Şu yaşadığımız zamanda ummetin durumu, İslam’ı doğru anlamak, doğru uygulamak ve İttihad-ı İslamın tahakkuk etmesiyle duzelebilir.

Orneğin şu aşağıdaki receteler şu anda ekmek kadar ihtiyac duyulan hususlardır:

a) Asıl duşmanlarımız bizim kendi icimizdedir, onlarla savaşmak farz-ı ayındır: “Bizim duşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu uc duşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Orfi, 15)

b) Dahilde kılıc kullanılmaz: “İslĂ‚miyet, selm ve musalemettir; dĂ‚hilde niza ve husumet istemez”

c) İslam Ă‚leminin hayatı, iman kardeşliğini esas alan ittihatla mumkundur:

“Ey Âlem-i İslĂ‚mî! Hayatın ittihadda. Ger ittihad istersen dusturun bu olmalı:

"Huvel Hakku" yerine "Huve Hakkun" olmalı. "Huvel Hasen" yerine "Huvel Ahsen" olmalı… (Yani; Her muslim kendi meslek, mezhebine demeli: "İşte bu haktır, başkasına ilişmem. Başkaları guzelse, benim en guzelidir."

Dememeli: "Budur hak, başkaları battaldır." Ya "Yalnız benimkidir guzeli; başkaları yanlıştır, hem cirkindir." (Sozler, 719 )

d) Geleceği bir barış havzasına cevirmek icin, ozellikle muslumanların tahkiki imanı elde etmeleri ve bu imanla Allah’ın rızasını gaye edinmeli, hakkın hatırını her turlu hatırların ustunde tutmaları, ahireti kazanma hedefine kilitlenmeleri ve takva dairesinde hareket meleri gerekir. Zira, istikbalin tamir ve inşası bozguncu ve tahribatcı olan ahlaksızların işi olamaz. Once Muslumanlar fert fert adam gibi adam olacaklar.İslam ahlakını yaşayanlar geleceği inşa edebilirler. İşte sekuler ahlakın ortaya koyduğu ahlaksızlığa yapılan bir vurgu:

“Hem de yirmi seneden beri tahribkĂ‚r eşedd-i zulum altında o derece ahlĂ‚k bozulmuş, o derece metanet ve sadakat kaybolmuş ki; ondan belki yirmiden birisine itimad edilmez. Bu acib hĂ‚lĂ‚ta karşı, cok fevkalĂ‚de sebat ve metanet ve hamiyet-i İslĂ‚miye lĂ‚zımdır; yoksa (İsla adına yapılan hareketeler)akîm kalır, zarar verir.” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 50)

e) Bediuzzaman hazretleri bundan bir asır once İstikbalde İslam’ın hĂ‚kim olacağını bildirmiş ve bu davanın sosyolojik delillerini ortaya koymuştur. Bu konuyu oradan okuyabilirisiniz. Aşağıda bir paragrafı numune olarak yazıyoruz:

“Ey CĂ‚mi-i Emevî'deki kardeşlerim ve yarım asır sonraki Âlem-i İslĂ‚m CĂ‚miindeki ihvanlarım! Acaba baştan buraya kadar olan mukaddemeler netice vermiyor mu ki; istikbalin kıt'alarında hakikî ve manevî hĂ‚kim olacak ve beşeri, dunyevî ve uhrevî saadete sevkedecek yalnız İslĂ‚miyettir ve İslĂ‚miyete inkılab etmiş ve hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak İsevîlerin hakikî dinidir ki Kur'an'a tĂ‚bi olur, ittifak eder.” (Hutbe-i Şamiye, 32)

Cevap 2-3:

Irak ve Suriyenin karışması, bir nevi İslam’ın yeniden doğum sancıları olarak goruyoruz.

Şam bolgesi, Irak-Suriye ve Filistin’i icine alan geniş bir bolgenin adıdır. Deccal’in Filistin-Şam bolgesinde bulunan LUDD kapısında oldurulmesi (Tirmizi, Fiten,59), bu uc İslam ulkesinin deccal fitnesinden kurtulacağına işarettir.

