Allahu teĂ‚lĂ‚ Kur'Ă‚n-ı kerîmde meĂ‚len buyuruyor ki:
Ey Resûlum! Mu'min kadınlar, Allah'a hicbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinĂ‚ etmemek, kız cocuklarını oldurmemek, herhangi bir iyilik husûsunda sana isyĂ‚n etmemek uzere, seninle bî'atleşmeye geldikleri zaman bî'atlerini kabûl et. Onlar icin Allah'tan mağfiret (gunahlarının affını) dile. Muhakkak ki Allahu teĂ‚lĂ‚ tovbe edeni affedici, tĂ‚atle, beğendiği işleri yapanlara pek merhametlidir. (Mumtehine sûresi: 12)
2. Devlet başkanı durumunda olan kimseye, senin başkanlığını, idĂ‚reciliğini kabûl ettim, iyi ve faydalı her sozune itĂ‚at edeceğim, şeklinde soz vermek, bağlılığını bildirmek.
Bu ceşit bî'at, Peygamber efendimizin vefĂ‚tından sonra Benî Sakîfe denilen yerde hazret-i Ebû Bekr halîfe secilirken gorulur. Burada Ebû Bekr'e ilk bî'atı, hazret-i Omer yaptı. Bundan sonra İslĂ‚m devletlerinde devlet başkanına itĂ‚at edilmesi ve sozunun dinlenmesi icin bî'at esas oldu. Zamanla bî'at icin merĂ‚simler yapıldı. Bu, ceşitli devirlere ve devletlere gore farklılık gosterir. Osmanlı Devletinde de, bî'atın onemli bir yeri vardı. Her pĂ‚dişĂ‚hın tahta cıkışında merĂ‚simler yapılırdı. Resmî bî'at, Topkapı Saray-ı HumĂ‚yûnunda BĂ‚bussaĂ‚de onunde icrĂ‚ olunması eskiden beri Ă‚detti. Bî'at sırasında el tutuşmak Ă‚deti, zamanla kaldırılmış, yerine etek opmek usûlu getirilmiştir. (Yeni Rehber Ansiklopedisi)
3. Tasavvufta bir terim.
Bî'at tĂ‚biri tasavvufta uc mĂ‚nĂ‚yı ifĂ‚de eder: Birincisi, buyuk bir zĂ‚tın yanında, gunah işlememek icin soz vermektir. Buna tovbe bî'atı denir. Buyuk gunĂ‚hlardan biri işlenince, bu bî'at bozulur. Yeniden bîat etmek lĂ‚zımdır. İkincisi, intisĂ‚b etmek, bağlanmak, bereketlenmek icin bir velîye veya onun hakîkî mensuplarına bîat etmektir. Onlar icin bildirilen mujdelere ve şefĂ‚atlarına kavuşulur. Bî'atin ucuncu mĂ‚nĂ‚sı, evliyĂ‚ zĂ‚tlardan gelen feyizlere, mĂ‚nevî bilgilere kavuşmak, onlardan faydalanmak icin yapılır. (Abdullah-ı Dehlevî
__________________