İman Etmeyenlere Ozgu Bir Ozellik: İkna Olmamak
İman etmeyen insanlar, dunyaya hırs derecesinde bir sevgiyle bağlanırlar. Aslında imana yonelik doğruları acıkca gordukleri halde, vicdanlarına baskı yaparak nefislerinin isteklerine uyarlar. Eğer vicdanlarının sesini dinleyip, gordukleri doğrular karşısında teslim olurlarsa, bunun dunya hırslarını kıracağını ve ahiret inancını getireceğini bilirler. Bu guzel ahlaka sahip olmayı hic istemediklerinden dolayı da daha en başından vicdanlarına baskı uygularlar. Peşi sıra gittikleri nefisleri, Allah'ın dilemesi dışında, daima var gucuyle kotuluğu emreder. Bu nedenle nefis, kendisine teslim olan kişilere, doğrular karşısında ikna olmamaları icin her turlu telkini yapar.
İman Etmeyen İnsanlar Olumun Yakın Olduğuna İkna Olmazlar
İman etmeyen insanları, olumle her an karşılaşabilecekleri konusunda ikna etmek mumkun değildir. Bu kadar kesin ve acık bir gercek olmasına rağmen, insanların buyuk bir kısmı olumun yakınlığını unutmaya calışır. Cunku olum, tutkuyla bağlı oldukları dunya hayatını yok eder, din ahlakının yaşanması gerektiğini hatırlatır, cehennem gerceğini karşılarına cıkarır. Bu gerceklerden kacmak icin ise "duşunmemek" tek yontemleridir.
Ancak yakın cevrelerinden ozellikle de henuz yaşı genc bir tanıdıklarının olmesi, olumu unutmak isteyen bu tip insanlara buyuk bir darbe olur. Cunku kendileri de bir gun bu duruma duşecek, hic beklemedikleri bir anda olumle karşılaşacaklardır. Ancak Kuran ahlakının yaşanmadığı bir toplumdaki coğu kişi icin bu korku, cok kısa surer. Aradan az bir sure gecmeden umursuz zihniyetlerini yeniden kazanır ve olumu yine kendilerinden uzak gormeye başlarlar.
Oysa olumu akla getirmekten kacınarak olumden kurtulabilmek mumkun değildir. İnsan ne kadar direnirse dirensin, nereye sığınırsa sığınsın, nereye kacarsa kacsın, aslında farkında olmadan her an kendi olumune doğru koşar. Onunde başka bir kapı, tercih veya cıkış yolu yoktur. Geri sayım surekli devam eder. Ne yone donerse olum onu oradan karşılar. Allah'ın kanununda bir değişme olmaz. Kaderde belirlenmiş bir anda ve yerde olum onu yakalar. Kuran'da, Allah bu gerceği şoyle haber verir:
"De ki: "Elbette sizin kendisinden kactığınız olum, şuphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, muşahede edilebileni de bilen (Allah)'a donduruleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma Suresi, 8 )
Kuran'ın Hak Kitap Olduğuna İkna Olmazlar
Tarih boyunca gelmiş gecmiş tum inkarcı toplumlarda insanların coğu, kutsal kitapların Yuce Allah tarafından indirildiğine ikna olmaz. Aslında bunun altında yatan asıl amacları, yine hak dini yaşamaktan kacmaya calışmalarıdır. Cunku bu kitapların Allah tarafından indirilmiş hak kitaplar olduğunu kabul etmeleri, hak dini ve onun getirdiği yukumlulukleri de sonuna kadar kabul etmelerini gerektirecektir. Oysa onlar vicdanlarını kapatarak, nefislerinin emrettiği şekilde ve ahirette hesap vereceklerini unutarak yaşamak isterler. Bu nedenle, gercekleri gorseler de sonuna kadar direnirler.
İnkarcı toplumlarının tarih icinde İncil'e, Tevrat'a ve Zebur'a karşı gosterdikleri bu geleneksel tutumları, Peygamber Efendimiz (sav)'in kavmindeki bazı akılsız insanlar da gostermişlerdir. Ancak Yuce Allah Kuran'ın hak kitap olduğuna ikna olmayan bu insanların ahirette alacakları karşılığı acıkca bildirmiştir:
"Bu Kur'an, Allah'tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir. Ancak bu, onundekileri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak acıklayandır. Bunda hic şuphe yoktur, alemlerin Rabbindendir. Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin ve eğer gercekten doğru sozluyseniz Allah'tan başka cağırabildiklerinizi cağırın." Hayır, onlar ilmini kuşatamadıkları ve kendilerine henuz yorumu gelmemiş bir şeyi yalanladılar. Onlardan oncekiler de boyle yalanlamışlardı. Zulmedenlerin nasıl bir sonuca uğradıklarına bir bak." (Yunus Suresi, 37-39)
Şeytan, kendisine uyan insanlara iclerindeki "nefislerinin sesi" yoluyla surekli olarak sinsice bahane yontemleri gosterir.
