Tevbesi ile meşhûr sahĂ‚bî:
EBU LUBÂBE
İslĂ‚mın nûrunu sondurmek isteyen Mekkeli muşriklere karşı hazırlanan mucĂ‚hid ordusunda az sayıda deve vardı. Bu sebeple bir deveye uc sahĂ‚bî nobetleşe biniyordu.
Resûlullah efendimiz de Ebû LubĂ‚be ve Hz. Ali ile bir deveye sırayla bineceklerdi. Deveye ilk olarak Resûlullah efendimiz binmiş idi. Her ikisi de Resûlullahın deveden inmemesini ve haklarını seve seve vermeyi arzû ediyorlardı. Kendilerinin binip, Resûlullahın yurumesini iclerine sindiremiyorlardı.
Biz yaya yuruyelim
Nitekim yaya yurume sırası Resûlullah efendimize geldiğinde ikisi birden şu teklifi yaptılar:
- YĂ‚ Resûlallah! Siz inmeyin, biz yaya yuruyebiliriz.
Onların bu samîmî ve icten tekliflerine Resûlullah efendimiz şu cevĂ‚bı verdiler:
- Siz yurumekte benden daha guclu değilsiniz. Ayrıca benim de sizin kadar sevĂ‚ba ihtiyĂ‚cım var.
Ebû LubĂ‚be, cihĂ‚d aşkıyla yanıyor, muşriklerle bir an once karşılaşmaya can atıyordu. Henuz duşmanla karşılaşmadan Resûlullah efendimiz Ebû LubĂ‚be'yi kendi yerine vekil olması icin Medîne'ye gonderdi. Oradaki vazîfesi kadın ve cocukları korumaktı.
Ancak Resûlullah efendimiz, Bedir'de kazanılan ganimetlerden ona da pay verdi.
Peygamber efendimizle, Benî Kurayza Yahûdîleri arasında bir anlaşma vardı. Buna gore, Mekke muşrikleri ile yapılan Hendek Muharebesinde Muslumanlarla beraber, Medîne'yi mudafaa etmeleri gerekiyordu. Fakat bunlar, boyle bir şeye yanaşmadıkları gibi, harbin en nazik bir zamanında muşriklerle işbirliği yaptılar. Peygamber efendimizin, durumu araştırmak ve sulh icin gonderdiği heyete de hakĂ‚rette bulundular. Bununla da yetinmeyip, Medîne uzerine baskınlar duzenlediler. Muslumanları oldurmeye teşebbus ettiler.
Onların uzerine yuru
Hendek muharebesinde, on bin kişilik muşrik ordusunun buyuk zayiat vererek geri cekilmesi Kurayza Yahûdîlerini hayĂ‚l kırıklığına uğrattı. Endişeyle Medîne'ye iki saatlik mesĂ‚fede bulunan kalelerine cekildiler. Peygamber efendimizin uzerlerine yurumesinden cok korkuyorlardı.
Peygamber efendimiz, Hendek'ten donup, evine geldi. Uzerindeki silĂ‚hları cıkardı. O sırada CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚m geldi. Sarığının ucu iki omuzunun arasında ve uzerinde zırhtan gomlek vardı.
- Ey Allahın Resûlu! Silahlarınızı cıkardınız mı? Vallahi biz daha silahlarımızı cıkarmadık. Duşman sana geldiğinden beri melekler silĂ‚hlarını cıkarmadılar. Kalk, silĂ‚hını kuşan ve onların uzerine yuru, dedi.
Peygamberimiz sordular:
- Kimin uzerine yuruyeyim?
CebrÂil aleyhisselÂm da;
- İşte oraya, diyerek eliyle Benî Kurayza tarafını gosterdi.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- EshĂ‚bım cok yoruldular. Birkac gun dinlenseler nasıl olur?
- YĂ‚ Resûlallah! Allahu teĂ‚lĂ‚, hemen Benî Kurayza kabîlesi uzerine yurumeni emrediyor. Ben şimdi yanımdaki meleklerle beraber, Kurayza Yahûdîlerinin kalelerine gidiyorum. Allahu teĂ‚lĂ‚ onları helĂ‚k edecektir.
