsız kaldım.
Herkes gelir Mekke’ye, KÂbe, SafÂ, Merve’ye,
Ben ise senin icin, dağlar tepeler aştım.
SaÂdet tÂcı giydirildi, ruyÂda başıma,
Ayağın toprağı serpildi yuzume sanarım.
Ey CÂmî hazretleri, sevgilimin bulbulu!
Şiirlerin arasından, şu beyti sectim aldım:
“Dili aşağı sarkık, uyuz kopekler gibi,
Bir damlacık umarak, ihsÂn deryÂna vardım.”
Ey gunahlılar sığınağı, sana sığınmaya geldim!
Cok kabahatler işledim, sana yalvarmaya geldim!
Karanlık yerlere saptım, bataklıklara saplandım,
Doğru yolu aydınlatan, ışık kaynağına geldim.
Cıkacak bir canım kaldı, ey butun canların cÂnı!
Uygun olur mu soylemek, cÂnımı fedÂya geldim.
Derdlilere tabîbsin, ben ise gonul hastası,
Kalb yarama dev icin, kapını calmağa geldim.
Comerdlerin kapısına, bir şey goturmek hatÂdır.
Basmakla şeref verdiğin, toprağı opmeğe geldim.
Gunahlarım cok, dağ gibi, yuzum kara, katran gibi,
Bu yukden ve siyÂhlıkdan, tamÂm kurtulmağa geldim.
Temizler elbet hepsini, ihsÂn deryÂndan bir damla,
Gerci yuzum gibi kara, amel defterimle geldim.
Kapına yuz surebilsem, ey cÂnımdan azîz cÂnÂn
Su ile olmayan işler, hÂsıl olur o topraktan.”
Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin
Abdike ve Resulike Nebiyyin Ummiyyin ve Ala Ali Seyyidina Muhammed
(MevlÂn HÂlid-i BağdÂdî hazretlerinin Medineyi Munevvereyi ziyaretlerinde aşk ve muhabbetle farsca kaleme aldığı Kaside-i Muhammediyye’si.. )
__________________