Batı Medeniyeti, Teknoloji, İslam, İman
Yuce Allah (c.c.), iman konusu olan şeyleri sadece hak kitaplarında anlatmamış, insanın nefsinde ve evrende ceşitli ayetlerle bunları desteklemiştir. Oyle ki, insan gunahlara bulaşmasa, Allah’ın bizden istediği temel imani umdelere kendiliğinden inanırdı. Bunun icin hak kitaplara ve peygamberlere bile luzum duymazdı. Cunku yeryuzundeki ve insan uzerindeki her şey bir kitap gibi iman esaslarından soz etmektedir: ‘Onlara yeryuzunde ve kendi nefislerinde ayetlerimizi gostereceğiz ki boylece onun hak olduğu kendilerine acıkca belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi? (Fussilet suresi, 53)’

Yeryuzundeki kuşlara bakarak onların ucma kanunlarını keşfedip maddeye uygulayıp dev ucakları yapan insan aklı, neden kendisindeki, dunyadaki, evrendeki sonsuz sayıdaki varlık, olay ve olgulara bakıp da imani konularda derinleşemiyor? İnsanoğlu maddi alanda ilerlerken neden imani sahada geriye gidiyor?

Yuce Allah (c.c.), her şeyi imani konulara işaret olmak uzere yaratmıştır. İmani konulara işaret etmeyen, onları acıklama ve yorumlama niteliği olmayan hicbir şey yoktur. Yuce Allah (c.c.) zatını, peygamberlerinin ve hak kitaplarının hakikatini, melekleri, ahreti, kaderin yazıldığı kitap olan Levh-i mahfuzu, kısacası amentunun şartlarını insanların duyu organlarından saklamış, ama bunlara işaret eden pek cok varlık, olay ve olguyu gozler onune sermiştir. Hele bugun insanların icat ettiğini sandığı pek cok alet, arac gerec hep bu iman esaslarını guclendirmeye, anlamaya hizmet etmektedir. Yoksa yuce Allah (c.c.) imani konuların derinleşmesine katkısı olmayan şeyleri yaratmadığı gibi yaratılmasana da musaade buyurmazdı. ‘Allah dilemedikce siz dileyemezsiniz. (insan suresi, 30)’ Ayrıca Allah (c.c.), abes olan şeyleri yaratmaktan uzaktır: ‘Goğu, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu, inkÂr edenlerin zannıdır. Vay o inkÂr edenlerin ateşteki haline! (Sad suresi, 27)’

Yuce Allah (c.c.) bugun insanların icat ettikleri icin gurur ve kibirden şiştikleri teknolojik arac ve gerecleri nicin yoktan yaratmıştır? Bazıları diyecek ki, her teknolojik alet, arac gerec birer nimettir, bu acıdan insan hayatını kolaylaştırmaktadır. Ama bu konuya cok yuzeysel bir bakış acısıdır. Yuce Allah (c.c.) eşyaya, varlıklara, olay ve olgulara bir de ote anlam yuklemiştir. Bu ote anlam nihayetinde iman esaslarına yardımcı olan, onu acıklayan birer kelimeye donuşmektedir. Onun icin ruyalarımızda gorduğumuz her şeyin bir anlamı vardır. Yani varlıklar, olaylar ve olgular gorunurdeki anlamların otesinde derin birer anlama da sahiptirler. Buna ote anlam (dini mana) diyebiliriz.

Bir Musluman bu acıdan idealisttir, materyalist değildir. Bakışı gorunenin otesine ulaşmaya calışır. Yuzeyde kalmaz. Onun icin her şey iman esaslarının anlaşılmasına, acıklamasına hizmet eder. Yuce Allah (c.c.) hayatı bunun icin yarattığı gibi her şeyi de bu amaca hizmet icin kullanmaktadır. Materyalist birisi icin teknolojik aletlerin, arac ve gereclerin tek işlevi vardır: ‘Hayatı kolaylaştırmak.’ Ayrıca materyalist kafa teknolojik alette, arac ve gerecte Allahın kudretini gormek istemez. Onu insanların icat ettiğini duşunur. Bu duşuncedeki gurur, kibriyle şirke duşer. Muminse teknolojik urunu tamamen Allah’a mal ettiği gibi onda imani konulardan da dersler cıkarır.