Peygamber efendimiz, CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚m Allahu teĂ‚lĂ‚nın emrini bildirip gidince, BilĂ‚l-i Habeşî'ye;
- İşitip, itĂ‚at eden kişi, ikindi namazını Benî Kurayza yurdundan başka yerde kılmasın, diye seslenmesini emretti.
Peygamber efendimiz ve EshĂ‚b-ı kirĂ‚m silahlandılar. CebrĂ‚il aleyhisselĂ‚mın izini takip ederek yola cıktılar. Benî Kurayza Yahûdîlerinin olduğu yere geldiler. Kalelerin cok yakınına kadar yaklaştılar. Benî Kurayza Yahûdîleri iyice muhasara altına alındı. Muhasara son derece şiddetlenmişti. Yahûdîler, Peygamber efendimizden, goruşmek ve danışmak uzere Ebû LubĂ‚be'yi kendilerine gondermesini istediler.
Bize ne yaparlar
Ebû LubĂ‚be'nin coluk cocuğu ve malları Benî Kurayza yurdunda idi. Resûlullah efendimiz Ebû LubĂ‚be'yi cağırdı ve buyurdu ki:
- Yahûdîlerin yanına git! Onlar Evsliler arasından seni istediler.
Resûlullah efendimiz ayrıca Ebû LubĂ‚be'ye, onların yanına vardığında nasıl davranacağını da gosterdi. Ebû LubĂ‚be yanlarına varınca, onu karşıladılar. Kadınlar ve cocuklar ağlaşarak, kendilerine acındırmaya calışarak yardım bekliyorlardı. Yahûdîler, Ebû LubĂ‚be'ye dediler ki:
- Ey Ebû LubĂ‚be! Muhasara bizi mahvetti. Muhammed musaade etse de buradan cıkıp, Şam'a veya Hayber'e gitsek, bizim carpışmaya gucumuz yok. Ey Ebû LubĂ‚be, biz teslim olursak bize ne yapılacak? Bize teslim olmayı tavsiye eder misin?
Ebû LubĂ‚be de şoyle cevap verdi:
- Evet, teslim olmanızı tavsiye ederim. (Boyle soylerken elini boğazına goturerek, teslim olurlarsa boğazlarının kesileceğini ifĂ‚de eden bir işĂ‚ret yapmıştı.)
Ebû LubĂ‚be diyor ki:
- Vallahi onların yanından da henuz ayrılmamıştım ki, bu hareketimle, Allaha ve Resûlune karşı iyi bir iş yapmadığımı anlamıştım.
Ebû LubĂ‚be, salĂ‚hiyetli olmadığı veya gizli kalması gereken bir şeyi soylemişti. Ancak bir kere ağzından cıkmıştı.
Allahu teÂl kalbimi biliyor
Ebû LubĂ‚be bu duruma cok uzuldu, cok pişman oldu. Gozlerinden akan yaşlar sakalını ıslattı. Kalenin arkasından bulduğu bir yolla, doğru Medîne'ye gidip Mescid-i Nebeviye girdi. Kendisini direğe bağlattı.
- Allahu teĂ‚lĂ‚ kalbimi biliyor. Bana hakîkî bir tevbe ihsĂ‚n edinceye kadar vallahî ben Resûlullahın yuzune de bakamam. Allahu teĂ‚lĂ‚ işlediğim gunĂ‚htan tevbemi kabûl etmedikce bu yerimden ayrılmıyacağım, diye yemin etti.
Ebû LubĂ‚be'nin duştuğu bu hatĂ‚ ile ilgili olarak şu meĂ‚ldeki Ă‚yeti kerime nĂ‚zil oldu:
(Ey îmĂ‚n edenler, Allaha ve Resûlune hĂ‚inlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emĂ‚netlere de hĂ‚inlik etmeyin.) [EnfĂ‚l 27]
Ebû LubĂ‚be, Resûlullahın muhterem hanımlarından Umm-i Seleme'nin Mescid-i Nebeviye acılan kapısı onundeki direğe kendisini bağlatmıştı. Hava bir hayli sıcaktı. Bir hafta hicbir şey yemeyip, kulakları işitemeyecek hĂ‚le gelmişti.
