Efendimiz’e Tutunmak
Rabbim gozunuze sağlık ve Ă‚fiyet ihsĂ‚n eylesin. Bir dakika sureyle goremediğinizi ve kimsenin yardımı olmadan yurumeye calıştığınızı farzediniz. İnsan nasıl da kendini boşlukta hissediyor, tutunacak bir kol arıyor, değil mi?
Esasen şu dunya, gercekleri goremeyen gozler icin bir tur zifirî karanlık...Ve bu karanlıkta yuruyenler, duşmemek icin tutunacak bir kola muhtac...Bizi yaratan ve belli bir sure icin bu dunyaya gonderen Yuce Rabbimiz, Resûl-i Ekrem Efendimizin bizim rehberimiz olduğunu bildiriyor, onun koluna yapışmamızı, adımlarımızı onun adımlarına uydurmamızı ve ona kayıtsız şartsız itaat etmemizi emrediyor.
Biz de onun koluna var gucumuzle sarılıyor ve şoyle diyoruz:
Sensin tutunduğumuz dal,
Sensin kokladığımız gul,
Sensin guc aldığımız kol
Koluna kurban olduğum
Nerede Olursanız Olun
Rehberimiz Efendimiz, kendisiyle irtibatı koparmamak icin bize şoyle buyuruyor:
“Evlerinizi kabirlere, benim kabrimi de bayram yerine cevirmeyiniz.
Bana salÂtu selÂm getiriniz.
Zira nerede olursanız olun, sizin salĂ‚tu selĂ‚mınız bana ulaşır” (Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 97; ElbĂ‚nî, Sahîhu Suneni Ebî DĂ‚vûd, I, 571).
Resûl-i Ekrem Efendimiz
“Evlerinizi kabirlere cevirmeyiniz” buyururken bize cok onemli bir şey soyluyor: Yaşadığınız mekĂ‚nları olulerin mekĂ‚nı gibi Kur’an sesinden, nĂ‚file namaz neşesinden, zikir ve tesbihten mahrum etmeyiniz. Bana gondereceğiniz salĂ‚tu selĂ‚mlar ile evinize canlılık getiriniz. Bir de benim kabrimin yanında, sesinizi bana duyurmak cabasıyla gurultu etmeyiniz. Hayatımda huzuruma gelseydiniz nasıl davranacak idiyseniz, Mescid-i Nebevî’ye geldiğinizde de oyle bir edep icinde bana salĂ‚tu selĂ‚m getiriniz. Cunku dunyanın neresinde olursanız olun, gondereceğiniz salĂ‚tu selĂ‚mlar bana Ă‚nında ulaşır.
Evet, Sevgili Efendimiz’in yukarıdaki hadîs-i şerifinden anlaşılan budur.
Ummetinden biri ona salĂ‚tu selĂ‚m gonderince, CenĂ‚b-ı Hakk’ın kendisine can verdiğini ve gonderilen salĂ‚tu selĂ‚mı aldığını haber veriyor (Ebû DĂ‚vûd, MenĂ‚sik 100; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 572).
Şimdilerde cep telefonu saltanatı var. Galiba benden başka herkes bu işin muptelĂ‚sı oldu. Birkac dost bir araya geldiğinde ağız tadıyla sohbet edemiyor. Cunku herkes ya sevdiğini arıyor veya sevdiği tarafından aranıyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem de, “Oturduğunuz mecliste hic değilse bir defa da beni arayınız” dercesine şoyle buyuruyor:
“Bir cemaat oturduğu bir mecliste Allah’ı anmaz
ve
peygamberlerine salÂtu selÂm getirmezlerse,
bu meclis onlar icin bir pişmanlık sebebi olur.
Allah dilerse onlara azĂ‚b eder, dilerse mağfiret eder” (Tirmizî, DaavĂ‚t 8; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 484).
Buyuklerimiz konuşmaya
besmele, hamdele ve salvele ile başlamak suretiyle bu hadîs-i şerife uygun hareket etme Ă‚detini geliştirmişlerdir. Allah onlardan razı olsun.
Duaya Başlarken
Her şeyin bir usûlu var. Mektup yazmanın, telefon etmenin, telgraf cekmenin, elektronik posta gondermenin...Evet, her şeyin bir Ă‚dĂ‚bı var. CenĂ‚b-ı Hakk’a niyazda bulunmanın da bir edebi vardır. Bu edebe uymadan yapılan dualar noksandır. Geliniz bu edebi Peygamber Efendimizden oğrenelim:
Asr-ı saĂ‚det’te, Muslumanlardan biri namazını kılıp bitirdikten sonra ellerini kaldırıp “Allah’ım bana şunu ver, bunu ver” diye dua etmeye başladı. Bu durumu goren Peygamber Efendimiz “Bu adam acele etti” buyurdu. Sonra onu yanına cağırdı ve nasıl dua etmesi gerektiğini oğretti:
Once
“Elhamdu lillĂ‚hi Rabbil Ă‚lemîn” diye Allah’a hamdetmesi,
ardından da
“VessĂ‚lĂ‚tu vesselĂ‚mu alĂ‚ resûlinĂ‚ Muhammedin ve Ă‚lihî ve sahbihî ecmaîn” gibi bir ifadeyle Allah’ın Elcisi’ne salĂ‚tu selĂ‚m getirmesi gerektiğini tembih etti.