İnsanın Yaratılışına Uygun Olan, İman Etmektir
Bir insanın gercek anlamda huzura ve rahatlığa kavuşması, yalnızca Allah'ı anması, O'nun razı olacağı umulan şekilde bir hayat surmesiyle mumkun olur. Ancak tum bunlara rağmen, Kuran ahlakını yaşamakta tereddut eden kimseler vardır. Kuran'da,
"Hayır; siz carcabuk gecmekte olanı (dunyayı) seviyorsunuz. Ve ahireti terkedip-bırakıyorsunuz." (Kıyamet Suresi, 20-21) ayetiyle, bu kimselerin, daha yakın gorduklerinden dolayı dunya hayatına bağlandıkları bildirilmektedir.
Oysa nimetlerden en iyi şekilde faydalanmak, en guzel ahlaklı insanlarla birlikte, en guzel ortamlarda yaşamak, kavrayışımızın otesindeki guzelliklerle dolu ebedi cennet hayatında mumkundur. O halde vicdani olan secim, Kuran ahlakını yaşamaya davet edildiğinde ve Allah'ın yeryuzunu kuşatan delilleri kendisine gosterildiğinde diretmemek, Kuran ahlakını yaşamak ve buna karşılık Allah'ın sunduğu guzelliklere kavuşmaktır. Nefislerine uymaktan vazgecip, vicdanlarını devreye sokan kimseler, bunun sadece mantıken değil aynı zamanda vicdanen de en doğru tercih olduğunu goreceklerdir. Cunku bizi yaratan, cevremizi sonsuz nimetlerle donatan ve bu gerceğin şuuruna varıp Kendisi'ne şukrettiğimiz takdirde, sonsuz cenneti vereceğini vaat eden Rabbimiz'e yonelmek, kuşku yok ki vicdana ve insanın yaratılışına en uygun davranıştır. Bu gercek bir ayette şoyle bildirilmiştir:
" Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman." (İnşikak Suresi, 5)
İkna Olmamak İcin Bahaneler İleri Surerler
İman etmeyenler din ahlakını kavramak icin gostermedikleri cabayı, vicdanlarını rahatlatmak amacıyla ceşitli bahaneler bulmak icin gosterirler. Her konuda olduğu gibi bu konuda da onlara şeytan rehberlik eder ve din ahlakını yaşamak icin daha genc olduklarını, coğunluğun bu ustun ahlakı yaşamadığını, onların da vakit bulamadıklarını ileri surmelerini telkin eder. Aslında bu insanlar, imanı nefislerine zor geldiği icin kabul etmeyen, ancak samimiyetsizliklerini ortmek icin vicdanlarını rahatlatma isteğiyle şeytanın tavrını ornek alan ve bahanelere sığınan kimselerdir.
İkna Olmayan Nuh Kavmi
Kendilerine şeytanı ve nefislerini rehber edinen insanların ikna edilememeleri, tarih boyunca tum peygamberlerin karşılaştıkları ve bu uğurda ciddi şekilde mucadele verdikleri bir durumdur. Her peygamber din ahlakını yaşamayan kavmine hakkı ve doğru olanı getirmiş, ancak iman eden az bir topluluk dışında kalanlar kendilerine tebliğ edilen hak dini yaşama konusunda ikna olmamışlardır. Bu konuda Kuran'da yer alan orneklerden biri Hz. Nuh'un kavmine ilişkindir. Hz. Nuh gonderildiği sapkın kavmin gercekleri gormesi ve iman etmesi icin her turlu yolu denemiştir. Ancak kavmi, kendilerine yapılan bu samimi tebliğe rağmen ikna olmamakta direnmiştir. Bu gercek Kuran'da şoyle bildirilmiştir:
"Nuh: "Rabbim, gercekten onlar bana isyan ettiler; mal ve cocukları kendisine ziyandan başka bir şeyi artırmayan kimselere uydular." (Nuh Suresi, 21)
Bu makale,
İlmi Araştırma Dergisi 30. sayı (Aralık 2006) 38. sayfada yayınlanmıştır.
__________________