Bilgisayarlar, kameralar, kasetler, diskler ve bunlar gibi sesi ve goruntuyu kaydeden şeyler… Kiramen kÂtibin meleklerine işaret etmiyor mu? Yine bunlar kaderi bilgilerin yazıldığı Levh-i mahfuzun işlevini hatırlatmıyor mu? Fuzeler yuce Allah’a ve manevi Âlemlere ulaşma isteğini sembolize etmiyor mu? Ucaklar, otobusler, arabalar, telefonlar cok kısa bir surede dostları birbirine kavuşturmaları dolayısıyla, hadis-i şeriflerde ifade edildiği uzere, cennet hayatında muminlerin istedikleri zaman hemen dostlarıyla buluşmalarına, biraraya gelmelerine imada bulunmuyor mu?..

Avrupa’da Ronesans’tan beri pek cok teknolojik alet, arac gerec icat edildi. İtiraf etmek gerekirse, biz Musluman ulkeler bu durum karşısında once cok buyuk bir bunalım, kompleks yaşadık. Bu yuzden onceki cağlarda bu teknolojik aletlere, arac gereclere once şuphe ile baktık. Avrupa medeniyetini bu yuzden pek yakından takip de edemedik. Ustun bir dinin muntesipleri olarak kucuk gorduğumuz kÂfirlerin icat ettiği teknolojik urunleri nasıl hemen alıp kullanabilirdik ki?.. Sonra, devlet adamları, kafası calışan bazı kişiler bu yanlış duşuncenin farkına vardılar. Hep bir ağızdan İslam dininin kÂfirlerin icat ettiği teknolojiyi almaya mani olmadığı gibi bizzat teşvik etmekte olduğunu soylediler. Bu sozler bizlere biraz moral verip kendimize gelmemizi sağladı. Avrupa’ya acılmamıza vesile oldu. Tanzimat devri, bu acılışın devlet capında onemli bir hareketidir. Ama bu sefer de başka bir bunalım ve kompleks baş gosterdi. Bu teknolojik urunlere nasıl İslami bir bakış acısı getirilecekti?.. Maalesef bu konuda Muslumanları tatmin eden, onlara yol gosteren buyuk duşunurlerden yoksun olduğumuz icin bu teknolojik urunler ote anlamları ile anlaşılamamıştır. Fitneye neden olmuştur. Şeytanların vesveseleri ile inancsızlığa, imansızlığa kapı acmıştır. Bizde, yani Osmanlı’da ve Turkiye’de Tanzimat’tan beri pek cok aydınımızın dinsizliğe, imansızlığa ve kufre duşmelerinin en temel nedeni bu teknoloji urunlerinin ote anlamlarının bilinmemesidir. Bu konu uzerinde duşunulmemesidir.

Bugun Muslumanların coğu teknolojik urunleri kendilerine yakışacak şekilde, yani yuce dinlerine uygun olarak inanc dunyalarında pek hazmedememişlerdir. Teknolojik urunler bilerek veya bilmeyerek Muslumanların inanc dunyalarında Deccal’in aletleri, arac gerekleri gibi bir hizmet gormektedirler. İnsanları dinsizliğe ve imansızlığa suruklemektedirler. Daha da kotusu insanlar bunun farkında olmamaktadırlar. Cunku bu olgu bilincaltında meydana gelmektedir. Coğu kişi kendisini Musluman sayarken teknolojik urunler karşısında aldığı yanlış tavır, bilgi ve şuur eksikliği nedeniyle bilincaltında dinsizlik ve imansızlık lehine buyuk bir bunalım ve kompleks icerisinde bulunmaktadır. İnsanlar son nefeste imanlarını genellikle bu konuda bilinclenmeme yuzunden kaybetmektedirler. Allah (c.c.), bizleri bu afattan korusun. Âmin.

