Hazret-i Peygamber’in bi’setine yakın donemde tevhîd inancı yitirilmiş, KĂ‚be kavim ve kabîlelere Ă‚it putlarla doldurulmuş, Zemzem kuyusu da iptal edilmiş bulunuyordu.
Peygamber Efendimiz’in dedesi Abdulmuttalib, birgun Hicr’de uyurken ruyĂ‚sında kendisine Zemzem kuyusunu kazıp ortaya cıkarması soylendi. Daha sonra da bir işĂ‚retle kazılması gereken yer kendisine gosterildi.
Abdulmuttalib kazı işine başladığında Kureyşliler:
“–MĂ‚bedimizin yanını kazdırmayız.” diyerek ona mĂ‚nî oldular. Abdulmuttalib’in henuz onlara karşı duracak gucu yoktu. Bunun uzerine Abdulmuttalib, AllĂ‚h kendisine on evlĂ‚t verir ve bunlar da onu koruyacak cağa erişirlerse, onlardan birisini KĂ‚be’nin yanında kurbĂ‚n etmeyi adadı.
Bir muddet sonra Kureyşliler, Abdulmuttalib’de gordukleri bĂ‚zı hĂ‚rikulĂ‚de hĂ‚l ve işĂ‚retler sebebiyle yumuşadılar ve ona musĂ‚ade ettiler. Abdulmuttalib kuyuyu kazdı ve Zemzem’i ortaya cıkardı. Zamanla on evlĂ‚dı dunyĂ‚ya geldi ve kendisini koruyacak cağa eriştiler. Bunun uzerine ruyĂ‚sında:
“–Adağını yerine getir!” denilerek yıllar once AllĂ‚h’a verdiği soz kendisine hatırlatıldı. Adağını yerine getirmek icin sırayla koc ve sığır kesen Abdulmuttalib’den her seferinde daha buyuğu istendi. O ise:
“–Daha buyuğu nedir?” diye sorunca:
“–Oğullarından birisini kurban etmeyi adamıştın!” denildi. Bunun uzerine evlĂ‚tlarını toplayan Abdulmuttalib, AllĂ‚h icin yapmış olduğu adağı gercekleştirmek icin onları itaate dĂ‚vet etti. Onlar da muhĂ‚lefet etmeksizin:
“−Sen adağını yerine getir, istediğini yap!” dediler.
Abdulmuttalib aralarında kur’a cekerken:
“AllĂ‚h’ım! Ben evlĂ‚tlarımdan birisini Sana kurbĂ‚n etmeyi adamıştım. Aralarında kur’a cekeceğim, onlardan dilediğine isĂ‚bet ettir!” diye duĂ‚ etti.
Kur’a Peygamber Efendimiz’in babası AbdullĂ‚h’a cıktı. Abdulmuttalib, kurban etmek uzere oğlunu KĂ‚be’ye goturduğunde Mekkeliler, evlĂ‚t kurbĂ‚n etmenin Ă‚det hĂ‚line gelmesinden korkarak ona mĂ‚nî oldular. Abdulmuttalib’i iknĂ‚ ederek bir Ă‚lime goturduler. Âlim:
“−Sizde bir insanın diyeti ne kadardır?” diye sordu.
“−On devedir.” diye cevap verdiler. Bunun uzerine Ă‚lim:
“−Oyleyse AbdullĂ‚h ile on deve arasında kur’a cekin, kur’a AbdullĂ‚h’a cıkarsa on deve daha ilĂ‚ve ederek yirmi deve ile AbdullĂ‚h arasında tekrar kur’a cekin. Bu sayıyı, kur’a develere cıkıncaya kadar onar onar artırın!” tavsiyesinde bulundu.
On deve ile AbdullĂ‚h arasında kur’a cektiklerinde, kur’a AbdullĂ‚h’a cıktı. On deve daha ilĂ‚ve ederek kur’ayı tekrarladılar, yine AbdullĂ‚h’a cıktı. Develerin sayısı yuze varıncaya kadar kur’a bu minvĂ‚l uzere devĂ‚m etti. Sayı yuze ulaşınca bu sefer kur’a develere cıktı. Abdulmuttalib iyice emîn olmak icin kur’ayı uc defĂ‚ daha tekrarladı. Bu esnĂ‚da ayağa kalkarak oğlunun kurtulması icin AllĂ‚h’a duĂ‚ etti. Her defĂ‚sında da kur’anın develere cıktığını gorunce oradakiler, sevinclerinden tekbîr getirdiler. Sonra Abdulmuttalib develeri kurbĂ‚n ederek etlerini tasadduk etti.[1]
Bugun, İslĂ‚m şerîatında oldurulen bir insanın diyetinin yuz deve veya bunun bedeli olarak belirlenmiş bulunması, bu tĂ‚rihî hĂ‚diseye istinĂ‚dendir.
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, atası İsmĂ‚îl -aleyhisselĂ‚m-’ın ve babası AbdullĂ‚h’ın kurbĂ‚n edilmek icin secildiklerine işĂ‚retle:
“Ben iki kurbanlığın oğluyum.” buyurmuşlardır. (HĂ‚kim, II, 609/4048)
Yine bu sebeple AllĂ‚h Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, “İbn-i Zebîhayn: İki kurbanlığın oğlu” diye de anılırdı.[2]
Hazret-i AbdullĂ‚h, dış gorunuş ve ahlĂ‚k bakımından, hem kendi kardeşlerinin hem de diğer butun Kureyş genclerinin en guzeli idi. Akıl, zekĂ‚ ve kemĂ‚l itibĂ‚rıyla da yine onların en ustunu idi.[3] Bu sebeple Kureyş’in butun genc kızları onunla evlenmeye tĂ‚liptiler. HattĂ‚ Varaka bin Nevfel’in kız kardeşi Rukıyye, AbdullĂ‚h’ın alnındaki nûru gorunce bunun peygamberlik nûru olduğunu anlamış ve beklenen son peygamberin annesi olma şerefine nĂ‚il olmak isteyerek Hazret-i AbdullĂ‚h’a, kendisiyle evlenmesine karşılık yuz deve teklif etmişti.[4]
Abdulmuttalib, oğlu AbdullĂ‚h’a Benî Zuhre kabîlesinin efendisi Vehb bin Abdi MenĂ‚f’ın kızı Âmine’yi istedi. Kureyş’in neseb ve şeref bakımından en ustun kızı olan Âmine de buna muvĂ‚fakat edince nikĂ‚hları kıyıldı.
Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-’in annesi Hazret-i Âmine’nin nesebi, Vehb bin Abdi MenĂ‚f bin Zuhre bin KilĂ‚b bin Murre şeklindedir. Zuhre, HĂ‚şimoğulları’nın ataları olan Kusayy bin KilĂ‚b’ın kardeşi olduğundan, Hazret-i Âmine’nin nesebi Hazret-i AbdullĂ‚h ile KilĂ‚b’da birleşir.[5]
RasûlullĂ‚h -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ana rahmine duşunce, AbdullĂ‚h’ın alnındaki nûr Hazret-i Âmine’ye gecti.[6]
[1] Bkz. İbn-i HişĂ‚m; I, 163-168; İbn-i Sa’d, I, 83-85; HĂ‚kim, II, 604/4036.
[2] Bkz. HÂkim, II, 604/4036.
[3] Bkz. Halebî, I, 51-62.
[4] Bkz. İbn-i HişĂ‚m, I, 168-169.
[5] Bkz. İbn-i Sa’d, I, 59-60.
[6] Bkz. İbn-i HişĂ‚m, I, 170.
Osman Nûri Topbaş
__________________