Ondan sonra da dilediği şekilde dua edebileceğini soyledi (Ebû DĂ‚vûd, Vitir 23; Tirmizî, DaavĂ‚t 65; NesĂ‚î, Sehv 48). Demekki bir Musluman duaya başlarken bile Sevgili Efendisine tutunmak, duasının kabul edilmesi icin onun bereketini ummak durumundaır.
CÂmiye Girerken,
CĂ‚miden Cıkarken
Yuce Rabbimiz, şu dunya gurbetinde, Rehberimiz Efendimiz ile sıkı bir ilişki icinde olmamızı uygun gormuş; ona her fırsatta salĂ‚tu selĂ‚m gondermemizi emretmiş,
“Allah ve melekleri Peygamber'e salĂ‚t ederler. Ey iman edenler, siz de ona salĂ‚t edin ve tam bir teslimiyetle selĂ‚m verin" buyurmuştur (AhzĂ‚b 33/56).
Peygamber Efendimiz de bu irtibatın “Allahumme salli” okuyarak sağlanacağını bildirmiş, bazen bu konuda daha geniş bilgi verdiği olmuştur. Bu bilgilerden biri şoyledir:
“Biriniz
cĂ‚miye girdiğinde Peygamber’e salĂ‚tu selĂ‚m getirsin, ardından da
‘AllĂ‚hummeftah lî ebvĂ‚be rahmetik (Allahım! Bana rahmet kapılarını ac)’ desin.
CĂ‚miden cıkınca yine Peygamber’e salĂ‚tu selĂ‚m getirsin, sonra da
‘AllĂ‚humma’sımnî mineş şeytĂ‚nirracîm (Allahım! Beni kovulmuş şeytanın şerrinden koru)’ desin (İbn MĂ‚ce, MesĂ‚cid 13 [ElbĂ‚nî, Sahîhu Suneni İbni MĂ‚ce, I, 129]; İbn Huzeyme (A’zamî

, es-Sahîh, I, 231; İbn HibbĂ‚n, es-Sahîh (Arnaût), I, 395).
Peygamber Efendimiz Cuma gununun onemini belirttikten sonra bu mubarek gunde kendisine
diğer gunlere nispeten daha cok salĂ‚tu selĂ‚m getirmemizi tavsiye etmiştir (Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t 200, 201; İbn MĂ‚ce, İkamet 79).
Şu halde Cuma gunlerini salavĂ‚t-ı şerîfe gunu haline getirmeli, her fırsatta onun aziz ruhuna salĂ‚tu selĂ‚mlarımızı sunmalıyız. Zaten Cuma gunu bizim bayram gunumuzdur. Bayram gunlerimizi boylece en guzel şekilde değerlendirmeliyiz.
Devir Hesap Devri
Ticaret adamları her fırsatta hesap yaparlar. KĂ‚rlarını ikiye katlamanın yolunu ararlar. Bu hesap işi dunyada da var, Ă‚hirette de...Dunyada herkes her zaman hesabını tutturamıyor, ama Ă‚hiret endişesi taşıyanlar icin hesabını tutturmak daha kolay. Cunku Ă‚hiret icin yapılan işlerin asgarî kĂ‚rı bire on...Bire on sevap kazanma olcusu salĂ‚tu selĂ‚m icin de gecerli... Resûl-i Ekrem Efendimiz:
“Bana bir defa salĂ‚tu selĂ‚m getirene Allah TeĂ‚lĂ‚ on defa rahmet eder” buyuruyor (Muslim, SalĂ‚t 11; Ebû DĂ‚vûd, SalĂ‚t 36; Tirmizî, MenĂ‚kıb 1). Boyle bir sevap yumağı, boyle bir rahmet sağanağı nasıl kacırılabilir? Oyleyse salavĂ‚t yumağının ucundan tutmalı, cektikce cekmeli...
Ne kadar cekmeli?
Bunu sahĂ‚beden Ubey ibni KĂ‚‘b radıyallahu anh Efendimiz aleyhisselĂ‚m’a soruyor:
“Sana cok salavĂ‚t-i şerîfe getiriyorum. Bunu ne kadar yapmalıyım?”
Efendimiz ona bir rakam vermiyor. “Dilediğin kadar” buyuruyor. Ama o bir rakam alabilmek icin sormaya devam ediyor: “Dualarımın dortte birini salavĂ‚t-i şerîfeye ayırsam uygun olur mu?”
Nebiyy-i Muhterem Efendimiz yine aynı sozu soyluyor “Dilediğin kadar. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin icin iyi olur.”
Aynı soru ve aynı cevap birkac kere daha tekrarlanıyor. Sonunda Ubey ibni KĂ‚‘b radıyallahu anh meselenin inceliğini kavrıyor ve “Duaya ayırdığım zamanın hepsinde sana salavĂ‚t-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince KĂ‚inĂ‚tın Efendisi şu cevabı veriyor:
“O takdirde Allah butun sıkıntılarını giderir ve gunahlarını bağışlar” (Tirmizî, KıyĂ‚met 23; ElbĂ‚nî, Sahîhu’t-Tergîb ve’t-terhîb, II, 294-295, nr.1670).
Gercek hayat Ă‚hiret hayatıdır. Herkes hesabını ona gore yapmalıdır. Sıkıntıları gidermek ve gunahları bağışlatmak icin daha cok salavĂ‚t-ı şerîfe getirmelidir.
M.Yaşar Kandemir
__________________