Teknolojik urunler yuce Allah’ın (c.c.) insanlara imtihan icin sunduğu, yarattığı nesneler olarak gorulmedikce bu olumsuz durum devam edecektir.
‘O, butun ciftleri yaratandır. Uzerlerine kurulasınız, sonra da kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve ‘Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yucedir. Bunlara bizim gucumuz yetmezdi. Şuphesiz biz Rabbimize doneceğiz.’ diyesiniz diye sizin icin bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır. (Zuhruf suresi, 12-14)’

Yukarıdaki ayet, birkac acıdan dikkat cekmektedir. Bunlardan birisi, Allah (c.c.) hem hayvanları hem de gemileri yaratandır, demektedir. Oysa gemiler insanlar tarafından yapılmaktadır. Ama yuce Allah (c.c.) yukarıdaki ayette bunu sahiplenmektedir. Cunku geminin yapılması O’nun izni ile olmuştur. Geminin yapılmasına lazım gelen her şeyi O yoktan yaratmıştır. Gemiyi yapmayı planlayan kişiye ilham eden O’dur. Geminin yapılmasında harcanan butun enerji O’ndan gelir. ‘ Halbuki Allah sizi ve yaptığınız şeyleri yarattı (Saffat suresi 96).’ Tabii geminin suda dayandığı tabiat kanununu yaratan da yuce Allah’tır. İşte butun teknolojik urunler de bunun gibidir. Her şeye, ozellikle her teknolojik urune bu gozle bakmak gerekir. Onu iman nazarıyla algılamak lazımdır. Bu sayede ayetin bir başka vechesi karşımıza cıkmaktadır. Bu teknolojik urunleri tıpkı hayvanlar ve gemilerde olduğu gibi Allah’a (c.c.) ovgu vesilesi yapmak (şukur ve hamd) uzerimize duşen bir kulluk borcudur.

Tahmin ediyoruz ki, Musluman atalarımız develerine, atlarına ve eşeklerine… bindiklerinde bu hayvanlara bakıp her zaman Allah’a şukredip hamd ediyorlardı. İnsanlar acaba bugun arabalarına bindiklerinde akıllarına bu geliyor mu? Yukarıdaki ayeti hic duşunuyorlar mı? Onu yoktan yaratan, emrine veren yuce Allah’a şukredip hamd edebiliyorlar mı? Bunu arabası olan her insana ozel olarak soruyorum. Bunun cevabı ‘hayır’sa bunun altında, Allah gostermesin, arabanın yaratıcısı olarak yanlış bir itikat icimize sinmiş olabilir. Elbette bunun farkında değilizdir. Bilincaltı dunyamızda boyle bir nankorluk olabilir. İnsanlar cağımızda her teknolojik urune boyle farkına varmadan yanlış ve kendilerini batıl bir itikada, kufre goturen bir anlam yukleyebilmektedirler. Bunun kokeninin cok eskilere dayandığını duşunebiliriz. Batı medeniyetine hayranlığa kadar varan bir iz bilincaltımızda bulunabilir. Gunde 70 (bir başka rivayette 100) kere istiğfar eden peygamberimizi (s.a.s) ornek alarak bu tur şirk, batıl, kufur noktaları icin bizler de her zaman tovbe ve istiğfar etmeliyiz.

Her teknolojik urunu kullanırken bunun yaratıcısının Allah (c.c.) olduğu bilinciyle hareket edip Allah’a şukr ve hamd bir kulluk borcudur. Bu sayede umarız ki, teknolojik urunler nedeniyle bilincaltımızda bulunan Allah’a (c.c.) karşı nankorluk, kufur ve batıl damarları helak olur inşaallah.

İnsanlar arabalarına bindiklerinde Allah’a şukur ve hamd şurada dursun, genellikle buyuk bir nankorluk icerisinde bulunmaktadırlar. Arabalarının eskidiğini, modasının gectiğini hatırlayıp en kısa bir zamanda ne zaman daha iyisini alacaklarını hesap etmektedirler. Gozleri hep daha iyi bir arabada olmaktadırlar. Her şeyin bir zamanı vardır. İnsanların Allah’a (c.c.) gercek manada şukur ve hamdleri de nimetleri tadarken olmalıdır. Bunun zamanı da yukarıdaki ayette ifade edildiği gibi arabaya oturdukları, uzerine kuruldukları zamandır.
‘Bu hayvanlar sizin ağırlıklarınızı ancak gucluklere katlanarak varabileceğiniz bir memlekete taşırlar. Şuphesiz Rabbiniz cok şefkatli, pek merhametlidir. (Nahl suresi,7)’

Teknolojik urunlerin coğu neden Batı medeniyetinin urunu oldu da İslam medeniyeti bu konuda geri kaldı? Bu sorunun cevabı da dinidir. Biz bu soruyu dini bir cerceveden alıp psikolojik bir acıdan yanıtlamaya calışacağız.

