Konu
:
Olanlar ve Olması LĂ‚zım Gelenler
10-09-2019, 23:35:23
#0
Tarkan
Açýk Profil bilgileri
Özel Mesaj Gönder
Tarkan tarafýndan gönderilen tüm mesajlarý bul
Tarkan'ý arkadaţ olarak ekle
Son bir iki asırdan beri devam ede gelen terslikler yuzunden, milletin mecalsiz bakışlarında hayret dolu bir sabır, dehşetle tullenen bir şefkat, endişe tuten bir temkin, dudaklarında dua ve yureğinde heyecan eksik olmadı.. ve mevcut şartlar itibarıyla da eksik olacağa benzemiyor. O, şu anda da en amansız hafakanların pencesinde kopurup dururken, kendi kendine: "Oturup olumumu mu beklesem, kalkıp bir care mi arasam, Hakk'a yonelip yakarışa mı gecsem, yoksa teselli buudlu şu mevcut carelerle yoluma devam mı etsem?" diye mırıldanıyor.. ve mĂ‚nĂ‚lı-mĂ‚nĂ‚sız insiyakların gelgitleri arasında calkalanıp duruyor. Onun bu caresizlik ve inkisarına karşılık; gunubirlikciler, gununu gun etme sevdasında; yığınlar, olabildiğince sorumsuz, sorumsuz oldukları kadar da insan ve imkĂ‚n israfı icinde; din ve millet duşmanlarında her muspet hamleyi baltalama gayreti; her zaman aldanabilen kitlelerde ise, bir orada, bir burada yuzup-gezmeler.. işte insanımızın yakın gecmişi itibarıyla mĂ‚kûs kaderi!
Bu karanlık donemde mantık, butun gucuyle bir aldatma ve demagoji vasıtası; bilim, "dediğim dedik" saplantılarıyla tezyîfkĂ‚r bir mustebid; kuvvet, her şeyi hĂ‚kimiyeti altına alma ve her şeye hukmetme azgınlığı icinde.. ve butun bunlara mukabil halkın vicdanı ise, akla hayale gelmedik baskılar altında inim inimdi. Bu donemde, din hissi, birilerince, başı sıkışan kimselerin kullanabileceği buyulu bir kredi kartı kabul ediliyor; buna karşılık hakikî dindarlık ise, dunyada yeri olmayan bir muamma gibi gosterilmek isteniyordu. Daha garibi de, butun bunlar, cağdaşlık hezeyanları icinde ve millete, millî değerlere rağmen yapılıyordu.
Doğrusu, ceşit ceşit yokluklar kıskacında ve gercek insan nedretiyle kıvrandığımız bu karanlık donem, gelecekte hep tedĂ‚î ettirdiği urpertilerle hatırlanacak ve tarihimizin kara gunleri olarak anılacaktır.. olması gerekli olan şeylere hasret icinde, olmaması lĂ‚zım gelen carpık duşunce, carpık anlayış ve carpık davranışların ağında inleyip durduğumuz tarihin bu kapkara gunleri... Biz, yakın gecmişimiz itibarıyla ve şimdilerde, olmaması icap eden hemen her şeyi, hem de kerhen ve yutkuna yutkuna yaşadık. Ama acaba, yıllar ve yıllar boyu hayallerimizde yaşatıp durduğumuz o olması lĂ‚zım gelen şey ne idi?