Hadislerde, deccalın en buyuk kuvveti Yahudiler olduğu ifade edilmesi de Muslumanlarla İsrail arasındaki catışmaların Hz. İsa (ve onun şahs-ı manevisini temsil eden hakiki Hristiyanların Kur’an’ın hakikatine tabi olmalarının sonucu olarak) Bediuzzaman hazretlerinin yukarıdaki değerlendirmesini desteklemektedir.

Bundan anlaşılıyor ki, Irak-Filistin ve Suriye uclusundeki huzursuzluğun kaynağı, dunya capında faaliyet gosteren deccalizmin bir urunudur. Bu huzurluk, Hz. İsa ve Mehdi (Samimi muslumanlar ve İslam’ın tevhid akidesini ve Kur’an’ın hakikatlerini kabul eden “yeni Musluman İseviler” unvanına layık Hristiyanlar) tarafından bertaraf edilecektir.

Cevap 4:

Ummetin tarih icerisindeki seruvenini anlatan değişik hadisler vardır. Burada en kapsamlı gibi gorunen şu hadis’le iktifa edeceğiz:

“Hz. Huzeyfe anlatıyor: Resulullah(a.s.m) şoyle buyurdu:

“Nubuvvet icinizde –Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nubuvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da-Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da –dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir saltanat olur. O da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat/bir krallık/zalim yonetimler başa gelir; o da –Allah’ın dilediği kadar- devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nubuvvet sisteminde bir hilafet olur” buyurdu ve sonra sustu. (bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273)

Hafız el-Heysemi; “hadisi, Ahmed b. Hanbel, Bezzar -daha tam-, Taberanî -bir kısmını- rivayet etmiştir; Ravileri guvenilirdir.” diyerek hadisin sıhhatine hukmetmiştir. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 5/226)

Beyhakî de aynı hadise yer vermiştir. (bk. Beyhakî, Delailu’n-nubuvve, 7/413)

Bu hadis-i şerifte İslam ummetinin gecireceği hayat safhaları haber verilmiş ve tarih tarafından tasdik edilmiştir. Bu acıdan bu hadis-i şerif, ummetin gecireceği hayat safhaları itibariyle gelecekten haber vermesi bakımından bir mucizedir.

- Bu hadisin anlattığı safhaları şoyle sıralayabiliriz:

1. Peygamberlik donemi; 23 yıl surmuştur.

2. Raşit halifeler devri; 30 yıl surmuştur.

3. Saltanat devri; Hz. Muaviye (veya oğlu Yezid) ile başlayan ve Osmanlı devletinin sonuna kadar devam eden surec.

4. Ceberut devri; Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra butun İslam aleminde kucuk-buyuk devletlerde hukum surmuş ve surmekte olan eşedd-i zulum, eşedd-i istibdat ve ceberut donemine işarettir. Bu devir -tum İslam aleminde- artık sekerĂ‚ta başlamış, her hal-u kĂ‚rda yakında olecektir.

5. Asr-ı saadete benzer bir donem; İnsanların yeniden dine donduğu, dinsizliğin coktuğu, ahlaksızlığın iflas ettiği, dindarlık, durustluk, ilim ve sırat-ı mustakim yolunun acıldığı bir devir olarak gercekleşeceğine umidimiz tamdır. Bu hadisin haber verdiği dort safhanın doğruluğu, beşinci safhanın da doğruluğunun garanti belgesidir.

“Umidvar olunuz, şu istikbal inkılabı icinde en yuksek gur sada, İslĂ‚m'ın sadĂ‚sı olacaktır!" (Tarihce-i Hayat, 133), "Şu istikbal zulumatı ve inkılabları icerisinde en gur ve en muhteşem sada, Kur'anın sadası olacaktır!" (Tarihce-i Hayat, 145)

__________________