Hazret-i Osman (radıyallĂ‚hu anh) İslĂ‚m askerini Tebuk GazĂ‚sı'nda techîz etti. TicĂ‚ret develerini, semerleri ve culları ile beraber verdi.

Abdurrahman bin Semura (radıyallĂ‚hu anh) dedi ki: Ceyş-i Usret'te (Tebuk GazĂ‚sı'nda) Hazret-i Osman, bin dinar ile gelip altınları ResûlullĂ‚h'ın (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) kucağına doktuğunu gordum. Resûlullah mubĂ‚rek eli ile altınları karıştırdı ve “Bundan sonra yaptıkları Osman'a zarar vermez.” buyurdu.

Abdurrahman bin Avf (r.a.), ResûlullĂ‚h'ın (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) huzûruna dort bin dirhem getirdi ve dedi ki: “Yanımda sekiz bin dirhem vardı. Dort bin dirhemi kendime ve Ă‚ileme alıkoydum. Dort bin dirhemi Rabbime odunc verdim.”

Resûl-i Ekrem (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) ona buyurdu ki: “Evinde bıraktığına ve borc verdiğine, AllĂ‚hu TeĂ‚lĂ‚ bereket versin!”

Bu iki zat hakkında “Allah yolunda mallarını sarf eden sonra verdiklerinin arkasından başa kakmayan, gonul incitmeyenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara bir korku yoktur. Onlar mahzun olmayacaktır.” meĂ‚linde-ki Bakara Sûresi'nin 262. Ă‚yet-i kerîmesi nazil oldu.

İmĂ‚m Begavî MesĂ‚bîh kitabında Abdurrahman bin Hab-bĂ‚b'dan (radıyallĂ‚hu anh) şu hadîs-i şerifi rivĂ‚yet etti: “Abdurrahman (r.a.) şoyle dedi: Resûlullah (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) nasîhat edip, AshĂ‚b-ı KirĂ‚m'ı Tebuk GazĂ‚sı'na teşvik ettiklerinde ben orada idim.

Hazret-i Osman (radıyallĂ‚hu anh) kalkıp dedi ki: YĂ‚ Resûlallah! Allah yolunda yuz deveyi, palan ve semerleri ile ben hazırlayayım! Sonra Fahr-i Ă‚lem (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) yine teşvîk ettiler. Hazret-i Osman (radıyallĂ‚hu anh) yine kalkıp “YĂ‚ Resûlallah! Allah yolunda uc yuz deveyi, palan ve semerleri ile ben karşılayayım!” dedi.

Resûlullah (sallallĂ‚hu aleyhi ve sellem) minberden indi ve “Bundan sonra Osman, nĂ‚file bir amel işlemese de, bir be'is yoktur. ZîrĂ‚ yaptığı bu iyilik ona butun nĂ‚fileler yerine gecer.” buyurdular. (MenĂ‚kıb-ı CĂ‚ryĂ‚r-ı Guzîn
__________________