Batılı insanların kafasında bir kuşku melekesi oluştu. Kuşku zekÂnın calışmasında adeta motor gibi bir hizmet gorur. Kuşku bilimin ve sanatın guc kaynağıdır, hareket ettiricisidir. Bu kuşkunun kaynağı Hıristiyanlıktı. Cunku Hıristiyanlık akıl ve mantığa dayanmıyordu. Hıristiyanlığın temeli hak dine dayansa da bu din kısa zamanda o kadar cok tahrif edilmişti ki, aslından pek az şeyi koruyabilmişti. Hurafelerle dolmuştu. Bir de tabii yuce Allah’ın (c.c.) hikmeti gereği Hz. İsa’yı (a.s) babasız olarak dunyaya getirmesi buna (yani kuşkuya) hizmet ediyordu. Kuşku, kaynağını ve gucunu dinden alarak Avrupalının zihninde bir meleke olarak gelişti, yerleşti. Bunu onceleri dine karşı kullanmaları mumkun değildi. Cunku kilise ve cevre buna imkÂn vermemekteydi. Onun icin bu dinsel kuşkunun bastırılması gerekiyordu. Bastırılan bu dinsel kuşku bilincaltından yukselip once guzel sanatlar alanında (Ronesans) yeniliklerle kendisini gosterdi. Din de az da olsa bundan payını aldı (Reform). Sonra, bilimdeki gelişmelerle ve onun paralelinde teknolojik alandaki buluşlarla bu kuşku yukselerek adeta yeşerdi. Tum dikkatini maddeye, doğa yasalarına yoneltti. Dunyaya, evrene hakim oldu.

Batı medeniyeti boyle bir kuşku temeli ile doğduğu icin teknolojik urunlere de Muslumanlar haklı olarak once buyuk bir kuşkuyla baktılar. Kabullenmeleri kolay olmadı. Şimdi bile cekilen hazımsızlık bu yuzdendir.

Muslumanlar ise dunyaya değil ahrete muştaktırlar. Hayatlarında ve dinlerinde kuşku uyandıracak bir şeyleri yoktur. Bu yuzden zekÂlarında kuşku melekesi pek oluşmadı, daha doğrusu pek gelişmedi. Onun icin Muslumanlar tarihte Batılı anlamda buyuk bir bilimsel ve teknolojik gelişme yaşamamışlardır. Ama bu bir eksiklik değildir. Komplekse, bunalıma girmeğe hic gerek yoktur. Hatta bu bir ustunluktur. Cunku kıymet hukumleri dunyaya değil, ahrete gore olmalıdır. Cennette dunyadaki teknolojik urunlerin ne değeri olacaktır ki?.. Kim ister ki, atalarının dinlerinden kuşkulanıp bunu ceşitli nedenlerle maddeye, tabiat olaylarına yoneltip bazı keşiflerde bulunup da bunlardan teknolojik urunler yapsın?.. Batılıların yaşadığı tarihsel tecrubeye kim heves edebilir?..

Musluman’ın teknolojik urunlere bakışını duzeltmesi cok onemlidir. Bu onları icattan daha buyuk bir onem arz etmektedir.

Teknolojik urunleri kullanmada herhangi bir kuşkuya mahal yoktur. Yuce Allah (c.c.) her teknolojik urunu bir hikmetle ve insanların yararına uygun olarak yaratmıştır, yaratmaktadır. Onlara bir Musluman olarak gonul rahatlığı ile sahip olup yuce Allah’a bunları yarattığı icin hamd u senada bulunmalıyız.

Yuce Allah (c.c.) her birimize hidayet ve son nefeste iman nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi
__________________