Hazret-i Allah’ın Kur’an-ı kerim’de, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Hadis-i şerif’lerinde kati bir emirle yenilip-icilmesini, yapılmasını ve kullanılmasını yasakladıkları şeylere haram denir.
Allah-u TeĂ‚lĂ‚ rahmet ve merhametinin bir eseri olarak zararlı olan her turlu şeyi haram onun yerine ise guzel, temiz ve faydalı olan şeyleri helĂ‚l kılmıştır:
“O peygamber, kendilerine iyiliği emreder kotulukten meneder. Onlara temiz şeyleri helĂ‚l, cirkin şeyleri de haram kılar.” (A’rĂ‚f: 157)
Bu yasaklara riĂ‚yet etmeyenler dunyĂ‚da şer’î cezĂ‚lara, Ă‚hirette ise ilĂ‚hi azaba mustehak olurlar.
Nitekim Âyet-i kerime’de:
“Kim haksızlık ve zulum ile bu yasakları işlerse, biz onu cehenneme atacağız.” buyuruluyor. (NisĂ‚: 30)
Haram İki Kısma Ayrılır:
1– Bizzat kendisi ve maddesi itibariyle haram olan şeyler: Domuz eti, icki...
Kesin olarak haram kılınan bu gibi şeylerden ureticiliğini, nakliyeciliğini, ticĂ‚retini ve ikrĂ‚mını yapmak gibi, her ne surette olursa olsun faydalanmak da haramdır.
2– Aslında maddesi itibariyle helĂ‚l olup herhangi bir sebepten dolayı haram kılınan şeyler: Calınan mal, kasden besmelesiz kesilen hayvan... vb.
MeselĂ‚ uzum ve uzum suyu helĂ‚ldir. Fakat mayalandırılıp alkol hĂ‚line donuşturulurse, insanlara zararlı hĂ‚le geldiği icin haram kılınmıştır.
Ancak olum tehlikesi hĂ‚linde bu haramlardan doyacak kadar değil, olmeyecek kadar kullanılmasına cevaz verilmiştir. Cunku zaruretler mahzuru mubah kılar.
Âyet-i kerîme’de:
“Allah size leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı kesin olarak haram kıldı. Fakat kim mecbur kalırsa, başkasına saldırmadan zaruret miktarını aşmamak uzere yemesinde bir gunah yoktur. Şuphesiz ki Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” buyuruluyor. (Bakara: 173) (Bakınız; Nahl: 115)
Haram yemek, şeytanın izine tĂ‚bi olmak ve cehenneme yuvarlanmak demektir.
CenĂ‚b-ı Fahr-i KĂ‚inat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
“Haramdan meydana gelen her vucuda, ateş daha lĂ‚yıktır.” buyuruyorlar. (Tirmizî
Haram muminin icini, mĂ‚neviyatını tahrip eder, başka haramları işlemeye tahrik eder, cevresindeki insanları da harama teşvik eder.
Haram, yuruyen merdiven gibidir. Ayağını bastın mı bir daha yakayı kurtaramazsın. Seni alır, cehennemin dibine kadar goturur.
Haram yiyenin gozlerine siyah bir perde cekilir, artık helĂ‚li ve haramı ayırdedemez olur. Rotu cıkmış araba gibi, kime-neye carpacağı belli olmaz.
Haram, insanın icini karartır. Haram yiyen kişiden iyi işler beklemek boştur. Cunku kupun icinde ne varsa dışına o sızar.
HelĂ‚l yiyenlerin ise icleri nûrlanır. Bu nûrdan hikmet husule gelir. Hikmet ehlinde en guzel iş ve icraatlar zuhur eder.
Bir Hadis-i şerif’te şoyle buyuruluyor:
“Haramlardan sakın, insanların en Ă‚bidi olursun.” (Tirmizî
Hakk Celle ve AlĂ‚ Hazretleri, sĂ‚lih amelden evvel helĂ‚l olan şeylerden yemeyi emrederek:
“HelĂ‚l ve temiz olan rızıklardan yiyiniz ve sĂ‚lih ameller işleyiniz.” buyurmuştur. (Muminûn: 51)
Haram, du ve ibÂdetlerin kabulune mÂni olur.
“YĂ‚ Resulellah! Allah’a benim icin yalvarıver de duĂ‚sı makbul olanlardan olayım.” diyen bir zĂ‚ta CenĂ‚b-ı Fahr-i KĂ‚inat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“HelĂ‚l yemek ye, duĂ‚n kabul olsun.” buyurdular. (TaberĂ‚nî
Diğer Hadis-i şerif’lerinde de meĂ‚len şoyle buyuruyorlar:
“Bir kimse haramdan bir şey yerse kırk gun namazı kabule şĂ‚yĂ‚n olmaz.” (Deylemî
“Bir insan ki, buyuk bir iştiyĂ‚kla, (Hacc veya Umre icin) yola cıkar. Bir cok eziyetlere katlanır, toz toprak icinde kalır. Ellerini semĂ‚ya doğru acıp YĂ‚ Rabb’î, YĂ‚ Rabb’î diye yalvardığı halde, yediği haram, ictiği haram, giydiği haram ve her turlu gıdası haramdır. Boyle bir adamın duĂ‚sı nasıl kabul edilir?” (Muslim)
“İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki, kişi kazandığı malın helĂ‚lden mi haramdan mı olduğuna aldırış etmeyecektir.” (BuhĂ‚rî. Tecrîd-i sarîh: 962)
Hazret-i Omer -radiyallahu anh- Efendimiz yanlışlıkla zekĂ‚t develerinin sutunu ictiği zaman, parmağını ağzına sokarak istifrĂ‚ etmiştir.
“Biz harama duşeriz korkusuyla helĂ‚lin onda dokuzunu terkederdik.” sozu ne kadar duşundurucudur.
Hazret-i Ebu Bekir -radiyallahu anh- Efendimiz de, kolesinin haram kazancından olan sutu icince, boğazına parmak salarak istifrĂ‚ etmeye başlamış, neredeyse olecek hale gelmişti. Daha sonra
“Allah’ım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım.” diye duĂ‚ etti.
İslĂ‚miyet gizli veya acık harama giden butun yolları kapatmıştır. Harama goturen, harama yardım eden her şey haramdır.
Mutlak helĂ‚l ile haram olmasında hic şuphe olmayan şeylerin yanında bir de şupheli saha vardır. İslĂ‚m, bu gibi şupheli şeylere duşmekten sakınmayı takvĂ‚ kabul etmiştir.
CenĂ‚b-ı Fahr-i KĂ‚inat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde buyuruyorlar ki:
“HelĂ‚l apacık belli, haram da apacık bellidir. Bu ikisinin arasında şupheli noktalar vardır. İnsanların coğu bunu bilmezler. Şupheli şeylerden kacınanlar, dinini ve namusunu korumuş olurlar. Şupheli şeylere duşenler, yasak bir koruluğun etrafında hayvan otlatan ve her an icin koruluğa duşmek ihtimĂ‚li olan bir coban gibidir. Dikkat ederseniz her hukumdarın bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu ise haramlardır.” (BuhĂ‚rî. Tecrîd-i sarîh: 48)
Hazret-i Âişe -radiyallahu anhĂ‚- VĂ‚lidemiz “
Siz asıl ibĂ‚detten gaflet ediyorsunuz. O ise şupheli şeylerden sakınmaktır.” buyurmuştur.
alıntı: www.hakikat.com
__________________