Ebû LubĂ‚be, yaptığına pişman olup kendini direğe bağlattığı sırada, Muslumanlar onun bu hĂ‚linden habersiz, Yahûdîlerin kalesinden donmesini bekliyorlardı. Aradan uzun bir zaman gecmesine rağmen Ebû LubĂ‚be donmedi. Nihayet durumdan haberdar olunup, Resûlullaha arz edildi. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
- Eğer doğruca yanıma gelseydi, bağışlanmasını Allahu teĂ‚lĂ‚dan dilerdim. Madem ki, o kendisini bağlatmış, artık Allahu teĂ‚lĂ‚ tevbesini kabûl edinceye kadar onu bulunduğu yerde bırakırım.
Ebû LubĂ‚be bu şekilde direğe bağlı kalarak altı gece kaldı. Her namaz vaktinde hanımı tarafından bağları cozulur, namazını kıldıktan sonra, tekrar direğe bağlanırdı.
Mujdeleyeyim mi?
Peygamber efendimiz Umm-i Seleme'nin odasında idi. O sırada, Ebû LubĂ‚be'nin tevbesinin kabûl olduğuna dĂ‚ir Ă‚yet-i kerîme nĂ‚zil oldu. Âyet-i kerîmede meĂ‚len buyuruldu ki:
(Onlardan diğer bir kısmı da gunĂ‚hlarını itiraf ettiler ve once yapmış oldukları iyi bir ameli sonradan yaptıkları başka bir kotu amel ile karıştırdılar. Olur ki, Allah, onların tevbelerini kabûl eder. Cunku Allah, Gafûrdur, cok bağışlayıcıdır, Rahimdir.) [Tevbe 102]
Umm-i Seleme vĂ‚lidemiz, seher vakti Peygamber efendimizin gulduğunu işitince sordu:
- Nicin guluyorsunuz yĂ‚ Resûlallah!
- Ebû LubĂ‚be'nin tevbesi kabûl olundu.
- Mujdeleyeyim mi yĂ‚ Resûlallah?
- Olur! Mujdelemek istiyorsan, mujdele!
Bu haberi duyan herkes, iplerini cozup salıvermek icin Ebû LubĂ‚be'ye doğru koştular. Ebû LubĂ‚be bunu kabûl etmedi. Dedi ki:
- Vallahi Resûlullah efendimiz bizzat eliyle beni bırakmadıkca buradan ayrılmam.
Peygamber efendimiz de namaza giderken, uğrayıp salıverdiler.
Ebû LubĂ‚be direğe ince, sağlam bir iple bağlanmıştı. Onun icin ip, onun iki kolunu kesmişti. Uzun zaman bu kesikler gecmedi, izi kollarında kaldı.
Ebû LubĂ‚be hazretleri bu hĂ‚dise ile ilgili olarak şoyle anlatır:
Benî Kurayza Yahûdîlerini kuşatmıştık. O zaman bir ru'yĂ‚ gordum. Şoyle idi: Kurayza Yahûdîleri, cok pis kokan bir kara balcık hĂ‚line gelmişler! Onlardan uzaklaşma imkĂ‚nım da yoktu. Az kalsın, onların o kotu kokularından olecektim. Sonra, akan bir nehir gordum, onda yıkandım. Tertemiz oldum. Guzel bir koku da surundum.
Ru'yĂ‚mı Hz. Ebû Bekir'e anlattım. O ru'yĂ‚mı şoyle ta'bîr etti:
- Dilin tutulacak, cok sıkıntılı bir işe gireceksin. Fakat kurtulacaksın.
Yemin keffÂreti
Direkte bağlı olduğum zaman Ebû Bekir'in sozu aklıma geldi. Tevbemin kabûl olacağına dĂ‚ir Ă‚yet ineceğini umit etmiştim.
Ebû LubĂ‚be bu gunĂ‚hın işlendiği, Benî Kurayza yurduna donmek istiyordu. HĂ‚lbuki Allah ve Resûlune karşı gunĂ‚h işlediği bu memlekete bir daha hic girmeyeceğine dĂ‚ir yemin de etmişti. Durumu Resûlullaha arz etti. Allah ve Resûlu uğrunda, butun malını bile verebileceğini soyledi. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Malının ucte birini vermek senin keffĂ‚retine yeter.
Hz. Ebû LubĂ‚be, malının ucte birini ayırıp, verilmesi gerekli kimselere dağıttı. Ondan sonra, vefĂ‚t edinceye kadar kendisinden hayırdan başka bir şey gorulmediği bildirilmiştir.
__________________