29 Mayıs 1453 gunu Konstantiniyye onlerindeki İslÂm ordusunda buyuk bir hazırlık goze carpıyordu. İslÂm askerleri sabah namazından once en temiz elbiselerini giymişler, birbirleriyle helalleşmişler, cemaatle namazı kıldıktan sonra ordudaki yerlerini almışlardı. KÂinatın Efendisinin mujdelediği "Mesud askerler"den olmak ve Cenab-ı Hakkın huzuruna şehid olarak gitmek icin yanıp tutuşuyorlardı. Hele iclerinden birisi vardı ki, heyecandan yerinde duramıyordu. Bir gun onceden komutanlarına yalvarmış en on saflarda vuruşan birlikte yer almak icin cok dil dokmuştu.
Ulubatlı Hasan adlı bu yiğit Bursa Karacabey'deki Ulubat golunun kuzeybatı kıyısının yakınında bulunan Ulubat koyunde dunyaya gelmişti. Yiğitler yiğidiydi. At yarışlarında, ok atmada, gureşte birinciydi. Daha sırtını yere getiren cıkmamıştı. Oyle ki coğu defa iki kişiyle birden gureşir, ikisini de yenerdi. Ulubatlı Hasan'ın gonlu Allah icin cihad etme aşkıyla yanıp kavrulmaktaydı "İla'yi kelimetullah" uğruna can vermek en buyuk emeliydi.
Buyuk hucum'un yapılacağı gun en on safta vuruşacağı icin cocuklar gibi seviniyordu. Otuz tane gozupek yeniceri secmişti. Hep birlikte aynı noktaya hucum edeceklerdi.
Nihayet beklenilen an gelip catmıştı. Mehter "hucum" havası calınca Ulubatlı Hasan ve arkadaşları "Allah Allah" sesleriyle ileri atılmışlardı. Ulubatlı'nın bir elinde sancak, diğer elinde kalkan vardı. Sura dayanan merdivenlerden suratle tırmanıyordu.
Atılan oklara, taşlara, uzerlerine dokulen kızgın yağlara kalkanını siper ediyordu. Nihayet surların uzerine varmayı başarmıştı. O anda kalkanını fırlatıp atmış, uzun palasını cekmiş, arslanlar gibi vuruşmaya başlamıştı. Onune cıkan duşman askerlerine vuruyor, vuruyordu. Yahya Kemal'in tasvir ettiği gibiydi manzara. Şoyle demektedir şair:
Vur pence-i Alî'deki şemşîr aşkına
Gulbangi asmanı tutan pir aşkına
Ey leşker-i mufettihu'l-ebvÂb vur bugun
Feth-î mubîni zÂmin o tebşir aşkına
Vur deyr-i kufrun ustune rekz-î hilÂl icun
Gelmiş bu şehsuvÂr-ı cihangir aşkına
Duşsun celengi Rûm'un eğilsun ser-î Firenk
Vur Turk'u gonderen yed-i takdir aşkına
Son savletinle vur ki acılsın bu sûrlar
Fecr-i hucum icindeki Tekbîr aşkına
Ulubatlı'nın şimşek gibi cakan kılıcından urken duşman askerleri uzaktan ok yağdırmaya başlamışlardı. Oklar peş peşe Hasan'ın vucuduna saplanıyordu. Ayakta duramayacağını anlayan Ulubatlı sancağı Topkapı'daki surlann uzerine dikivermişti. Sancağın surların uzerinde dalgalandığını goren askerler coşmuştu.
Tekbir getirerek buyuk bir gayretle surlara hucum ediyorlardı. Ulubatlı Hasan da vucudunun oklarla delik deşik olmasına rağmen yaralı ars-lan gibi sancağın yanına duşman askerlerini yaklaştırmıyordu. Nihayet diğer arkadaşlan yanına gelmiş, Hasan'ın etrafına halka olmuşlardı. Sancağın artık emin ellerde olduğunu goren Hasan yuzunde mes'ud
bir tebessumle ruhunu Rahman'a teslim etmişti. Kendisiyle birlikte surlara tırmanan arkadaşlarından 18'i de şehid olmuş, kalan 12'si sancağı duşurmemişti.
Cok genc yaşta şehitlik rutbesini kazanan Ulubatlı Hasan'ın vucuduna 27 ok saplanmıştı. Arkadaşlan bu okları cıkardılar ve bu mubarek şehidi Fatih'in huzuruna goturduler. Fatih, İslÂmın bu bahadır evladına dua ettikten sonra şoyle demiştir: "Ulubatlı Hasan'ım! Ne kadar şanlısın. Eğer sultan olmasaydım, Ulubatlı Hasan olmak isterdim!"
saygilar!!!
__________________