Her şeyden evvel o, upuzun bir gecmişin değerlerle dopdolu katmanlarında birike birike, sıkışa sıkışa dunyalar kıymetine ulaşmış cok onemli bir hazinenin hazinedarlığı şuuru; bugunu dunle, yarını da bugunle ic ice mutalĂ‚a edebilecek, mutalĂ‚a edip değerlendirecek terkip kabiliyeti; geleceği mĂ‚zinin o muhteşem kanavicesi uzerine sanatkĂ‚rĂ‚ne işleyecek zevk ve duşunce enginliği; sonra da bu şuur, bu kabiliyet, bu derinliği eksiksiz temsil edebilecek kalb ve kafa izdivacına muvaffak olmuş ruh nesilleriydi. Tavırlarında bir zamanlar dunyayı idare etmiş olmanın vakar ve ciddiyeti; usluplarında şanlı gecmişimizin derinlik ve ledunniyeti bulunan ve varlığı didik didik edip değerlendirmede, değerlendirip sağlam bir ukbĂ‚ muvĂ‚zenesi kurmada ilklerin maharetini ortaya koyan ruh nesilleriydi.. dunyanın yanında ukbĂ‚ya, fiziğin yanında metafiziğe acık anlayışlarıyla, icinde bulunduğumuz zamanı tarihe bağlayacak ve fĂ‚ni omurlerimizi ebediyetle irtibatlandıracak olan bu kudsîler sayesinde, alĂ‚kadar olduğumuz butun dunyevî kıymetler birer mĂ‚nevî kıymete, butun maddî guzellikler ve gorkemler de birer uhrevî derinlik ve ihtişama ulaşacaktır.
Mevcudiyetleri bizim icin ilĂ‚hî bir lutûf ve Cennet ehlinin de muhĂ‚vere mevzuu bu olgun ruhların konuşmaları hep ilim ve hikmet, sukûtları musamaha ve ibret, duşunceleri gonul kapılarını acan sırlı birer anahtar, davranışları da tul tul Kur'Ă‚n televvunludur. Cizgi cizgi cehrelerindeki mĂ‚nĂ‚larla her zaman kendilerini saydırmasını bilen, herkese bir şeyler anlatan, anlatıp semtlerine uğrayanları buyuleyen oyle engin gonullerdir ki, olabildiğince dunyaya acık olmanın yanında herkesten ziyade Allah'a yakın ve olabildiğine hur iradeli, hur duşunceli olmanın yanında fevkalĂ‚de temkinli, itinalı ve dikkatlidirler. Topyekun varlığı bir meşher gibi temĂ‚şĂ‚ ede ede, bir kitap gibi yorumlaya yorumlaya ona o kadar Ă‚şinĂ‚ olmuşlardır ki, kĂ‚inatın sahife ve satırları arasında, evlerinin sofa, salon, koridor ve odalarında dolaşıyor gibi rahat hareket eder ve uğradıkları her menzilde ayrı bir vĂ‚ridĂ‚ta erer, ayrı bir doygunluğa ulaşırlar.
Ayrıca onlar, ruhî saygı ve terbiyeleri acısından o kadar derin ve engin; insanî değerlere karşı o kadar hurmetkĂ‚r ve ince; iyiliğin iyilik, kotuluğun de kotuluk getireceğine o kadar inanclıdırlar ki, uğradıkları her yerde Cennet yamaclarının sıcaklığı hissedilir ve kurbet esintileri duyulur. Semtlerine uğrayanlar huzur bulur, onlarla oturup kalkanlar insan olmanın gayesini idrak eder. Onlar, gencliklerinin enerji dolu demlerinde, olgunluklarının temkinli anlarında ve yaşlılıklarının bilgi ve tecrube ile kopuren gunlerinde hep cizgilerini korur ve aynı yorungede yururler. Cok zekisi ve o kadar akıllı olmayanı; her zaman dosdoğru kalabileni ve ara sıra inhiraf edeni; meşru haklarından yararlanmak isteyeni, maddî-mĂ‚nevî fuyûzĂ‚t hislerinden fedakĂ‚rlıkta bulunanı; şahsî hayatı itibarıyla bir olcude mutlu yaşayanı, biraz derbederi; en buyuk zorlukları rahatlıkla aşabilecek iradelisi, mĂ‚ruz kaldığı bir kısım hĂ‚diseler karşısında sarsılanı; Allah'a intisabı sayesinde kĂ‚inata meydan okuyanı, yer yer korku ve paniğe kapılanı; inzivĂ‚ya cekilip omrunu hulya yamaclarında geciren hayalperesti, halk icinde Hak'la beraber olup muhtac sinelere ebediyet duşuncesi ufleyeniyle hemen hepsi, huyunun, tabiatının, mizac ve meşrebinin acık olduğu olcude iyilik soluklar ve iyilik duşuncesiyle oturur kalkarlar. Kimi uslu uslu ve biraz da nazlı; kimi atılgan, muteşebbis ve canlı; kimi dalgaları dinmiş denizler gibi durgun, fakat mehîb; kimi gelgitleri bitmeyen bir derya gibi her zaman gurul gurul; ama hepsi de ta ruhlarının derinliklerinden kopup gelen ışıklarla pırıl pırıl ve ruhanîlerle atbaşı bu yiğitler, yakın cevreleri, topyekun milletleri ve butun insanlık icin yaşıyor olmanın sancısıyla kıvrım kıvrım ve senelerden beri hep yollardadırlar. Koyleri, şehirleri, bolgeleri, hatta meşrepleri, mizacları ayrı ayrı olsa da, imanları, hizmetleri, ulkeleri ve ulkuleriyle kenetlenmiş gibi bir gorunum sergiler ve surekli aynı şeyleri soluklar, aynı ideali paylaşırlar.
Her gun yuzlerce badire ile karşı karşıyadırlar; ama gonullere rikkat verecek bir incelikle hep başkalarını duşunur ve başkaları icin yaşarlar; hem de kendilerini ve yakınlarını duşunmeyecek kadar bir diğergamlık ruhuyla. Ağlamaları cok, gulmeleri az, tebessumleri de mĂ‚nĂ‚lıdır. Varlığın perde arkasından sızıp gelen sırlara, dort bir yandan gonullerini saran ilhamlara, ilhamlarını sinelerine boşaltabilecekleri Ă‚şinĂ‚ muhatapların bulunmasına, hizmetlerinin umitle tullenen Ă‚kıbetine, Allah'ın hoşnutluğuna ermiş olma bahtiyarlığına ve boyle bir husnuzan kuşağında oleceklerine ve O'na mulĂ‚kî olacaklarına tebessum ederler.
Hemen herkesi kendi derinlikleriyle saran duyguları o kadar mûnis, meleklerin nezĂ‚hetini hatırlatan onların hayatları oylesine temiz, sevgiyle atan onların sineleri o denli hassas, sesleri-solukları oyle inandırıcı ve bu saadet hissini onlara duyuran Yuce Yaratıcı onlara o kadar yakındır ki, huzurla tuten bu yakınlığın onların gonullerinde hĂ‚sıl ettiği itmi'nan sayesinde "hep guzel gorur, guzel duşunur" ve Firdevslerde yaşıyormuşcasına "hayatlarından lezzet alırlar."
Onların iklimine daha ilk adımımızı attığımızda goklerin bilmem hangi devresinden, arzın hangi doneminden, insanlık tarihinin hangi bolumunden pırıl pırıl bir zaman dilimi gelir.. butun ufkumuzu kaplar.. ve biz onun, o da bizim olur. Oyle ki, kulaklarımızda butun bir gecmişin uğultularını duyar, hayallerimizde topyekun beşer tarihinin tullendiğini hisseder ve sinelerimizin heyecanla attığına şahit oluruz.
Evet, onların o zaman ustu ikliminde Ă‚deta, yitirdiğimiz her şey donup geriye gelir.. kaybettiğimiz butun değerler ve ihmal ettiğimiz tarihî dinamikler derlenir-toparlanır, yeniden bizim olur. Dunyaya acıldığımız ilk nazlı gunler, cicekler gibi hulyalarımızda bir kere daha tomurcuklaşır.. paramparca olmuş şeref, haysiyet ve onurumuz, tıpkı kırılmış bir kristalin mini mini parcalarının bir buyu ile bir araya gelip eski halini alması gibi yeniden birleşir, butunleşir ve tekrar eski guzelliğine ulaşır. Hulyalarımızı besleyen bu duygu ve bu duşunceler, bizi her zaman, icinde bulunduğumuz anın dar kalıplarından kurtararak daha ferah-fezĂ‚ iklimlerde dolaştırır; dolaştırır ve ruhun hayat seviyesinde sihirli bir Ă‚lemin erişilmez zirvelerine ulaştırır. Zaten hepimiz, biraz da umit ve ruyaların cocukları değil miyiz!
*Bu yazı, Sızıntı dergisinin Mayıs 1994 tarihli 184. sayısından alınmıştır.
__________________